Koronavirüs'ün hayatımızdan çaldığı en önemli şey ten teması oldu. Artık ne el sıkışıyor, ne kucaklaşıyor ne de kaygı duymadan yüz yüze muhabbet edebiliyoruz. Oysa sarılmak hem vücudumuza hem de ruhumuza sayısız şifa veriyor. Pandemiden önce de sarılmanın sihirli etkilerini yazmıştım. Şimdi etrafımda gördüğüm örnekler, sarılma ve kucaklaşmanın önemini tekrar yazmam gerektiğini gösterdi bana. Özellikle çocuklar ve ebeveynleri birbirine bolca sarılmalı. Aynı zamanda eşler için de kuvvetli bir bağ kurmanın vesilesidir sarılma... Çocuğunuza sarıldığınızda onun beyninde neler oluyor, merak ediyor musunuz? Vücudu oksitosin salgılıyor. Oksitosin, çocuğumuzu güvende ve mutlu hissettiren, bağları kuvvetlerinden bir hormon çeşididir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Güçlenen bağışıklık sistemi de enfeksiyonlarla savaşma konusunda kuvvetli hale geliyor.
FİZİKSEL ACIYI DİNDİRİYOR
Sarılmak kalbimiz için de iyidir. Yüksek düzeyde salgılanan oksitosin nabzı yavaşlatır, kan basıncını düşürür ve kalp hastalığı riskini azaltır. Bununla da bitmiyor, çocuğunuza sarıldığınızda endorfin salınımı da tetikleniyor. Endorfin fiziksel ve psikolojik acıların dindirilmesine yardımcı oluyor. Yani diş çıkaran ya da düşüp dizini yaralayan çocuğunuza sarıldığınızda acısı hafifleyecektir. Aynı şekilde üzülen, ağlayan çocuğunuza sarıldığınızda da bu onu rahatlatacaktır.
EŞLERİN İLİŞKİSİNİ GÜÇLENDİRİYOR
Sarılmak sadece ebeveynleri ile çocuk arasında değil, eşler arasında da iyileştirici bir güce sahiptir. Yapılan araştırmalar birbirine sık sarılan çiftlerin ilişkilerinin daha kuvvetli olduğunu gösteriyor. Dünyanın önemli aile terapistlerinden Prof. Dr. John Gottman'un yaptığı bir araştırmaya göre, küçük dokunuşlar, 'afferent c' denilen tensel sinirlerin uyarılmasını sağlıyor. Bu tensel sinirler sadece tüylü deride bulunuyor ve beyinle bağlantı kurarak endorfin salınımını tetikliyor. Acı kontrol sisteminin bir parçası olan endorfin, çok güçlü bir ağrı kesici olan morfinden yaklaşık 30 kat daha etkili. Bu da eşlerin bağlarını kuvvetlendiriyor. Onları sakinleştiriyor ve acılarının dinmesine yardımcı oluyor. Beyinde ödül sistemini de harekete geçirdiği için eşler birbirine daha çok ihtiyaç duymaya başlıyor ve ilgi artıyor. Tüm bu bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki, çocuğumuza ve eşimize sarılmak aile bağlarımızı da güçlendiriyor. O halde ne duruyorsunuz, haydi çocuklarınıza ve eşinize hemen sarılın.
UYKUDAN ÖNCE
İstanbul'da yaşamanın dezavantajlarından biri doğaya pek yakın olamamak. Çocuklarımız gökdelenler arasında büyürken; bir çiçeğin açışına, kuşların cıvıltısına şahit olamıyor. Hafta sonları onları tabiatla iç içe bir yere götürmek istiyoruz, tabii bu en doğal istek için hatırı sayılır paralar ödüyoruz. Oysa doğaya yakın olmak hepimizin özellikle çocukların hakkı! İşte tam da bu duyguların sergilendiği bir etkinlik önereceğim sizlere: Uykudan Önce... Ayşe Topçuoğulları, kentte yaşayan çocukların hikayesini anlattığı Uykudan Önce sergisindeki eserlerinde masallarda anlatılan, doğayı hayal eden çocukları resmediyor. İzleyenlere masalların "Bir varmış bir yokmuş" diye başlayan ünlü girişi ile sorular sorduran eserler, 7 Mart Pazartesi gününe kadar Galeri/Miz'de sergilenecek. Topçuoğulları, çalışmalarındaki konular aracılığıyla, çocukların şehirde sahip oldukları imkanlar ile doğaya duydukları özlem arasındaki ilişkiye de vurgu yapıyor. Yolunuzu düşürün derim.
MART AYINDA NE YESEK?
Çocuklarımızın sağlığına hepimiz dikkat ediyoruz. Bunun yolu da sebze ve meyveleri mevsiminde yedirmekten geçiyor. Mart ayına sayılı günler kalmışken ben de size mart ayında taze taze çıkacak sebze ve meyveleri hatırlatmak istiyorum. Bunları sofranızdan eksik etmeyin. Lahana, karnabahar, pancar, havuç, ıspanak, turp, brokoli, kıvırcık, maydanoz, pırasa önde gelen sebzelerden... Meyvelerden muz, elma, portakal, ayva, limon da çocuklarımıza şifa vermek için mutfaklarımızda yer almayı bekliyor.