Hz. Musa bir gün Yüce Allah’a yalvarır. Ve şöyle sorar: “Ya Rabbi ben seni nerede arayayım? Nerede bulayım?” Yüce Allah Hz. Musa’ya şöyle vahyeder: “Musa! Beni kalbi kırıkların yanında ara. Ben onlara her gün ve gece bir kulaç yaklaşırım. Böyle olmasaydı helak olup giderlerdi.” Abdullah Bin Selam’a soruluyor, deniliyor ki: “Kalbi kırıklar kimlerdir?” O şöyle cevap verir: “Yüce Allah’a aşırı sevgisinden dolayı başkalarına kalbini kapatan, bundan ötürüdür ki kalbi kırık olandır.” (Ebu Nuaym, Hilye, 2/364 ) Kalbi Allah’tan başkasından uzak etmek elbette zor ve çetin imtihanı gerektiren bir mertebedir. Ona talip olmak da zordur, onun hakkını yerine getirmek de. Kalbini Rabb’ine açan sadece O’nunla ünsiyet -doygunluk- bulur. Gözü O’ndan başkasını görmez. Başkasını önemsemez de. Onun için aleyhinde konuşan ile lehinde konuşan arasında fark yoktur. Malı kaybettiğinde de, kazandığında da kalbinde bir kayma olmaz. Mütevazîdır. İhlâslıdır. Kin tutmaz. Nefret duymaz. Bunlara kalbini kapatmıştır. O’nun için tek şey; Rabbin rızasıdır. Yüce Allah Hz. Musa’ya sorar; “Seni niye seçtim ve sana neden hitap ettim Ey Musa biliyor musun?” der. Hz. Musa; “Hayır Ey Rabb’im” der. Yüce Allah cevap verir: “Çünkü hiç kimse senin kadar mütevazî davranamadı. Sen benim rızam için hep mütevazî davrandın. Ben de seni onun için seçtim.” (İbn Recep Hanbeli, ez-züll, 142)