Klişe cümledir ama fiiliyatta karşılığı vardır... "Türkiye'nin içindeki kısır çekişmeler büyük resmi görmeyi engelliyor. Ülkeye bir de dışarıdan bakmak gerek!" Aslında, Ankara'ya saplanıp kalan tartışmaların sade vatandaşın tercihleri üzerinde sanılandan daha fazla etkisi var. Laf üretenle iş üretenler, vizyon sahibi olanlarla odasına kapanıp kalanlar arasındaki fark bu sayede görülebiliyor. Örneğin, iktidar partisi, küreselleşme olgusunu öylesine içselleştirerek yola devam ediyor ki diğer partilerle arasındaki mesafe giderek açılıyor. Bu durumla yüzleşip adım atanlar da yok değil.
Şimdilerde CHP'de olduğu gibi. Düne kadar, genel merkez siyaseti ile yetinen ana muhalefet partisi bugün iyi kötü proje üretiyor, ürkek de olsa dış temaslara yöneliyor. Türkiye için kritik önemdeki merkezlere heyet gönderiyor.
İyi de yapıyor. Brüksel, Washington, hatta Erbil. Geçenlerde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Irak'ın kuzeyine gitmeye hazırlandıklarını ancak Başbakan'ın ziyareti araya girince programın ağustos ayına kaldığını anlattı. Peki ya MHP? Artık klasik milliyetçi söyleme yaslanarak ve kaygıları canlı tutarak daha ne kadar oy alabilecek ki? Günümüz dünyasında, ülkenizin gücünü özgüveninizle birleştirip diplomasi sahnesinin hem vitrininde hem de perde gerisinde bulunduğunuz ölçüde çıkarlarınızı koruyabiliyorsunuz. Örneğin, Irak ve Kürt siyaseti.
Yakın zamana kadar Irak'ta kırmızı çizgilerimiz vardı. Ama ABD'nin güç gösterisi ile silinip gitti. İyi de Kürt devleti senaryosuna veya Kerkük'ün geleceğine ilişkin temel duruş değişti mi? Tabii ki hayır. Lakin yöntem değişti. Eğer, Irak'ın sadece bölgesel Kürt yönetimine değil de Sünni bölgesine, Şii dengesine aynı anda bakabiliyor, ilişki geliştirebiliyorsanız, yeni sigorta sistemleri de kurabiliyorsunuz. O zaman Şii ağırlıklı Türkmenleri de meşru sınırlarda oyunda tutabiliyorsunuz. Irak'ın tüm unsurları devrede olunca, bölünme ihtimali de müstakil Kürt Devleti iddiası da zayıflıyor.
Yani, MHP'nin temsil ettiği eski model milliyetçilik yerine günü kavrayan, yarına yatırım yapan pro-aktif milliyetçilik gelişiyor. Ve üstelik kaliteli demokrasi, yüksek insan hakları standardı ve hukukun üstünlüğü şemsiyesi altında iktidar partisi bu yeni milliyetçiliği de sahiplenebiliyor.