İtalya Carlo Barbera fabrikasında üretilen kumaş, fabrika sahibinin "kumaşın asilleştirilmesi" olarak adlandırdığı 15 aşamalı bir süreçten geçiyor. Fabrikaya 99 yaşındaki dedesinin adını veren Barbera, herhangi bir kestirme işin kumaşın "randımanına" zarar vereceğini söylüyor. Moda dünyasındakilerin bildiği üzere, bu fabrikada üretilen yüksek kaliteli yün ve kaşmir kumaşlar dünyanın en iyileri arasında. Kumaşlar Armani, Zegna ve Ralph Lauren gibi çok sayıda lüks markaya satılıyor. Bu kumaşları üreten fabrikanın mali performansı ise, mükemmel olmaktan çok uzak. Carlo Barbera fabrikası, İtalyan ekonomisinin büyük bölümü gibi tökezliyor. Araştırmacılara göre, fabrikanın sorunları İtalya'nın sorunlarıyla paralel. Avrupa'da ekonomik krizin başlamasından sonra İtalya'nın adı, gayrı resmi "Avrupa'yı Endişelendiren Ülkeler" listesinde düzenli olarak görülmeye başladı. İtalya'nın mali durumu Yunanistan, Portekiz ve İrlanda'da olduğu kadar tehlikeli değil çünkü İtalya çok daha büyük bir ekonomi. İtalyan ekonomisi dünyanın yedinci büyük ekonomisi. Ama ülkenin sorunları çok daha korkutucu. Avrupa merkezli bankacılık grubu UniCredit'in yakın zamanda yayınladığı raporda belirtildiği gibi, İtalya bu krizdeki "belirleyici ülke". Çünkü İtalya "kırılgan ekonomilerin en büyüğü ve büyük ekonomilerin de en kırılganı". Rakamlara bakılınca, Yunanistan'ınkilere çok benzeyen sorunların işaretleri görülüyor. Ama biraz daha derine inilince benzerlik kayboluyor. İtalyanlar, Yunanlılardan farklı olarak doğuştan tasarrufçu. İtalya'nın kamu borcunun büyük kısmı, İtalyanların elinde. İtalya aslında kendi vatandaşlarına borçlu. Toplam 5,8 milyon dolar borcu olan Barbera, İtalya'ya benzer sorunlar yaşıyor. Ayrıca siparişler giderek azalıyor. Barberalar uzun zaman boyunca, özel üretim yapan küçük bir işletme olarak kaldı. Lüks moda tasarımcıları, en iyi koleksiyonlarını hazırlarken onlardan mal aldı. Fakat Luciano Barbera giyim ürünleri ve Carlo Barbera kumaşlarının satışları son yıllarda büyük oranda azaldı. Barbera 1990'ların sonunda, yıllık satışının 15,5 milyon dolar gibi rekor bir hacme ulaştığını söylüyor. Geçen yıl satış bunun yarısıydı. İşletmelerindeki sorunlardan bahseden Barbera, genelde tek bir konuya odaklanıyor: "İtalyan Malı" etiketi. Dediğine göre son on yılda, giderek artan sayıda giysi tasarımcısı Çin ve Bulgaristan gibi ülkelerden ucuz kumaş alıp, ürettikleri giysilerin üzerine "İtalyan Malı" etiketi koymuş. Oysa İtalya'da bu giysilerin sadece dikimi yapılıyor. Yakın zamana kadar, "İtalyan Malı" ibaresinin aslında ne anlama geldiğine dair herhangi bir kural yoktu. Ancak Ekim ayında yeni bir yasa yürürlüğe girince bu durum değişecek. Yasaya göre bir giysinin İtalyan malı sayılması için, toplam dört üretim sürecinden en az ikisinin İtalya'da gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bunu rezalet olarak niteleyen Barbera, yasanın ulusal markayı mahvedeceğini söylüyor. Etiketleme konusu, Barbera'nın kârını etkileyen sorunlardan sadece birisi. Barbera'nın fabrikasının ve İtalya'nın büyük bölümün neden durgunluk veya kriz içinde olduğunu anlamak için, jeopolitik tarih bilmek ve ülkenin kendine özgü iş kültürüne bakmak gerekiyor. Bu kültür, derin bir güvensizlik içeriyor. Sadece hükümete değil, yakın akraba olmayan herkese kuşkuyla bakılıyor. Ayrıca riskten ve büyümeden kaçınma anlayışı yerleşmiş. İtalyan ekonomistler yaklaşan bir çöküşten değil, aşamalı ve acı verici bir gerilemeden kaygılanıyor. Milano'daki Bocconi Üniversitesi'nden Ekonomist Carlo Altomonte, "Bu ülkede piyasa ekonomisinin nedir bilinmiyor. Rekabetten son derecede korkuluyor" diyor. Carlo Barbera fabrikasında üretilen kumaşın ortalama metre fiyatı, yaklaşık 41 euro. Bu fiyat asırlardır bir tekstil merkezi olarak ün yapan, Alplerin eteğindeki Biella kasabasında bulunan rakip üreticilerin verdiği fiyatın nerdeyse iki katı. Sorun, çok az giysi tasarımcısının bu yüksek fiyatı ödemeye razı olması. Diğer ülkelerdeki fabrikalar Barberaların yöntemlerini taklit ediyor ve aynı kalitede ürün çıkaramasalar bile çok daha ucuza mal satıyor. Barbera küreselleşmeden rahatsızlık duymadığını belirtiyor. Ona göre, İtalya kalitesiz işçilikle rekabet edemez ve etmemeli de. Barbera, "Ama ben İtalya'nın 20 milyon işçisiyle, dünyanın butiği olabileceğini iddia ediyorum" diyor. Giysi üreticileri başka ülkelerden kumaş alıp üstüne "İtalyan Malı" etiketi koyduğu sürece, bunun asla gerçekleşmeyeceğini belirtiyor. Ekonomistler etiketleme konusundaki kaygıların yersiz olduğunu söylüyor. Onlar İtalya'ya bakınca, esnaf odalarının egemenliğindeki bir hizmet sektörü görüyor. Bu kurumlar hem yüksek fiyat uyguluyor hem de imalat sanayindeki milyonlarca talihsiz işçinin sektöre girişini zorlaştırarak, taksicilik benzeri işler yapmalarını engelliyor. Esnaf odalarının korumacı eğilimleri, İtalyan işgücü piyasasının tümünde görülüyor. Küçük şirketler için farklı kurallar olsa da, 18'den fazla işçi çalıştıran bir şirkette tam gün çalışan kişiler sendika üyesi olmasalar bile işte kalma hakkı kazanıyor. Yöneticiler bu yüzden, yeni işçi almaktan çekiniyor. Avrupa'nın diğer ekonomilerinden çok daha yavaş büyüyen İtalyan ekonomisinin son on yılda durgun olmasının temel nedeni, katı işgücü piyasası. Çekingen girişimci sınıfı da bir diğer etken. Ayıca siyasal sistem, tüm ülkeyi uzun süreli bir durgunluğa mahkûm etme pahasına, sahip olduklarını korumaya odaklanan yaşlı seçmenlerin egemenliğinde. Toplumdaki en iyi ve parlak beyinler ülkeyi terk ediyor. Bocconi Üniversitesi'nden Ekonomist Francesco Giavazzi'ye göre, ülkenin geleceği Yunanistan'a değil Arjantin'e benziyor. "Arjantin İkinci Dünya Savaşı'ndan önce zengindi" diyen Giavazzi, bu ülkenin kişi başına milli gelirinin bugün Romanya'nınkine çok yakın olduğunu söyledikten sonra ekliyor, "Çünkü Arjantin büyümedi. Yoksullaştıklarını anlamaları 100 yıl aldı. İtalya hakkında beni kaygılandıran da bu. Yakında aç kalmayacağız ama yavaş yavaş zayıflıyoruz". O halde İtalya nasıl ayakta duruyor? Kayıt dışı ekonomi buna bir açıklama getiriyor. İtalya'nın gayrisafi yurtiçi hasılasının yaklaşık dörtte biri kayıt dışı. İnsanlara, ülkedeki hayatın çok eskiden beri süregelen bu gerçeğiyle ilgili soru sorunca, çoğu kişi İtalya'nın ulusal kimlik bilincinin olmadığını söylüyor. İtalyanların aile dışı kurumlara kuşkuyla yaklaşması, ülkedeki çoğu kişinin neden servetini artırmaktan çok elindekini korumaya çalıştığını açıklıyor. Çoğu girişimcinin öncelikli hedefi büyüme değil, işletmeyi ailenin kontrolünde tutmak. Bir şirketin gerçekten büyümesi için sermaye gerekir. Ama sermaye bulmak için, kontrolün en azından bir kısmını devretmelisiniz. Bu yüzden, İtalya'daki binlerce şirket ısrarla küçük kalmaya devam ediyor. Alacaklılara olan borçlarını ödemek için bir bankayla çalışan Barbera, kendi maaşını da indirmiş. Barbera en güzel şeyin, hiç tahmin etmediği bir ülkede (Çin) çok sayıda yeni müşteri bulması olduğunu düşünüyor. Barbera bu arada, "İtalyan Malı" yasasına karşı mücadelesini sürdürüyor ve yasanın Avrupa Komisyonu'ndan geri döneceğini umuyor. O zamana kadar, kendi adını taşıyan koleksiyondaki giysileri "Tamamen İtalya'da Üretilmiştir" diye etiketlemeye devam edecek.