Biz Rusya krizini tartışırken Pasifik tarafında da ilginç gelişmeler oluyor. Pasifik'e bakmadanAvrasya düğümünü çözemeyiz. Çin'in batıya ve güneye sermaye ihracıyla başlayan ilgisinin sonuçlarını çok geçmeden görmeye başlayacağız. Çok yakın bir gelecekte yuanın rezerv para statüsünde işlem görmeye başlaması bütün dengeleri yerinden oynatacak. Amerikan Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımının bile önüne geçecek gelişme, Çin'in yuanın, sessiz ama derinden bir stratejiyle, rezerv para olması için attığı adımların sonuçlanmasıdır.
…İşte bu genel yönelimi hesap ederek, şu an içinde bulunduğumuz reel-politiğe bakarsak gidişatı görürüz ve buna bağlı çözümleri geliştirebiliriz.
Avrasya coğrafyası için de -Çin gibi- Rusya'nın ve İran'ın sistemin periferisinden merkeze gelmeleri gerekiyor. İran bunu gördü ve müzakerelerin olumlu sonuçlanması için gereken tavizleri verdi. Rusya ise bunu görmekle birlikte, geçiş sürecinde mümkün olduğu kadar fazla hakimiyet alanını kontrol ederek, yeni sürece adım atmak istiyor. Bunun için Suriye'yi kontrol ederek, güney enerji ve ticari geçişlerinde Türkiye'nin etkisini kırmayı amaçlıyor.
Türkiye burada atması gereken adımları hızlandırmalıdır.
Bu anlamda AB-Türkiye ilişkileri ve dolayısıyla Kıbrıs sorununun çözümü daha da aciliyet ve önem kazanıyor.
Geçen hafta yapılan Türkiye-AB zirvesinden sonra AB, ilk ciddi adımı atarak, beş stratejik başlığın açılmasının planlandığını Türkiye'ye mektupla bildirdi. Enerji, yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik, eğitim ve kültür, dış güvenlik ve savunma politikaları başlıkları 2016'nın ilk çeyreğinde gündeme gelecek. Burada açılacak başlıkların somut olarak ifade edilmesinin AB için çok önemli bir taahhüt olduğunu belirtelim. Bu durumda AB, aynı zamanda, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Türkiye'ye uyguladığı blokajın aşılması için de taahhüt vermiş oluyor. Açılacak başlıkların içinde, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın öteden beri ısrarla istediği enerji ve savunma başlıkları şu konjonktürde çok önemli.
Çünkü Kıbrıs çözümü ile enerji ve savunma-dış güvenlik baskıları birlikte ele alındığında, AB'nin,Almanya'dan ayrı olarak, Türkiye'nin tezlerine -ister istemez- daha da yaklaşacağını söyleyebiliriz.
Cemil Ertem/Milliyet