Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Superman'in sonsuzluğa uçuşu

Christopher Reeve öldü. Kaderin önce yıldız yapıp sonra özel bir yol çizdiği ve farklı bir misyon yüklediği sayılı kişilerden biriydi. 1995 yılında attan düşüp felç olan ünlü oyuncu, omurilik felçlileri için verdiği mücadeleyle de tarihe geçecek

Rock Hudson'un ömrünün sonunda AIDS olup, tüm kariyerinden çok bu hastalıkla savaş için verdiği mücadeleyle hatırlanması gibi, geçtiğimiz pazar günü ölen Christopher Reeve de artık filmlerinden çok, omurga kemiklerindeki sakatlıkla felç olan ve buna karşı savaşan insanların simgesi olarak anılacak. 1952 New York doğumlu sanatçı, 1.93 boyu ve tertemiz çizgileriyle öylesine yakışıklıydı ki, sinemaya geçmesi kaçınılmazdı. 1974-76 arası bir pembe dizide gözüktü, 1978 yılında ise eski ve neredeyse unutulmuş bir çizgi-romanın, "Superman" in sinemalaştırılması için aranan baş oyunculuğa seçildi; sayısız testlerden sonra...." Yıldız Savaşları" nın hemen ardından gelen ve Hollywood'- da çok büyük bütçeli fanteziler, pahalı bilim-kurgusal masallar döneminin açılmasına katkıda bulunan film, getirdiği 300 milyon dolarla hem bir seriyi başlattı, hem de Reeve'i aranan bir star haline getirdi.

O BİR KAHRAMANDI
Sanatçı bu role üç kez daha döndü: 1980, 1983 ve 1987 yıllarında... Dönem Ronald Reagan dönemiydi, Amerikan Rüyası kendisi de Hollywod'dan gelen bu başkan zamanında yeniden gözde olmuştu. Reeve, atletik yapısı ve meleksi yüzüyle bunun için ideal bir kahramandı: Gündelik hayatında Clark Kent adlı sıradan, sıkılgan ve sorunlu bir gazeteci ama işler sıkıştığında çabucak ve genelde bir telefon kulübesinde kılık değiştirip Superman olarak New York'- u, ABD'yi ve dünyayı kurtarmaya koşan süper-güç. Yani Amerika'nın dünya sahnesindeki rolünün sinemada kusursuz bir yansıması... Bilinçsiz ya da daha çok bilinçli bir Amerikan propagandası, mükemmel bir promosyon nesnesi... Ama genç yaşta tiyatro eğitimi almış sanatçı için, bu kadarı yetmiyordu. Hırslıydı, başka roller, daha karmaşık kişilikler istiyordu. Böylece "Somewehere in Time- Zamanın Bir Yerinde" ya da "Monsignor" gibi popüler roman uyarlaması aksiyonların yanı sıra, ünlü yönetmenlerle çalıştı: Sidney Lumet'in "Death Trap- Ölüm Tuzağı"nda Michael Caine'in karşısında eşçinsel eğilimli bir yazar heveslisini, James Ivory filmleri "Bostonlular" ve "Günden Kalanlar"da karmaşık erkek kişiliklerini, Jerry Schatzberg'in "Street Smart"ında ise Clark Kent'in gerçek çeşitlemesi olan bir gazeteciyi oynadı. TV için yapılan bir "Anna Karenina" uyarlamasında Kont Vronsky oldu. Tüm bu filmlerde yakışıklılığını sanki saklamaya, içindeki oyun gücünü ortaya dökmeye çabalıyordu. Ama bir türlü olmuyordu. İnsanlar onu öylesine Superman'la özdeşleştirmişlerdi ki, başka rollerde kabul etmediler. O da TV'ye döndü ve bol TV filminde oynadı. Elbette çok daha küçük paralara... 1995'lerde şansı döner gibi oldu. Ron Underwood'un "Speechless" adlı sevimli komedisinde, Geena Davis'in aşkı için Batman'la, yani Michael Keaton'la rakip oldu!.. John Carpenter'in eski ve klasik bir korku filmindern uyarladığı "Lanetliler Kasabası"nda ise ciddi bir karakter yarattı. Ama talih izin vermedi. 1995 Mayıs ayında bir yarışta atı onu sırtından attı. Sonuç, belkemiğinde ciddi hasar... Öyle ki, omuzlarından aşağısını hareket ettiremiyor, hatta nefes bile zor alıyordu.

HİÇ YILMADAN SAVAŞTI
Reeve yılmadı. Ne de olsa milyonlarca insan için o hala Superman'di. Teslim olmadı, mücadeleyi sürdürdü. Sonuna dek... Belkemiği kökenli felç araştırmaları için çalıştı, sayısız eyleme ve hayır işine katıldı. 2002 yılında kendi adıyla bir vakıf kurmayı başardı. Ancak Başkan Bush'un bu tür araştırmalar için yaptığı bütçe kısıtlamaları onu çok üzmüştü. Bush'u her fırsatta eleştirdi. Hatta bu çekişme, Bush-Kerry arasındaki son tartışmalarda da söz konusu oldu. Reeve, sanatsal çabalarını da inatla sürdürdü. Birkaç TV filminde oynadı. Bunların arasında ünlü "Arka Pencere" filminin yeni çekimi ve iki de yönetmenlik çabası vardı. Ayrıca yaşadıklarını iki kitapta topladı. Bunlardan "Hiçbir Şey İmkansız Değil: Yeni Bir Hayat Üzerine Düşünceler" kitabı çok iyi sattı ve onun durumundakilere moral verdi. Kitabında şöyle demişti: "Kazadan sonra, belkemiğimle beynin yeniden iletişime geçmesi için yapılması gereken ameliyatın başarı şansı yüzde 50'ydi. Ama kabul etmekten başka çare yoktu." Reeve, son yıllarda birden çöken, yaşlanan, sanki bir çocuğun hatlarına geri dönen yüzü ve kazanın koltuğa mıhladığı dev bedeniyle hep hatırlanacak. İnsan çabasının ve inadının bir simgesi olarak... Ölümünden sonra adına açılmış siteye yağan mesajlardan biri şöyle diyor: "Hiçbir zaman büyük bir oyuncu olduğunu düşünmedim. Ama şüphe yok ki büyük bir insanlık örneğiydi. Hiç kimsenin yaşamak istemeyeceği acı deneyler yaşadı. Felci yenmek ve yeniden yürümek için orada olduğunu ve sürekli mücadele ettiğini bilmek, hepimiz için çok önemliydi. Bu gerçekten büyük bir kayıp. Elveda Chris, bizi çok erken bıraktın. Şimdi özgürsün, daha iyi bir yerdesin ve eminim ki orada yürüyebilir, koşabilir ve dans edebilirsin." 52 yaşında ölen Reeve, iki kez evlenmişti ve üç çocuk sahibiydi. Adına kurulan vakıf hep varolacak ve onun durumundakilere umut ışıkları getirecek.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA