"Suçların arttığını düşünmüyorum, sadece bu tür olayların gündeme geliş şekillerinin değiştiğine inanıyorum. Suç temelde ilk insandan beri var. Kural varsa, suç da vardır. İnsan aklı köyde ya da kentte farklı çalışmıyor. Bu bana çok tuhaf gelmiyor. Bunları konuşmuyor olmamız, insanları zümreleştirmemiz ve birilerini ak, birilerini kara görmemiz tuhaf. Doğu kültürlerinde yüzyıllarca süren zenne geleneği var. Ya da koskoca bir saki kültürü var, yani içki sunan güzel oğlanlar ve onlara yazılmış aşk şiirleri var. Aynı şey Japonya'da, Hindistan'da var. Daha da eskiye gidelim; Shakespeare oyunlarını yazdığı vakit kadınların sahneye çıkması yasak olduğu için o roller erkekler için yazılmış. Adı konmadığı için herhangi bir rahatsızlık duyulmamış, çünkü bu toplumun entegre bir parçası. Şimdi var mı bilmiyorum, ama eskiden kadınlar ağda partisi yapardı birlikte. Adı konmadığı sürece her şey çok masumdu, ta ki Sigmund Freud çıkıp bunun adını koyup, 'sapkınlık' deyince kadar. Yüzyıllardır makul yaşayan ve benimsenen bu insanlar, birdenbire sapık damgası yedi. Ve yaklaşık 100 sene boyunca, eşcinsellik Dünya Sağlık Örgütü tarafından hastalık kategorisinden çıkarılana kadar bütün bunlar sapkınlık olarak nitelendi. Modern psikoloji toplumun yapısını değiştirdi. İsimlendirmenin ötekileştirmeyi yok ettiğini görüyoruz zaten. Ötekileştirdiklerimiz sahiden öteki mi? Şu anda başka bir ötekileştirme yaşıyoruz toplumda. Medyanın bize ayıp, yasak, çirkin diye kakaladıkları sahiden öyle mi, ya da neye göre öyle?"