Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Gülmekten ölen adam

Birçok kişi pazartesi günleri işe isteksiz başlar. 'Pazartesi sendromu' denilen bu durumun nedeni; eğlenerek ya da dinlenerek geçirilen hafta sonu tatili sırasında insanın biyoritminin bozulmasıdır.
Bu kişileri canlandırmanın en iyi yolu herhalde onları keyiflendirmektir. O halde gelin biz de ıvır zıvır dünyasına dalalım. Böylece haftaya yumuşak bir geçişle başlayalım.

***
* Seul'de yaşayan Güney Koreliler 'polis imdat' telefonunun sürekli meşgul vermesinden yakınıyordu. Buna bir çare bulunmalıydı. Halkın taleplerine karşı gayet duyarlı olan emniyet yetkilileri gerekeni yaptı ve iki faks numarasını devreye soktu.
* Cinayet işlemek niye yanlıştır? Çünkü Oscar Wilde'a göre insan, yemek sohbetinde anlatamayacağı hiçbir şeyi asla yapmamalıdır.
* Eğer ulusal ekonominiz için mal üretiyorsanız sorun yok. Ama ürününüzü dünyaya satıyorsanız her an zor durumda kalabilirsiniz. Mesela Ford firması bir otomobiline 'Pinto' adını vermişti. Ancak bu otomobili Brezilya'da satamadı; çünkü kelime Portekizce'de 'küçük erkeklik organı' anlamına geliyordu. Çaresiz firma otomobilin adını Corcel (At) olarak değiştirdi.
* İmkanlar genişledi. Artık yaz kış domates yiyebiliyoruz. Bugün soframızdan eksik etmediğimiz domates, ancak Amerika kıtasının keşfinden sonra dünyaya yayıldı. Avrupa'ya getirildiği ilk dönemde domatesin cinsel gücü artırdığı sanıldığı için kod adı 'aşk elması'ydı.
* Bizim 'patates kızartması' adını verdiğimiz yiyeceğe Amerikalılar "French Fries" (Fransız kızartması) derler.
1966 yılında James Donald French adlı bir mahkum elektrikli sandalyede idam edilecekti. French, sandalyeye doğru yürürken onu izleyen bir gazeteciye dönüp şöyle dedi: "Haberin için harika bir başlık buldum: 'French Fries'..."
* Salatalığı sebze sanırız ama meyvedir...
* Biz nasıl kullanmaya kullanmaya dilimizdeki bazı kelimeleri unutuyorsak... Aynı durum İngilizler'in de başına geliyor. Mesela 'boanthropy' kelimesini onlardan biri. Bu ruhsal bozukluğun anlamı: 'Kendini öküz sanmak.'
* Bugün bir cinayet işlense, maktulün yakınları ayaklanıyor: "Oğlumuzu medya öldürdü." Niye? Efendim çünkü bilmem ne dizisinde de benzeri bir cinayet sahnesi varmış! Halbuki bu tip olaylara eskiden çok daha sağduyulu yaklaşılırdı. İngiliz Alex Mitchell 1975 yılında favori TV programı 'The Goodies'i izliyordu. Bir sahne o kadar hoşuna gitti ki kahkahalarla gülmeye başladı. Ama öyle böyle değil. Durdurulamaz, kontrol altına alınamaz bir gülmeydi bu... Mitchell'ın kahkahaları yarım saate yakın sürdü. Ve sonunda kalp krizi geçirerek öldü. Bunun üzerine eşi bir mektup yazarak, kocasının son dakikalarını mutlu geçirmesine vesile oldukları için programın yapımcılarına teşekkür etti.
* "Birisi kültürden söz etmesin; hemen tabancama davranırım" sözünün Nazi liderlerinden Hermann Göring'e ait olduğu sanılır. Yanlış! Bu laf Hanns Johst'un 1933 tarihli bir tiyatro oyununda geçer: "Kültür kelimesini duyar duymaz Browning'imi elime alırım."
* Uyuyamama hastalığı (insomnia) ne kötü! Şair Amy Lowell'ın seyahate çıktığında, otelin 5 odasını birden tuttuğu söylenir. Biri yatacağı oda... Onun sağındaki, solundaki, üstündeki ve altındaki dört oda ise sessizliği sağlamak için.
* "Bu kitap sarhoş bir vahşinin elinden çıkmış." Voltaire, Shakespeare'in Hamlet adlı eseri için böyle demişti. Herkes yanılır!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA