Aşk, iki insan arasında oluşan tutkulu bir duygusal bağı ifade eder. Birine tutkulu bir sevgi duyma, yoğun istek ve arzu içinde olma halidir. Bir insanı derin bir tutkuyla seven kişi, ona karşı sürekli ilgi, arzu ve bağlılık duyar. Bu durum, kişiyi duygularında aşırıya kaçmaya ve akıl dışı davranışlar sergilemeye itebilir. Tam da bu ruh halini ifade eden mecnun kime denir ve kimler için kullanılır bazıları tarafından merak edilir.
Arap ve Türk edebiyatında bahsi geçen terimlerden biri olan "mecnun olmak" ifadesi, birine karşı beslenen yoğun sevgi, tutku ve bağlılık anlamına gelir. Bu deyim, aşık olan kişinin aşkından delirmesi, akıl ve mantığa uymayan hareketlerde bulunması demektir. Türk edebiyatının meşhur hikayelerinden biri olan Leyla ve Mecnun'da da bununla ilgili bir konu işlenmiştir. Leyla ve Mecnun hikayesine bakıldığında, 10. yüzyılın sonlarında İran'da geçtiği görülür. Eser, ünlü Azerbaycanlı Şair Nizami tarafından kaleme alınmıştır. Türk edebiyatında ise bu hikayeyi, Fuzûlî 1533 yılında tekrar yazmıştır. Hikayede, sevdiği kız yüzünden aklını kaybeden ve aşkından çöllere düşen Mecnun'un başından geçenler anlatılır. Aşırı romantizm, yoğun aşk ve bağlılık nedeniyle davranışlarda aşırıya kaçanlara bundan dolayı mecnun denir. Mecnun sözcüğünün eş anlamlıları ise şunlardır:
Türk Dil Kurumu'na göre, mecnun kelimesinin anlamları ise şu şekildedir:
1.Kara sevdaya düşmüş ve aşkından dolayı aklını yitirmiş olan kimse.
2.İlahi aşkla kendinden geçmiş ve dünya zevklerinden vazgeçmiş olan kimse.
Arapça bir sözcük olan mecnunun "مجنون " anlamı, "deli" ve "cinlere uğramış"tır. Cenne (جنّ) kökünden türemiştir, bu sözcük ise "örttü" ve "gizledi" anlamına gelir. Türkçede aynı kökten gelen birden fazla kelime bulunur. Bunlar; cin, cenin, cennet ve cinnettir. Cin, gizli ve görünmeyen varlık, cennet, gözden gizlenen, saklanan ve korunan anlamını taşır. Cenin, örtülü, gizli, saklı ve embriyo demek iken cinnet ise çılgınlık, delilik, dürtüsellik ve yıkıcılık demektir.