Enerji sektöründe faaliyet gösteren düşünce kuruluşu EMBER'in geçen gün yayınlanan "Küresel Elektrik İncelemesi Raporu-2020"ye göre; elektrik üretiminde kömürün payında rekor düşüş yaşandı. Art arda iki yıldır kömürden elektrik üretimi düşüşte olan Türkiye ise güneş ve rüzgar enerjisinde dünya ortalamasının üstünde yer aldı. Güneş ve rüzgar enerjisi, Türkiye'deki üretimin yüzde 12'sini oluşturdu ve yüzde 9,4 olan dünya ortalamasını geride bıraktı. Dünyada rüzgâr ve güneş enerjisinin üretim payı, son 5 yılda 2 katına çıkmışken, Türkiye yüzde 4'ten yüzde 12'ye yükselerek 3 kat artış elde etti.
UMUT ARTIYOR RİSK SÜRÜYOR
Her ülkenin elektrik verilerinin analiz edildiği raporda yeni rüzgar türbinleri ve solar paneller tarafından üretilen elektriğin küresel ölçekte kömürden üretilen elektrikte rekor bir düşüşe neden olduğu ortaya konuyor. Bunda salgının duraklattığı elektrik talebini de bir etken. Raporda dünyadaki elektrik üretiminin yüzde 90'ını gerçekleştiren 68 ülkenin 2020'ye kadar her yıl için verisi bulunuyor. Raporun yazarlarından kıdemli enerji analisti Sarah Brown, kömürden elektrik üretimi üst üste iki yıl boyunca bir miktar düşüş göstermiş olsa da Türkiye'nin kömür riskinin son bulmadığını belirtiyor. Brown "Rüzgâr ve güneş enerjisi üretimindeki artış umut vadediyor fakat bu artış yalnızca elektrik talebindeki sınırlı artışı karşılamaya yetecek düzeyde oldu" diyor.
KÜRESEL ISINMANIN MALİYETİ
New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi Politika Enstitüsü'nün yayınladığı ve 2021'de gerçekleştirilen "İklim Değişikliğinde Ekonomik Fikir Birliği" isimli uluslararası anket çalışması ise dünyanın çeşitli yerlerinden iklim değişikliği konusunda uzman 738 ekonomistin öngördüğü küresel ısınma maliyetini ortaya koyuyor. Uzmanlar için harekete geçilmeyen her durumda maliyet, emisyonları hızla azaltmanın maliyetinden daha yüksek olacak. Küresel ısınmanın maliyeti trilyonlarca dolara ulaşacak.
2075'TE 30 TRİLYON DOLAR ZARAR
Ankette iklim değişikliği sebebiyle oluşması öngörülen ekonomik zararın, senaryoların birçoğunda 2025'e kadar yılda 1,7 trilyon dolara, 2075'e kadar ise yılda yaklaşık 30 trilyon dolara (GSYİH'nin %5'i veya daha fazlası) ulaşacağı konusunda görüş birliği bulunuyor. Ankete göre;
· Katılımcıların yüzde 74'ü iklim değişikliğiyle mücadele için "Acil ve etkili şekilde harekete geçilmesi gerek" yargısına kesinlikle katılıyor.
· Katılımcıların yüzde 89'u "İklim değişikliği, ülkeler arasındakini gelir eşitsizliğini şiddetlendirecek" görüşünde.
· Katılımcıların yüzde 70'i, iklim değişikliğiyle ülkeler içerisindeki eşitsizliğin de gezegenin ısınmasıyla artacağını düşünüyor.
· Katılımcıların yüzde 80'i, geçen 5 yılda iklim değişikliğine yönelik endişelerinde artış olduğunu söylüyor. (…)
Bengisu Özenç
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE HIZLI VE ETKİLİ MÜCADELE
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Direktörü Bengisu Özenç, "İklim değişikliği ile hızlı ve etkili bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğine ve bu yönde atılacak adımların maliyetinin iklim değişikliği nedeniyle karşılaşılacak zararların maliyetinden daha düşük olacağına ilişkin vurgu oldukça önemli. Özellikle COVID 19 salgının ekonomik etkileri ve sonrası toparlanma politikaları göz önünde bulundurulduğunda, dönüşüm için önemli bir fırsat penceresine sahip olduğumuzu görüyoruz. İklim değişikliğini önlemeye yönelik küresel bir koordinasyon içerisinde alınması gereken önlemlerin, toparlanma politikalarının bir parçası olarak ele alınması bizi daha fazla zaman kaybetmeden sürdürülebilir bir geleceğe yakınlaştırabilecek tek yol olarak görülmelidir" diyor.