Türkiye’nin bugüne kadarki en büyük ve görkemli diplomatik misyonu olan Berlin Büyükelçiliği, 30 Ekim Salı günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın da katıldığı bir törenle kullanıma açıldı. Muhteşem görüntüsüyle kendisine hayran bıraktıran elçilik binasının mimarları ise üç Alman. Mimari için düzenlenen yarışmada üçüncü olan ancak projenin farklılığı nedeniyle binayı tasarlama şansını yakaladıklarını belirten Volkmar Nickol, “Bu şans bize verilince ilk uçağa atlayıp İstanbul’a gittim. Köşe bucak her yerini gezdim. Havayı koklayıp, kentin ruhunu yakaladım ve bunu eserimize aktardım” dedi. Alman mimar Volkmar Nickol, ortakları Felipe Schmidt ve Thomas Hillig ile birlikte girdikleri projeyle 2007 yılında yeni bina için düzenlenen yarışmaya başvurduklarını söyledi. Üçüncü olmalarına karşın kendilerinin seçilmesine başta hayli şaşırdıklarını söyleyen Nickol, “Belki de daha güzel ve kullanılabilir olduğu için bizimkini seçmiştir. Ardından da elçilikte aylar süren toplantılar başladı” dedi.\n\n
ÜLKEYİ ÖZEL YAPANIN SIRRI\n\nHaberi duyar duymaz ilk uçağa atlayıp İstanbul’a geldiğini belirten Alman mimar, “Elçiliğin en özel yanı, aslında bir ülkeyi temsil etmesidir. Asıl işiniz, binada yer verebileceğiniz ve o ülkeyi özel yapanın ne olduğunu bulmaktır. Binada, o ülkenin kendisiyle özdeşleştirebileceği bir unsur koymalısınız. Bu nedenle de İstanbul’u görmeye gittim” dedi. Türkiye’nin çok büyük ve özel bir ülke olduğunu kaydeden Nickol, “İstanbul’da bir tarafınızda çok geleneksel Batı, diğer tarafınızda ise oldukça Doğu etkilerinde binalar görüyorsunuz. Bizans, Osmanlı ve daha nicesi var. İstanbul’da beni en çok etkileyen kentin yapısı oldu. Hiçbir bina tek tip değil. Farklı tarzları görünce ülkenin çeşitliliğinin farkına varabiliyorsunuz. Berlin’in geçmişi 800 yıldan bile az. İstanbul’un mimarisi 2 bin yıl öncesine dayanıyor. Bu muhteşem bir kent” ifadelerini kullandı.\n\n
ELÇİLİKTEKİ ‘BOĞAZİÇİ’\n\nİstanbul’un kültürleri birleştirdiğini, kendilerinin de bu kültürleri Berlin’de birleştirdiğini kaydeden Alman mimar, bu nedenle binaya bir “Boğaz Köprüsü” yerleştirdiklerini şöyle anlattı: “Bize verilen alanı ikiye ayırdık. ‘Saray’ adlı bölümde, büyükelçinin ofisi, büyük bir yemek salonu, içi zengin kitaplarla dolu geniş bir kütüphane ile bir de balo salonu yer alıyor. Burada misafirler ağırlanıyor. ‘Kent’ adı verilen diğer bölüm ise çoğunlukta ofislerin olduğu alan. Burası daha Avrupai bir kesim. İşte bu iki kesimi de ‘Boğaziçi’ ile birbirine bağladık.” Özellikle Türkiye’deki süslemelerden esinlendiklerini belirten Nickol, “Ancak onlar getirip takmak yerine özel tasarımcılardan desenleri çalışmalarını istedik ve hepsini tek tek yarattık.\n\n
KÖKLÜ BİR MODERN EV\n\nEn çok kullandığımız ise Selçuklu mimarisinde kullanılan özel bir desen. İç içe geçmiş çiçeklere benziyor. Eski Türk evlerinde hâlâ yer alıyor. Girişte, camların üzerinde, balo odasındaki tabloda, kütüphanedeki halıda ve büyükelçinin toplantı odasında bu deseni görebilirsiniz” dedi. Binanın Mayıs 2011- Ekim 2012 tarihleri arasında inşa edildiğini kaydeden Volkmar, “Çok geleneksel olmasını istemedik, modern ancak Türk mimarisinden etkilenen bir bina istedik. Bizim için elçilik binası ‘Geleneksel köklere sahip modern bir ev’dir” ifadeleriyle, eserinden duyduğu gururu vurguladı.\n\n \n\n
BİLGE ESER