HDI Sigorta Genel Müdürü Enis Talaşman, eylül ayında özellikle İstanbul ve çevresinde yaşanan sel felaketleri ve sigorta şirketlerinin bu felaketler karşısındaki tutumunu değerlendirdi. Yaşanan sel felaketinin ne ilk ne de son felaket olduğunu ifade eden Talaşman, "Hepimiz biliyoruz ki çok hızlı gelişen metropollerde doğa hiçe sayılıyor. Hepimizin hatırlayacağı üzere İkitelli Bölgesi 1995 yı lın da da yo ğun ya ğış so nu cu sel felaketine maruz kalmıştı. Burada alınan önlemler kısmi olarak etkili oldu. Ancak küresel iklim değişikliği karşısında alınan önlemlerin ne kadar yetersiz olduğu açıkça ortaya çıktı. 1995 yılındaki sel zararı 2009 yılında katlanarak karşımıza çıktı" diye konuştu. Yaşanan felaketlerin bir sigortalılık bilinci doğurduğu görüşünde olduğunu kaydeden Talaşman, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Bu tür felaketlerden sonra sigortalılık bilincinde bir artış oluyor. Bu sigorta sektörü açısından tahmin edilemeyecek, tesadüfi bir durum değildi. Bundan sonrası için yine bu bölgeye teminat verilecek, ancak bütün mesele burada oluşması muhtemel hasarları karşılayabilecek primi almamızda." Şu an Mec lis Ko mis yo nu'nda olan DASK Yasa Tasarısı'na sel teminatının da dahil edilmesinin kulağa hoş geldiğini belirten Talaşman, "Ancak bu konutlar için geçerli olabi lir. Tür ki ye'de en ya kın risk olan dep rem ve seli, zorunlu sigorta bünyesine almak ne kadar doğru olur tartışmak gerekiyor. Sel tehlikesine açık olan, dere yatakları kenarında inşa edil miş ve her yıl sel ba san ko nut la rı si gorta la mak ne ka dar doğ ru bir yak la şım olur? Ya da imarsız olan bu yapılar sigortalanabilir mi, bu da ayrı bir soru. Riziko seleksiyonunu ortadan kaldıran bir uygulamanın, sektöre ve sigortalılara yarar sağlayacağını düşünmüyoruz" diye konuştu.