ABD Başkanı Obama'nın geçtiğimiz hafta yaptığı, "Irak'tan 2011 sonu itibariyle tamamen çekileceğiz" yönündeki açıklaması aslında cevaplanmamış birçok soruyu da geride bıraktı.
Obama'nın daha yönetime gelmeden önce verdiği sözlere rağmen son dönemde Bağdat yönetimi ile 2-3 binlik askerlik bir birliği ülkede bırakmak istediği Washington çevrelerince biliniyordu. Hatta Cumhuriyetçiler bu sayının yeterli olmadığı, 10-15 binin altına düşülmemesi gerektiği konusunda yönetime yoğun eleştiriler getiriyordu.
Her ne kadar ABD'nin Irak'tan tamamen çekilmesi, özetle "işimiz bitti, Irak'ta hedeflerimizi gerçekleştirdik" şeklinde bir mesajla geçiştirilse de, ABD askerleri Noel'de evde olacak ve bu manevra Başkan Obama için iç politikada önemli kazanç oluşturacak.
Öte yandan bu duruma sadece Washington açısından değil, Irak'ın bu taleplere nasıl karşılık verdiği yönünden bakmak gerekiyor. Bugün Irak'ta gerek Başbakan Maliki gerekse muhalefette olan ve farklı siyasi akımları temsil eden figürlerin hemen hemen hepsi ülkedeki Amerikan askeri varlığının daha fazla uzatılmasının ülkenin sorunlarını çözemeyeceğini düşünüyor. Bu duruma istisna olarak Washington'a siyaseten çok yakın olan İyad Alavi ve ülkedeki Kürt ittifakını gösterebilirdik belki ancak son dönemde bu figürlerden de bu yönde farklı sesler yükselmeye başladı.
Hal böyleyken, ABD'nin çekilme kararı ve askeri bir birlik bulundurma konusunda fazla diretmemesinde Irak'taki popülaritesini hızla, giderek yitirdiği yolundaki tespitlerin ağırlık kazandığı söylenebilir.
Öte yandan ABD Irak'taki varlığını; nerdeyse Vatikan büyüklüğünde olan ve dünyanın en büyük büyükelçiliği olarak kabul edilen Bağdat'taki büyükelçiliğinin yanı sıra, Kuzey'de Erbil, güneyde Basra'daki konsoloslukları ve bunların korunmasını sağlayacak binlerce profesyonel özel güvenlik kuvvetli ile sürdürecek. Bunların yanında ABD askeri varlığının dışında; Irak'ın güvenliği için verilecek destek, terörle mücadele konuları, ortak istihbarat çalışmaları, eğitim-değişim programları konularında Washington'un Bağdat ile sürekli temasta kalmak istediği de biliniyor.
Washington Irak'la bu alanlarda birer bir olarak görüşmelerini sürdürürken ülkede değişebilecek güç ve güvenlik dengelerine zamanında bir müdahale için her ihtimale karşı Türkiye ile ve Irak'a komşu körfez ülkeleri ile de istihbarat ve operasyonel anlamda yakın temas halinde olacağı tahmin ediliyor.
ABD'nin Irak'taki askeri varlığı son buluyor ancak ülkedeki ordunun ve güvenlik güçlerinin eğitiminin ötesinde ülkenin tüm askeri teçhizat gereksinimini ve modernizasyonunu da karşılıyor. Irak 2005 yılından bu yana ABD yapımı askeri teçhizatlar için 7.5 milyar dolar harcadı ve yaklaşık 5 milyar dolarlık bir alım daha yapması bekleniyor. Bu alımların içinde F-16 uçakları da bulunuyor.
ABD'siz dönemde Irak'ta siyasetin yörüngesi
Diğer yandan son dönemde, Irak'ta etnik ve mezhepsel farklılıklardan doğan çatışmalarda gözle görülür bir azalma var. Bunun yanında ülkede seküler-seküler olmayan ayrımının da başat bir sorun olmaktan çıktığı gözleniyor. Washington'daki Amerikan ve Iraklı uzmanlar ülkede aslında var olan ancak "Arap Baharı" ile ön plana çıkan hızla artan refah sorununun toplumun genelinde en önemli sorun olarak görüldüğünü belirtiyorlar. Diğer Arap ülkelerindekini andıran ekonomik, demokrasi temelli taleplerin Irak'ın çoğunluğu için de geçerli olduğu, bu anlamda Süleymaniye, Bağdat'ta düzenlenen gösterilerin de fazlaca duyulmadığı, duyurulmadığına dikkat çekiliyor.
Peki ABD iktidardaki Maliki'ye nasıl bakıyor ve bakacak? Önümüzde Maliki'nin İran eksenine yakınlığı Washington'daki politika yapıcıların aklına gelen ilk unsur olmaya devam edecek. Her ne kadar ülkedeki geçmiş Baas rejiminden en fazla muzdarip olanlardan biriydiyse de, Maliki'nin Suriye'de Baascı Esed'i desteklemesi İran yörüngesinde kalmakta olduğunun bir kanıtı olarak görülüyor.
Yine dışarıda ; Suudi Arabistan'la Bahreyn ve Yemen yüzünden içine girdiği gerginlikte olduğu gibi Maliki'nin bölgede oluşabilecek mezhepsel çatışmalarda reflekslerini yine İran yönünde geliştireceği düşünülüyor.
İç politikada Kürtler, Sünniler, diğer Şii gruplar, Türkmenler ve azınlıklar ile siyasette bir anlaşma zeminini, dilini yakalamış olan Maliki'nin ABD'siz Irak'taki siyasi kaderini belirleyecek en önemli etken de işte yine bu İran yörüngesi olacak.
Zira, "Arap Baharı" sonrası oluşan yeni jeopolitikte ABD'nin özellikle Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan ile ilişkilerini daha da güçlendirmeye gittiğini görüyoruz. Bunu Irak'tan çekilme sonrasında bölgedeki hareket kabiliyetini ve kapasitelerini artırma politikası olarak okuyabiliriz.
Sonuç olarak, ABD'nin 8 yılın ardından Irak'taki askeri varlığının son bulmuş olması ile ne bu ülkedeki çıkarlarını tamamen koruma altına almış bir ABD, ne de onun etki ve yaptırım alanından çıkmış güçlü bir Irak'tan bahsetmek mümkün görünmüyor.
@nurozkanerbay