Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BARIŞ SOYDAN

Londra’da sokağa çıkma yasağı, Atina’da darbe!

SABAH.com.tr yazarı Barış Soydan, yatırım bankaları ve stratejistlerin raporlarını inceleyip ekonomik krizin pençesindeki Avrupa’nın yakın geleceğine ilişkin bir senaryo yazdı…

2 yıl sonrası… Ekonomik krizden çıkış yolunu bir türlü bulamayan AB liderleri, Yunanistan'daki askeri darbenin gölgesinde Viyana'da Hofburg Sarayı'nda toplanıyor. Almanya Başbakanı birazdan AB'nin ikiye bölüneceğini açıklayacak!

SABAH.com.tr yazarı Barış Soydan, yatırım bankaları ve stratejistlerin raporlarını inceleyip ekonomik krizin pençesindeki Avrupa'nın yakın geleceğine ilişkin bir senaryo yazdı…

Napolyon'un İmparator II. Franz'ın kızı Marie Loise'e evlenme teklif ettiği Seromoni Salonu'nu dolduran Avrupa liderleri nefeslerini tutmuş, Merkel'in AB'nin tabutuna son çiviyi çakmasını bekliyordu. Almanya Başbakanı konuşmasına henüz başlamıştı ki, Hofburg Sarayı'nın dev pencereleri gök gürültüsüyle sarsıldı. Merkel, sözünü bölen göğe hükmü geçiyormuşçasına, pencerelere doğru döndü öfkeyle…

'MUTSUZLUĞUMUZUN UZUN KIŞI'
Avrupa Birliği'nin çiçeği burnunda Dışişleri Yüksek Temsilcisi David Miliband, toplantıya girerken iPad'inden Bodrum'daki havaya bakmış, 28 derece olduğunu görmüştü. Oysa mayısın son haftasına geldikleri halde Viyana'da hala kar vardı. "Mutsuzluğumuzun uzun kışı" diye iç geçirdi. Şu anda Türkiye'de olmak için neler vermezdi!

Siyaseti tümüyle bırakmaya niyetlendiği 2012 baharında Avrupa'ya yakın bir sığınak ararken Bodrum'u bulmuş, Kızılçam Vadisi'nde üç katlı bir ev almıştı. Üç yıldır bir kez olsun gidemediği bir ev…
'LORD BYRON GİBİ OLMALISIN'!
#Sayfa#
'LORD BYRON GİBİ OLMALISIN'!
David'i Avrupa'yı terk etme fikrinden vazgeçiren kişi, kardeşi İngiltere Başbakanı Ed Miliband'dı. Bodrum'la Londra arasında mekik dokuduğu o günlerde arayarak, "Rimbaud değil Lord Byron ol" demişti. Avrupa medeniyeti ölüm döşeğindeydi. Büyük şair Lord Byron nasıl 19. Yüzyılda Yunanlıların yardımına koştuysa, onun da cepheye koşması gerekiyordu. "Ne yapmamı bekliyorsun?" diye sormuştu telefonda David. Ed'in cevabı kısaydı: "Ateşten gömleği giymeni."

Ed'in 'ateşten gömlek' dediği şey, Avrupa Birliği'nin dışişleri yüksek temsilciliğiydi.

Ed'in teklifini kabul ederken Pandora'nın Kutusu'nun daha yeni açıldığını, yaşlı kıtanın arka arkaya büyük felaketler yaşayacağını nereden bilebilirdi!

ATİNA'DA KABUS
David, AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi olarak ilk ziyaretini Atina'ya yaptı. Yunanistan'da Samaras Hükümeti, Euro'dan çıkarak eski para birimi Drahmi'ye dönmüştü.

Bir felakete yol açmıştı bu karar. Drahmi'nin Euro karşısında yüzde 40 değer yitirmesiyle Atina'nın borçları kanatlanmış, Yunanistan milli gelirinin neredeyse yarısı birkaç günde buharlaşmıştı.
ACI ACI ÇALAN BİR TELEFON
#Sayfa#
ACI ACI ÇALAN BİR TELEFON
Atina sokakları aylardır savaş alanı gibiydi. Başbakan Samaras'la görüşeceği 21 Kasım sabahını unutamıyordu. Kardeşi, İngiltere Başbakanı Ed Miliband'ın telefonuyla uyandığında henüz gün ağarmamıştı. Ed hattın öbür ucunda bas bas bağırıyordu.

"Rüya görüyor olmalıyım" diye düşündü önce. Kardeşi, çocukken de sık sık histeri krizine girerdi. Onu hep kıskanmıştı... Okuldaki olağanüstü başarısını, çevresinde dönüp duran kızları… Ve ilk fırsatta bağırırdı. Şimdi yaptığı gibi…

Ama uyku sersemliğini üzerinden atınca anladı: Hayır, çocukluğunun Londra'sında değil, 2012 yılının Kasım ayındaydılar. Ve Ed, Atina'da havacı generallerden oluşan bir cuntanın Samaras Hükümeti'ni devirdiğini haber veriyordu! Avrupa Birliği ve İngiltere'nin darbecilerle işbirliği yaptığı izlenimi vermemek için bir an önce Atina'dan ayrılması gerekiyordu.

LONDRA'DA SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI!
Londra uçağına binerken iPad'inden askerlerin Atina'da göstericilere ateş açtığını, üç gencin öldüğünü okudu… Diğer Avrupa kentleri de Atina'dan farksızdı. Yunanistan'ın Euro'dan ayrılması domino etkisi yaratmış, yatırımcılar panik halinde krizin pençesindeki diğer Akdeniz ülkeleri İtalya ve İspanya'dan kaçmaya başlamıştı. Bu iki ülkenin de Euro'dan çıkmaya hazırlandığı haberleri geliyordu.

Avrupa başkentlerinde yüz binlerce kişi sokaklardaydı. Paris'te binlerce genç, 1968'de olduğu gibi kaldırım taşlarını söküp güvenlik güçlerine fırlatıyordu. Roma'da göstericiler parlamentoyu işgal etmişti.

En kötüsü İngiltere'deki yağmalardı. Yağmacılardan oluşan gruplar, geceleri Londra'yı dolaşıyor, geçtikleri sokakları cehenneme çeviriyordu. Scotland Yard'ın durumla başa çıkamadığını gören kardeşi Ed Miliband, Londra ve Manchester'da gece sokağa çıkma yasağı ilan etmek zorunda kalmıştı.
BABASI MUTLU OLURDU!
#Sayfa#
BABASI MUTLU OLURDU!
Evet Avrupa bir kabus yeriydi. Ama Tanrı biliyor ya, hayatı boyunca Marksizmden bir milim taviz vermemiş olan babası Ralph Miliband yaşasa, olan bitenden mutlu olurdu. Onun tüm yaşamı boyunca özlemle beklemiş olduğu şey nihayet gerçekleşmiş, Avrupa Hükümetleri, ülkelerini yönetemez konuma gelmişti. Babası için bunun adı 'devrimci durum'du. Oysa İngiliz siyasetine yön veren oğulları David ve Ed için, bu bir felaketti.

'YALAN' DİYE BAĞIRMAK İSTİYORDU
Aklından geçen düşünceleri silmek ister gibi gözlerini ovuşturup, Merkel'in konuşma yaptığı kürsüye döndü. Bu kendini beğenmiş Alman siyasetçiden oldum olası hoşlanmamıştı. Merkel, Avrupa Birliği'nin tabutuna çivileri çakan sanki Almanlar değilmiş gibi, Akdeniz ülkelerinin tembelliğinden, Kuzey ülkelerinin çalışkanlığından dem vurup duruyordu aylardır. Bugün de aynı şeyleri söylemeye hazırlanıyor olmalıydı.

"Yalan!" diye bağırmak geliyordu David'in içinden. O anı hayal etti: Habsburg Sarayı'nı dolduran Başbakanların ve Dışişleri Bakanlarının şaşkın bakışları altında ayağa fırlıyor ve şöyle haykırıyordu. "Yaşadığımız felaketin asıl sorumlusu sizsiniz. Bundan 14 yıl önce Mark'tan Euro'ya geçerken aslında gizli devalüasyon yaptınız ve düşük Euro'nun verdiği rekabet avantajıyla Akdeniz ve Doğu Avrupa ülkelerini Alman mallarına boğdunuz. Şimdi kendi kurbanlarınızı beceriksizlikle suçluyorsunuz!"

Gözlerini açtı. Hayır, bunu yapamazdı. Birkaç yıl sonra Majestelerinin önünde diz çöküp Sir unvanını alacaktı. Ve Sir David Miliband, hayatının geri kalanını, Bodrum'da kitap yazarak ve Oxford Üniversitesi'nde ders vererek geçirecekti. Bu hayali yıkmak istemiyordu.
ALMANYA AB'DEN AYRILMAK İSTİYOR
#Sayfa#
ALMANYA AB'DEN AYRILMAK İSTİYOR
Hofburg Sarayı'nın Seromoni Salonu'ndaki masalara göz gezdiren Merkel, bakışlarını nihayet Fransız heyetinin oturduğu masaya sabitleyerek sözlerine devam etti: "Seçmenlerim bana Euro'nun onurunu savunma görevini verdi. Ve bunu, Avrupa'nın çalışkan insanlarının sırtından geçinmeyi alışkanlık haline getiren ülkelerle yolumuzu ayırma pahasına yapacağım!"

İşte Merkel sonunda baklayı ağzından çıkarmıştı! Almanya AB'den ayrılmak istiyordu. Bu, Avrupa Birliği'nin ölüm ilanıydı!

Almanya'nın dayattığı kemer sıkma önlemlerinden bütün ülkeler yıldığı için kimse buna itiraz etmeyecekti. Almanya, ekonomisi sağlam kalan birkaç ülkeyi yanına alıp Euro'ya devam edecek, geri kalanlar kendi başlarının çaresine bakacaktı. Merkel, bugün, 23 Mayıs 2013'te AB'nin tabutuna son çiviyi çakmıştı.
EGE, ZEYTİN AĞAÇLARI VE KEDİLER
#Sayfa#
EGE, ZEYTİN AĞAÇLARI VE KEDİLER
David, iPad'inde Bodrum fotoğraflarının durduğu klasörü açtı. İşte limon ağaçları… İşte ağaçların altında uyuklayan kediler... Ve işte Torba Koyu'nun pürüzsüz denizi… Orada olduğunu hayal etti. O ağacın altında, o kedinin yanında, o denizin koynunda… Kulaç atıyor, attığı her kulaç onu Avrupa'nın girdabından uzaklaştırıyordu...

(Bu senaryonun oluşturulmasında yatırım bankası UBS'in Stratejisti Stephane Deo'nun raporları ve Daily Telegraph Ekonomi Editörü Ambrose Evans-Pritchard'ın görüşlerinden yararlanılmıştır.)

Barış Soydan'a görüşlerinizi yazın: baris.soydan@sabah.com.tr

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA