İngiltere'ye
, İskoçya'ya ya da İrlanda'ya gittiğimde, kültürlerinin çok önemli bir öğesi olan pub'larını ziyaret etmezsem, o ülkelerin uluslarını yeterince tanıyamadığımı düşünürüm ve mutlaka iyi bir pub'da İngiliz, İskoç, İrlanda biralarını içer, bu tür mekanlara özel yemekleri yerim. Nasıl insan yapımız, kültür özelliklerimiz, alışkanlıklarımız meyhanelere yansımışsa, pub'lar da Anglosaksonların özelliklerini yansıtır. İstanbul'da bana göre ilk gerçek İngiliz pub
The North Shield Pub. 1990 yılında, Ataköy marinası içinde Lale ve Teoman Hünal çifti tarafından açıldı. Burası kısa sürede huzurlu ortamı, otantik dekoru ve sıcak servisiyle İkitelli ve çevresinde sayıları hızla artan iş merkezleri ve medya kuruluşlarında çalışanların ilgi odağı oldu. Özellikle o güne dek Türk içkiseverlerin tanımadığı İskoç malt viskilerinin en iyilerini burada yudumlamak mümkündü. Hünal çifti Ataköy'den sonra Levent, Nişantaşı ve Akaretler'de de North Shield Pub'lar açtı. Bunlar zaman içinde kapandı ama North Shield'lerin sayısı daha da hızlı artmaya devam etti. Bugün Türkiye'nin belli başlı kentlerinde ve hemen tüm uluslararası havalimanlarında North Shield lisanslı şubeler faaliyet gösteriyor. Geçtiğimiz haftalarda Asmalımescit'te Teoman ve Lale Hünal'ın uzun bir aradan sonra tekrar kendilerinin yönettikleri yeni bir North Shield Pub'ı hizmete soktuklarını öğrendim. Geçen cumartesi akşamı dört kişi Pera Palas'ın karşısındaki bu yeni mekana, yemek yemeye gittik. Burasının tasarımı da diğer North Shield'ler gibi geleneksel İngiliz pub'larının başarılı bir örneği. Gerçi fazla büyük değil. Aynı anda en çok 50 kişiyi ağırlayabiliyor ama bütün masalar dolu olduğu halde insan kendini çok kalabalık bir ortamda hissetmiyor.
BİRALARI ES GEÇMEYİN
İçki listesi göz kamaştırıcı. 18 çeşit malt viski North Shield'lerin hâlâ bu alanda rakipsizliğini sergiliyor. Bunlara 24 çeşit
deluxe, blended ve Amerikan Bourbon viski çeşidi de eklendiğinde, sadece isimlerini saymak bile insanın başını döndürmeye yetiyor. Teoman Hünal son yıllarda dünyanın en iyi biralarını Türkiye'ye getirmeyi kendisine misyon edindi. Nitekim yüksek alkollü biraların ithaline izin verilmeyişi, isli biraların gıda kodeksinde yerinin olmayışı gibi engellere rağmen, buradaki içki listesinde isli Schlenkerla Rauchbier, Amstel, Brooklyn Brown Ale, Brooklyn Lager, Budwar Budweiser, Schneider Aventinus gibi süper biraları görebilmek mümkün. Bu içkilerin önemli bölümü lisanslı büyük şubelerde de var. Dolayısıyla Asmalımescit'teki North Shield'in diğerlerinden daha belirgin bir farkının olup olmadığını saptamak için yemek listesini inceledim. Sigara böreği, minik köfte ve sosisten oluşan
Combo Turco, mozzarella, peppers, soğan halka, dilim patatesten oluşan
Combo Latino,
şarküteri tabağı,
etli ya da tavuklu quesedilla,
kızarmış mozzarella,
jalapeno poppers gibi bar atıştırmalıkları özellikle yemek saati dışında gelenler için cazip. Çeşitli
sandviçler ve
wrap'ler,
salatalar,
üç çeşit İtalyan makarnası da karnı iyice acıkmış benim gibi birine yeterli görünmedi.
Tavuk ve dana şnitzel,
ızgara göğüs tavuk,
hamburger çeşitleri,
mantar soslu bonfile,
beef stroganoff,
pepper steak ve yanında baharatlı püre ile servis edilen
domates soslu somon adlarını okurken ağzım giderek sulanmaya başladı. Ancak beni heyecanlandıran, listedeki 'Bar Klasikleri' başlığı altında yer alan spesiyaliteler oldu. İngiliz pub'larının
steak and
kidney pie,
bangers and mash,
fish and chips gibi belli başlı yemekleri vardır. Bu pub yemekleri diğer spesiyalitelerden daha lezzetli yapılır. Dolayısıyla, North Shield'de ben önden bir
Sezar salatası ısmarladım, ana yemek olarak da
steak and ale pie istedim. Diğer arkadaşlarım ortaya bir combo latino, ana yemek olarak da öteki pub klasikleri,
bangers and mash, yani yanında bol baharatlı püreyle sunulan kalın ızgara sosis, İngiliz yemeklerinin en klasiği
fish and chips ve birlikte tatmak için de
chicken tikka masala ısmarladı. Chicken tikka masala adlı, yanında çilav ile sunulan acı soslu tavuk köri, başta Hindistan olmak üzere Güneydoğu Asya'nın hemen her ülkesinde ve Hintlilerin adeta ikinci vatanı sayılan İngiltere'deki pub'larda yenir. North Shield'deki kadar iyisini İngiliz pub'larının pek azında bulabilirsiniz. Benim ısmarladığım İngiliz usulü siyah bira ile tatlandırılmış bir tür güveç olan steak and ale pie ise bir başyapıttı. Yemekte bir şişe yerli beyaz şarap ve dört şişe
Brooklyn brown ale içtik. Yemeğin üstüne sımsıcak ısıtılmış fincanlarda kaliteli espressolarımızı yudumladık. Dört kişi 294 lira hesap bırakıp olağanüstü bir yemek yemenin mutluluğu ve rehavetiyle ayrıldık. Burası açıldıktan hemen sonra İngiliz müşterilerin sayısının hızla artmakta olduğunu öğrendiğimde şaşırmadım. Adamlar bu kadar lezzetli yemekleri kendi ülkelerinin pub'larında bulamazlar. Ancak bir şeye hayıflanıyorum; gelmeden önce bana buranın pizzalarını methetmişlerdi, bu kez yemek kısmet olmadı. İnşallah bir dahaki sefere...