Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Tecelli'den Abuzittin'e Mektuplar

Abuzittinciğim,
Geçen gün, ODTÜ'den Prof. Dr. Bilgehan Ögel'le sohbet ediyorduk. Hoca metalurji mühendisi olunca konuyu "çelik yelek" meselesine getirdim. İlginç şeyler anlattı. Seninle de paylaşmak istedim. Bizim güvenlik güçlerimiz (asker, sivil) dışardan ithal edilen çelik yelekleri kullanıyorlar-mış. Oysa bunları biz de yapabilirmişiz. Yani, knowhow var, gerekli malzeme var, bunları bir araya getirip imal edecek tesisler de var ama ortada "Made in Turkey" çelik yelek yok! Prof.
Ögel, bu yeleklerin inceliklerini uzun uzun anlattı. Teknik işlere kafam yatmadığı için bu kısımları atlayıp, en çok dikkatimi çeken "seramik ceket"lerden bahsedeyim.
Bu ceketlerde, adı üstünde, çelik yerine seramik kullanılırmış ve bunlar ötekilerden çok daha dayanıklı ve de güvenliymişler. Üstelik İTÜ'nün imal ettiği "seramik" ve "bor-karbür" karışımı yelekler halen kullanılanlardan yüzde 60 daha hafifmiş.
Düşünebiliyor musun, zırh delici mermilere bile karşı koyabilirmiş.Yani tabanca, Kaleşnikof veya G3'ler havagazı! Ama gel gör ki bunların bitürlü seri imalatına geçemiyormuşuz..
Acayip bi durum ama öyle."Bunları imal edebilecek kuruluşlar hangileri?" dedim.
Hoca, 5 tane isim saydı. RoketSan, TÜBİTAK, TAİ, Barış Elektrik, FNSS. Anlayabildiğim, başta Genelkurmay veya Emniyet Genel Müdürlüğü'nün konuyla ilgilenmesi lazım ki bu işin "know how"ını elinde tutan üniversitelerle, askeri malzeme imal eden şirketler, birlikte harekete geçsinler.
İş yelekle de kalmıyor. Gene seramikle birlikte borkarbür kullanılarak personel taşıyıcı araçlar zırhla kaplanabilirmiş. (Biliyorsun Bor kaynakları açısından dünyanın en zengin ülkesiyiz) Zaten zırhlı araç üreten bi fabrika da varmış, üniversitelerle işbirliği yaparak bu işin üstesinden rahatlıkla gelebilirmiş. Netice olarak, un var, yağ var, şeker de var, hani helva? Helva niye yok kardeşim? Herhalde bu soruyu senden, benden evvel sorması gereken biçok adam olmalı değil mi Abuzittinciğim? Prof. Bilgehan Ögel'le sohbeti derinleştirdikçe "gece dürbünü" yapabilecek bilgi ve donanıma sahip olduğumuzu, mesela, ODTÜ'de birkaç modelin başarıyla denendiğini, nedense bunların da seri imalatı için herhangi bir yerden herhangi bi istek gelmediğini öğrendim. Hoca biraz daha anlatırsa şaşkınlıktan kocaman açılan ağzımın, çene kemiklerim kitlenip hep öyle kalabileceği endişesiyle konuyu değiştirdim.
"Ama Malta'yı 2-0 nasıl yendik di mi hocam!?"
Prof Ögel, bu ani ve beklenmedik soruma pek anlam veremeyip kuru bi biçimde "evet" demekle yetindi. Konuşma sırası bana gelmişti.. Hocaya, Fatih Terim'le milli takımımızın 2008'de nasıl büyük zaferler kazanacağını ballandıra ballandıra anlattım.. Hoca dinledi mi dinlemedi mi bilemiyorum ama oh be rahatladım!
Münasip yerlerinden öperim kardeşim.
Güneş.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA