- Duygusal ve duyarlı olduğunuz anlaşılıyor...
- D.B: Tabii ki hepimiz bir hayat mücadelesi içindeyiz. Bu mücadeleyi verirken maalesef bazen hep kendimizi düşünmeye odaklanıyoruz. Sanatçı olarak bizim de egomuz yüksektir tabii ki ama biz bunu hep aşağı almaya çalışan insanlarız. İnsan olduğunu hatırlamak, paylaşmak çok önemli.
- S.B: Biz de bunun için en değerli şeyimizi, sesimizi kullanıyoruz.
- Peki ayrıştığınız noktalar var mı?
- S.B: Tabii. Mesela ben yoga ve tai-chi yapıyorum, Didem, boks yapıyor.
- İçinizde baskın karakter var mı?
- D.B: Bazı konularda ben baskınım, bazı konularda Sinem. Onu da dengeliyoruz.
- S.B: Didem baskın bir karakter.
- D.B: Sinem de baskın bir karakter, ama bazı konularda. İkimiz farklı karakterlerde insanlarız.
- İnsan ilişkilerinde nasılsınız? - D.B: Ben daha atağım. Sonuç olarak bir uyum var aramızda ve konserlerimizde de bunun avantajını yaşıyoruz.
- Konserlerden ilginç bir anınız var mı?
- S.B: Avusturya'da üç büyükelçinin katıldığı bir konserde, birlikte bir parça seslendiriyorduk. Nota sehpasından bakarken önce yavaş yavaş Didem sehpayı çekiyordu, sonra ben göremeyince, bu kez ben çekiyordum. Bu o kadar doğal bir şekilde oldu ki seyirci buna çok güldü. Biz de güldük. Sonra biz bunu başka konserlerde mizansen olarak yapmaya başladık.