ÇENESİ KIRIK KONUŞABİLİR Mİ?
Kaza sonrasında telefonla acil servisi arayan gazeteci İsmail Güneş'in otopside alt çene kemiğinin kırık olduğu belirlendi. Oysa Güneş defalarca düzgün olarak telefonda konuşmuş ve eşi de kendisine dinletilen ses kayıtlarından Güneş'in sesinin normal, konuşmasının olağan olduğunu tespit etmişti. Oysa Köksal Akpınar'ın görüş aldığı cerrahlar alt çene kemiği kırık bir insanın güçlükle konuşacağını ve konuşsa bile konuşma şeklinin değişeceğini belirtiyorlar. Bu durum Güneş'in çene ve kaburga kemiklerinin sonradan kırıldığı ihtimalini güçlendiriyor. Nitekim Güneş'in kazanın hemen akabinde telefonla konuşurken yanında henüz hayatta olan bir kişiye "Kim bu arkadaşlar" diye sorması, helikopter düştüğünde birilerinin enkaza ulaşıp yardım etmeden gittikleri şüphesini doğuruyor.
Çevre halkının ihbarlarına itibar edilmedi
Helikopteri gören ve patlama sesi duyan köylülerin 156 Jandarma İhbar Hattı'na bildirdikleri yer ihbarları oldu. Üstelik bunlar enkaz yeri olarak Astsubay Akdoğu'nun hazırladığı haritayla örtüşüyordu ancak bu ihbarlar da dikkate alınmadı. Neticede enkazı kazadan 47 saat sonra 17 köylüden oluşan bir grup buldu. Devletin halihazırda arama yapmakta olan ekipleri ise enkaz bölgesine ancak üç gün sonra ulaştı.
Deliller torbalarda karıştı
Cenazeler ceset torbalarına konulurken cenazelerin eşyaları da birbirlerinin torbalarında karıştırıldı. Dolayısıyla delil olabilecek nitelikteki tüm unsurlar yok edilmiş oldu. Yazıcıoğlu'nun ailesi tam teşekküllü bir hastanede ısrar etse de otopsiler Kahramanmaraş Devlet Hastanesi'nde yapıldı. Muhsin Yazıcıoğlu'nun otopside sol ayak bileğinin kırık olduğunun tespit edilmesi olayın hemen başlarında Kayseri Valisi Mevlüt Bilice'ye gelen ama yanlış çıkan "Yazıcıoğlu'nun ayağı kırık halde hastaneye kaldırıldı" bilgisiyle örtüşmesi ve Gazeteci İsmail Güneş'in çenesinin kırık olduğunun tespiti olayda suikast şüphesinin güçlenmesine neden oldu.
Helikopteri jetler mi düşürdü?
Yazıcıoğlu'nun helikopteri saat 15:03'te Keş Dağları eteklerine düştü. O sıralarda helikopterin bulunduğu yerde üçü F4, biri F16 olmak üzere dört savaş uçağının geçtiği tespit edildi. Ancak aradan dört yıl geçmesine rağmen uçakların o anki durumunu tespit edecek radar görüntüleri elde edilemedi. Genelkurmay'ın savcılığa gönderdiği yazıda Doğu bölgesinde tam da kaza anına rastlayan 4 dakika 47 saniye süren bir radar kararması sebebiyle görüntülerin elde edilemediği belirtiliyor. Ancak konuyla ilgili oluşturulan bilirkişi heyetinin "Radarlar milyonda bir ihtimal bile olsa, asla kararmaz" görüşü yakın uçan jetlerin helikopteri düşürdüğü ihtimalini güçlendiriyor. Cesetlerin kanlarında karbonmonoksit zehirlenmesi tespit edildi. Bu durum da mürettebatın yakın uçan jetlerin bıraktığı egzoz gazından zehirlenmiş olma ihtimalini gösteriyor. Aynı şekilde jet egzozunun helikopterin motorunu doldurup havasız bırakarak düşürme ihtimalini de akla getiriyor.
HELİKOPTERİN CİHAZLARI ÇALINDI
Bu olayda en çok konuşulan konuların başında helikopterdeki uçuş bilgilerini gösteren cihazların çalınması geliyor. Helikopter de bulunan ARGUS CE ve SKYMAP IIIC cihazları uçuşa ait pozisyon, rota, uçuş süresi ve sürat gibi unsurların tespit edilmesinde hayati önem taşıyor. Ancak olayı soruşturan Devlet Denetleme Kurulu raporuna göre iki cihazın da kazadan birkaç gün sonra çalındığı tespit edildi. Başka bir ifadeyle helikopterin her şeyi kaydeden hafızası kayıplara karıştı. Görüntülerden yola çıkılarak enkaz araştırmasında görev alanlardan yedi kişi tutuklandı. Dördü mahkemede susma hakkını kullanırken üç asker "Hatıra olsun diye söktük" şeklinde kendilerini savundular. "Hatıra" olarak sökülen ve helikopterle ilgili en önemli delilleri teşkil eden cihazların akıbeti halen meçhul.
Helikoptere düştükten iki saat sonra ulaşıldı mı?
Yazıcıoğlu'nun ailesi ile irtibata geçen ve daha sonra savcılığa da ifade veren meçhul bir şahsın Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın radarlardan alınan bilgileri birleştirerek anlık Türkiye hava trafiği fotoğrafını çıkaran Muharebe Yönetim Modülü sistemine girebilen gizli bilgisayarından elde edilen ve cep telefonuyla çekildiği anlaşılan fotoğrafa göre helikopter düştükten iki saat sonra enkaz bölgesine iki adet J kodlu helikopter indi. Helikopterler 17:42'de enkazın 300 metre yakınına iniş yaptı ve 17:49'da kalkış yaparak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi istikametine doğru uçtular. Muharebe Yönetim Modülü ile havadaki bir uçaktaki tüm yolcuların isimleri bile bilinebilirken, Yazıcıoğlu'nun helikopterinin radar iz kaydının olmaması anlaşılabilir değil.
Yazıcıoğlu'nun GPRS'ı açıktı
Yazıcıoğlu'nun cep telefonundaki GPRS kazaya kadar uzun bir süre açıktı. Sadece bu noktaya odaklanılsa bile kısa süre içinde enkaz bölgesi tespit edilebilirdi. Meclis Araştırma Komisyonu üyesi Tacidar Seyhan'a göre "GPRS bağlantısına itibar edilseydi enkaz kısa sürede tespit edilebilirdi". Bunun yanı sıra Yazıcıoğlu'nun eşi Güleser Hanım'a sonradan teslim edilen eşinin iki telefonunun da SIM ve hafıza kartları yoktu.
Öldürüleceğini biliyordu
Yazıcıoğlu ölümünden birkaç ay önce Almanya'dayken görüştüğü bir arkadaşınca "Türkiye'ye dönme, öldürüleceksin" diye uyarıldı. Bilgiye göre Yazıcıoğlu ve Mehmet Ağar'a suikast düzenlenecekti. Bu bilgiler savcılık soruşturmasına da girdi.
Birol Biçer / Aktüel