Türkiye'de her zaman dile getirilen 'Sigorta sektörünün potansiyelinin çok altında olduğu' tezi aslında çok mantıklı ve matematiksel olarak altı dolu bir argüman. Türkiye Sigorta Birliği (TSB), 62 firmanın faaliyet gösterdiği bu sektörde farkındalık yaratmak için bir dizi etkinlik, reklam filmi ve benzeri çalışmaları yapıyor.
TSB Başkanı Can Akın Çağlar ve Genel Sekreter Mehmet Akif Eroğlu, geçtiğimiz hafta Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve İstanbul Ticaret Odası gibi paydaşlarıyla toplantının ardından medya ile buluştu. "Risk varsa, sigortası da var" sloganlı bir farkındalık kampanyası başlatan TSB'nin bu alanda atması gereken adımlar masaya yatırıldı.
Toplantıda makro ve mikro ölçekte sigortanın daha iyi anlatılması gerektiği genel bir kabul olurken aslında sektörün bence en önemli faydalarından biri yeterince vurgulanmıyor.
O da sade vatandaşa dokunmadığı için görünmeyen fon yaratma işlevi.
KASKO ya da sağlık sigortası gibi göz önünde değil ancak Türkiye gibi dış saldırılara maruz kalan, ekonomisini yurtdışı kaynaklarla fonlayan bir ekonomide sigorta sektörünün yarattığı kaynak çok kritik.
Üstelik Türkiye tarihindeki ekonomik krizlerin hepsinin kur kaynaklı olduğu düşünülünce güçlü ve kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi için bu özellik çok daha önemli hale geliyor. Bireysel Emeklilik Sistemi'ndeki ivme de sektörün kaynak yaratmaktaki en güçlü kozu olacak.
Tabi iş dönüp dolaşıp sigorta sektörünün bilinirliliğinin artırılmasına ve finansal okuryazarlığın daha iyi seviyelere ulaşmasına geliyor. Sektörün tüm paydaşlarının elini bir hafta değil 52 hafta taşın altına koymasıyla bu alanda başarı yakalanabilir.