Too
(http://too.blogspot.com ) siyah zemin üzerine birkaç yazıdan oluşan, fotoğrafsız ve son derece sade bir blog. Ama bilim dünyası için önemi büyük. Too, Google'ın kurucularından Sergey Brin'in büyük arayışını dünyaya açıkladığı blog. Brin bloga birkaç yıl önce yazdığı yazıda karısının genetik haritalama şirketi 23andMe'de test yaptırdığını ve ileriki yaşlarda Parkinson'a yakalanma riskinin yüzde 50 olduğunu öğrendiğini söylüyor önce. Ve hem riskini azaltmak hem de henüz tam bir tedavisi olmayan hastalığa çare bulmak için çalışmaya başlayacağını.
VÜCUDUNA YAZILIM GİBİ YAKLAŞIYOR
Wired dergisinin temmuz sayısının kapak konusu da bu: Brin'in Parkinson tedavisi için yaptığı çalışmalar... Brin'in annesi de, halası gibi Parkinson hastası. Parkinson'un ırsi bir hastalık olduğuna dair çalışma yok. Buna rağmen gen haritasını çıkarttırırken Parkinson'a neden olabilen bir gene baktırmış Brin. Ve LRRK2'nin hem annesinde hem de kendinde var olduğunu görmüş. O gün bugündür de şanına yakışır bir şekilde; tam bir bilgisayar programcısı gibi yaklaşıyor riske. Öncelikle hastalığa yakalanma yüzdesini hesaplamış: "Parkinson riskini yüzde 30 ila 75 arasında artıran LRRK2 yüzünden hastalığa yakalanma oranım yüzde 50. Bol bol egzersiz yapıyorum. Araştırmalara göre egzersiz, hastalık riskini azaltıyor. Kahve, bilhassa kafeinin de benzer bir etkisi var. Böylece riski yüzde 25'e indirdiğimi var sayıyorum. Tıptaki ilerlemeleri de dikkate alırsak, Parkinson olma ihtimalim yüzde 13 civarında." Brin, genetik bilimini bir veritabanı gibi gibi görüyor. O yüzden insanların genetik haritalarını çıkarttırmaları gerektiğini savunuyor. Bunu hem doktorların hem de bütün hastaların lehine olacağını söylüyor. Kendi gen haritasında bulunan LRRK2 genine ise, kişisel yazılımındaki bir hata gibi yaklaşıyor. Ve bu hatanın düzeltilmesi için de "Çok yavaş ilerliyor," dediği tıptan çok bilgisayar mühendislerinden medet umuyor. Ama yine de aralarında Parkinson hastası sinema oyuncusu Michael J. Fox Kurumu'nun da bulunduğu onlarca organizasyona 50 milyon doların üzerinde bağış yapmaktan geri kalmıyor. Brin'in maddi gücü ve Google mantığıyla izlemeye başladığı yöntem, büyük veri setlerini incelemeye dayanıyor. Tıbbın hipotez, analiz, tartışma, yayın gibi aşamalarını bypass ederek önce büyük miktardaki anlamsız verileri toplanıyor ve bunlardan anlamlı sonuçlar elde edilmeye çalışılıyor. Böylece belirli bir soruyla yola çıkmaktansa, var olan bilgiden çıkan algoritmalarla bir hipotez ortaya koymayı hedefliyor. Bu yöntemi, gaucher hastalığı ile Parkinson arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmada uygulamış ve geleneksel araştırmaya çok yakın sonuçlar elde etmişler. Geleneksel araştırma altı yıl sürmüş. Brin'in yöntemi ise sekiz ay! Google'ın domuz gribi salgını sırasında kullandığı Flu Trends (grip trendleri) de benzer bir yönteme dayanıyordu. Arama motoruna girilen sorular ve semptomlar sayesinde Google, grip salgınını sağlık kuruluşlarından iki hafta kadar önce tahmin etmeyi başardı. Microsoft araştırmacılarından Jim Gray, hipotezden sonuca ulaşmaya çalışmak yerine eldeki yüklü bilgiden anlam çıkarmaya çalışılan bu yeni modele 'bilimin dördüncü paradigması' adını vermiş. Gray'e göre bilim dünyası artık bu yöne doğru kalacak. Doç. Dr. Serdar Dağ ise istatistiki çıkarımların bilimsel dayanağı olmadığı görüşünde: "Bu tür istatistiki çalışmalar hep yapılıyor zaten. Ama tıbbi çalışmaların labaratuvar ortamında, deneklerle yapılması şart. Soru-cevap mantığında bir araştırma doğru değil."
BİLİMİN YENİ PARADİGMASI
Brin, bu büyük Parkinson araştırmasını yapmak için dört milyon dolar yatırımla online bir genetik girişim kurdu. 10 binin üzerinde hasta, sürekli kişisel bilgilerini girerek anlamlı sonuçlar ve bağlantılara yardımcı olmaya çalışıyor. Aile geçmişinden tedaviye, hayat tarzından uyku sorunlarına kadar her türlü bilgiyi sık sık giriyorlar siteye. İsteyen DNA örneğini de verebiliyor. Bu sürekli devam eden araştırmanın verileri de durmaksızın inceleme altında. Yakında bulgulara dair iki önemli araştırma da yayınlayacaklar. Brin geleneksel tıbba ve araştırmalara karşı değil elbette. Bir şeyi arayarak sonuca ulaşılacağı fikrine de. Ama bilgisayar programları ve elindeki yüklü bilgiler sayesinde tıbbı sollayabilecek, araştırmaları hızlandırabilecek imkânlara sahip. Çıkan sonuçlara göre elbette geleneksel araştırmalar yapılması gerekecek. Veya ilaç araştırmaları için yine geleneksel yöntemler uygulanacak. Ama kendini çok şanslı görüyor Brin: "Gençliğin sırrı bulunana kadar yaşımız ilerledikçe hepimiz birtakım komplikasyonlarla karşılaşacağız. Ben şimdiden ne gibi hastalıklara yakalanma riskim olduğunu biliyorum ve bunlara hazırlanmak için de önümde uzun yıllar var." Kendimi çok şanslı görüyorum. Gençliğin sırrı bulunana kadar yaşımız ilerledikçe hepimiz bir takım komplikasyonlarla karşılaşacağız. Birçok insandan daha şanslıyım bu konuda; ne gibi hastalıklara yakalanma riskim olduğunu biliyorum ve buna hazırlanmak için de önümde uzun yıllar var."
37 yaşında, 15 milyar dolar değerinde
21 Ağustos 1973 doğumlu Sergey Mikhaylovich Brin, Rus asıllı. Matematik profesörü babası ve araştırma görevlisi annesiyle birlikte altı yaşındayken ABD'ye göç etmiş. Önce Maryland Üniversitesi'nde eğitim alan, daha sonra da Stanford Üniversitesi'nde bilgisayar mühendisliği yüksek lisansına başlayan Brin, doktorasını yarım bırakmak zorunda kalmış. Nedeni ise, okulda tanıştığı arkadaşı Larry Page ile beraber kurdukları arama motoru Google'dan kaynaklanan iş yoğunluğu. Google bugün bilim tarihçileri tarafından matbaanın keşfiyle karşılaştırılıyor. Brin ise dünyanın en zengin adamı listelerinde; 15 milyar dolarlık 'değeri'yle en üst sıralarda. Brin 2007 yılında, bir başka araştırmacıyla; biyoteknoloji uzmanı Anne Wojcicki ile evlendi. Wojcicki'nin kurduğu 23andMe adlı DNA araştırma merkezinin çıkardığı gen haritaları sayesinde gelecekte karşılaşılabilecek hastalıklar bugünden öğrenilebiliyor.