Pazartesi günü Derya Baykal'ın programındaydım. Geçen yıl konuk olduğumda birlikte gardırobun içine oturup, elbise yenileme kampanyasının tanıtımını yapmıştık. Bu kez bir mizansen hazırladık. Ben yine gardıropta olacaktım ve Derya Baykal da sanki beni bir yıldır orada unutmuş gibi yapacak, kapağı açıp, şaşıracaktı. Ama beklediğinden daha büyük bir şaşkınlık yaşadı. Zira ben gardıropta bulduğum erkek takım elbisesinin "hesabını" sordum. Baykal da yakında özel hayatıyla ilgili "çok önemli açıklamalar yapacağını" söyledi. Bekliyoruz!.. Tahmin ettiğim üzere İsmail Cem Ödülleri ile ilgili sorguya çekildim. Derya'nın söyledikleri zaten benim köşemde yazdığım organizasyonla ilgili eksiklik ve aksaklıkların bir tekrarı gibiydi. Ama herkes beni tek oya sahip jüri üyesi değil de, sanki organizasyon komitesinin başkanıymışım gibi gördüğü için 15 gündür her eleştiriyi ben göğüslemek zorunda kalıyorum. Neyse, aldırmadım ama "intikamımı almak için" de fırsat kollamaya başladım. Derya Baykal, "spor ayakkabıların temizlenmesi" ile ilgili pratik bilgi verirken, "intikam saatim" gelmişti. Derya elindeki bezi bir bardak süte daldırıp, spor ayakkabının kirlenmiş yüzeyini silerken, duruma müdahale ettim: "Ama şimdi bu nimet de ayakkabıya sürülmez ki canım" mealindeki eleştirel söylemimle, az önce döktüğüm terlerin intikamını da almış oldum! Bu kez terleme sırası ona gelmişti. Nıhahaha! Yaşasın kötülük! Şaka bir yana, Derya'nın programından yine cebimde pek çok bilgiyle döndüm. Ev ekonomisinden atıkların değerlendirilmesine, önemli sağlık bilgilerinden muhteşem yemek tariflerine kadar pek çok konuda dağarcığıma yeni bilgiler ekledim. Ve öğrenciliğim sırasında beynime hayatımda asla lâzım olmayan "saman balyası" bilgiler istiflediğime bir kez daha pişman oldum. Şu Derya'nın programında anlattıkları müfredata alınsa, topluma çok daha faydalı bireyler olarak yetişeceğiz vallahi...