ÖNCE SEHITLER TEPESI!
Çarşamba akşamı önce 44 kardeşimizi, polisimizi, canımızı yitirdiğimiz Şehitler Tepesi'ne gittim. Ardından da tüm geliri şehit ailelerine bağışlanacak Beşiktaş-Kayserispor Ziraat Türkiye Kupası maçını izledim. Teröre meydan okumak, 'Korkmuyorum senden. Burası benim memleketim' demek için.
ÇARSI İSTESE DOLUP TASARDI
Ben Fenerbahçeliyim ama ne fark eder. Maçı Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı, Trabzonsporlusuyla kol kola izledim. Ama stadda sadece 12 bin 500 kişi vardı. İsyan ettim, 'Neredesiniz ey ünlüler, ey topluma yön verenler!' diye. Üstelik Çarşı grubu isteyecek de, o stat dolup taşmayacak; mümkün mü?
ŞEHİTLERİMİZ İÇİN!
Maçı izleyenlerden biri de Esra Erol'du. Erol, "Bütün takımlar kardeştir. Bugün bizim için önemli, maçın sonucunun önemi yok. Biz buraya şehitlerimiz için geldik" dedi.
İşte Ayşe Özyılmazel'in yazısının tamamı...
NEREDESINIZ TOPLUMA YÖN VERENLER? GÜN BUGÜNDÜR OYSA...
Üzgünüm, anlayamıyorum, çözemiyorum, hatta öfkeleniyorum. Stadın orta yerine çıkıp 'Neredesiniz?' diye haykırmak geliyor içimden. Bu işin takımı yok, bu işin korkusu yok, bu işin hesabı kitabı yok. Neredesiniz Türkiye'nin yıldızları? Neredesiniz caddeleri, sokakları inleten futbol taraftarları? Neredesiniz sosyal medyada sabahtan akşama kadar ahkam kesenler? Neredesiniz? Asıl şimdi tek yürek olma zamanı. Şimdi kendimizi gösterme zamanı. Sokağa çıkma, hayata karışma ve inadına yaşama zamanı. Terör geldi, yaşamımızın ortasına oturdu sanki. Evet doğru ve gayet de haklı bir durum.
Topluca depresyondayız, acı çekiyoruz, ağlıyoruz, yas tutuyoruz, korkuyoruz. Güvensizlik, öfke ve tedirginlik; en yoğun hissettiğimiz duygu üçlüsü. Geçtiğimiz cumartesi, İstanbul'da Beşiktaş Vodafone Arena'nın yakınında peş peşe gerçekleşen iki patlamada 44 vatandaşımızı, kardeşimizi, polisimizi, canımızı kaybettik. Çarşamba akşamı ise tam da olay mahallinde, yani Vodafone Arena'da Ziraat Türkiye Kupası'nda Beşiktaş-Kayserispor maçı oynandı.
Beşiktaş Kulübü, bu maç için kombinelerin iptal edildiğini ve bilet satışından elde edilecek tüm gelirin, patlamada hayatını kaybeden şehitlerimizin ailelerine bağışlanacağını açıkladı. 'Benim elimden ne gelir ki?', 'Ben ne yapabilirim ki?' diye soranlara işte fırsat... Sen kalkar biletini alır, bu maça gidersin. Hem şehit ailelerine yardıma katkıda bulunursun, hem de (ki bence en önemlisi bu) teröre meydan okur ve 'Korkmuyorum senden. Burası benim memleketim, sen de kimsin, beni sindiremezsin!' çekersin.
Ben Fenerbahçeliyim ama ne fark eder... 'Her şeyden önce ben bu toprakların evladıyım. Sosyal medyada yas tutmanın bir anlamı yok, kalkar bu maça giderim' dedim. Maç saat 20.30'da... Trafik olur, giriş zor olur endişesiyle 19.00'da Etiler'den yola çıktım. Etiler-Küçükçiftlik Park arası, sanırım 10-15 dakika sürdü. Yollar bomboş... Otomobilimi ne yapacağımı düşünürken, Küçükçiftlik Park'ın valesine şıp diye teslim ettim, zaten otopark da bomboştu. Yürümeye başladım, stadın Ritz Carlton'a bakan cephesindeki Şehitler Tepesi'ne... Gümüşsuyu'na, Dolmabahçe'ye, Karaköy'e çıkan yol trafiğe kapanmış. Dört bir yan polis... Şehitler Tepesi'ne gittiğim anda bir taraftar grubunun, 'Unutursak kanımız kurusun' yazılı dev bir bayrak açtığını görüyorum.
Canlı yayın kameraları var, haber kanallarının kameraları, fotomuhabirler... Hemen bayrağın açılışına katılıyorum. Ağır bir hava var; buram buram hüzün... Bayrağı açanlar, Ortaköy Çarşı Grubu... Liderleri Emre Gülsü'nün yanında duruyorum. O ne derse o oluyor, acayip bi' şey. İstiklal Marşı okunuyor, 'Şehitler ölmez vatan bölünmez' sloganları atılıyor. Çarşı grubu stada doğru giderken, ben bırakılan kırmızı karanfillere, çiçeklere, her takımdan atkıya ve teröre lanet eden pankartlara bakıyorum. İnsanlar gelip gelip dua ediyor, ağlıyorlar... Hatıra fotoğrafı çektirenler de var. O sırada atv kamerası yaklaşıyor yanıma ve "Ayşe Hanım, yaptığınız müthiş bir cesaret örneği" diyor muhabir arkadaş. Yahu arkadaşım ne demek cesaret? İnsanın ülkesinde sokağa çıkması cesaret midir? Ben bu statta, saha kenarında oyunlar oynayarak büyümüşüm.
Burası benim ülkem, şehitlerimizden daha mı önemliyim? Daha mı değerliyim? Onlar yok yere ölmediler mi? Öleceksem de ölürüm arkadaş! Ama susmak, sinmek, geri çekilmek, korkmak en kötü ölüm insana. Tek kullanımlık Passolig'imi almak için bilet gişesine doğru yürüyorum. Hayatımda onlarca futbol maçına gittim, hiçbir maça böyle kolay ve hızlı girmedim.
İzdiham yaşanır derken; omzuma çarpan veya iten bir kişi bile olmadı. Passolig'imi alıp stada girdim. İki metre arayla iki ayrı arama yapıldı. Kapıdan girerken polis, stada girince özel güvenlik... Aaa, şok ki ne şok! 40 bin kişilik stadın dörtte üçü boş! Görevlilere sordum, "12.500 bilet satıldı" cevabını aldım. Tribünlere baktım, Fenerbahçe bereliler, Galatasaray formalılar, hatta Karşıyakalılar... Beşiktaş'ın stadında Fenerbahçe beresiyle maç izleyen sporseverler... İşte görmek istediğimiz bu. Kadınlar, bebeğini kucağına alıp gelen aileler... Ama boş ve yetersiz... Hele ki localarda in cin top oynuyor! Hayır, bu maç böyle olmamalıydı. Çünkü bu bir maç değil, bir meydan okumaydı. Tanıtım mı yapılamadı diye düşüneceğim ama Beşiktaş'ın Çarşı'sı tüm medyalara bedeldir.
Çarşı isteyecek de o stat dolup taşmayacak, mümkün mü? Sonra nerede Beşiktaş taraftarı ünlüler? Şimdi tek tek isim vermek istemiyorum, siz biliyorsunuz onları. 'İnsanlar bilet aldı ama gelmeye korktu' yorumunu yapıyor herkes. Yahu sadece bilet almak değil ki olay, orada olmak! O stat; taraftarı, çocuğu, genci, kadını, ünlüsü, işadamı ile tıklım tıklım dolacaktı ki, teröre en güzel cevap verilecekti. Nerede sanatçılar? Nerede topluma yön verenler? Nerede ennn güvenilen simalar? Şimdi ortaya çıkmayacaksınız da ne zaman çıkacaksınız?
İşte maçtan sonra kendi kendime böyle konuşa konuşa eve geldim. Tekrar aynı cümleyi kurup yazımı bitirmek isterim: Bu geminin kaptanları biziz; bize geri çekilmek, terk etmek, korkmak yakışmaz.