İstanbul
Fashion Week'in kadın giyimindeki yıldızı, Zeynep Tosun'du. Bunu yalnızca ben söylemiyorum. Moda haftasına katılan yabancı basından tutun da sohbet ettiğim alıcılara kadar, herkes aynı fikirde. Amerikan
Elle dergisinin yayın yönetmeni Kate Lamphear, Tosun'un koleksiyonunu gördüklerinin 'en iyisi' seçmiş ve "Tosun'un maskülen ve feminen detayları birleştirdiği koleksiyonu, tasarımcının kendisinden de şirindi," diye yazmış. Ünlü blogger Susie Bubble da fotoğraf makinesini bir an bile bırakmadan görüntülediği koleksiyona sayfalarca methiye düzdü. Tosun, bugünlerde IFW'te radarına girdiği marka ve yetenek avcılarıyla görüşüyor. Bir yandan da koleksiyonunun çekimleriyle uğraşıyor. Çekimlerde ona yardım eden isim, koleksiyonun bu kadar beğenilmesinde de büyük pay sahibi aslında.
Elle dergisinin moda editörü Hafize Çeliktürk, koleksiyonun tasarım aşaması boyunca Tosun'un yanında olmuş, kendi vizyonuyla renklere, detaylara müdahalede bulunmuş. Aynı, ünlü moda editörü Emanuelle Alt'ın, tasarımcı Isabel Marant'a yaptığı gibi. Jonahtan Saunders'ı, Giles Deacon'ı tasarım aşamasında yönlendirerek katkıda bulunan stylist Katie Grand ve daha niceleri gibi. Yaratıcı süreçte dışarıdan müdahalelere açık olmak, herkesin harcı değil tabii. Neticede kreatif bir ego söz konusu. Ama Tosun ile Çeliktürk'ün eskiye dayanan dostlukları, bu işbirliğini kolaylaştırmış. Tosun kimi zaman hak vermiş Çeliktürk'e, kimi zaman ise direnmiş. Ama arkadaşının vizyonuna, styling tecrübesine güvenmiş ve ortaya uluslararası platformda da el üstünde tutulan bu Avrupai koleksiyon çıkmış. Genç Türk tasarımcılar arasında en çok gelecek vaat eden isimlerden biri olan Tosun'la uzun zamandır röportaj yapmak istiyor, doğru zamanı kovalıyordum. IFW öncesi atölyesinde koleksiyonunu gördüğüm gün, zamanın geldiğini anlamıştım. Ve yanımızda tabii ki koleksiyonun mimarlarından Hafize Çeliktürk de vardı...
TASARIMCI, İKİNCİ BİR GÖZE AÇIK OLMALI
- Sizce IFW'teki koleksiyonunuzun nesi farklı bulundu, nesi beğenildi? - Zeynep Tosun: Bir önceki IFW koleksiyonum şov amaçlıydı. Dikkat çekmek ve kendimi göstermek istiyordum. Biraz yeni mezun, öğrenci koleksiyonu gibiydi. Bu koleksiyon ise benim stilim. Çünkü bana öğretilen buydu; renk bütünlüğü, pantolonundan ceketine tasarım bütünlüğü vardı. Ve tabii styling'i çok kuvvetliydi. Çünkü koleksiyon, kıyafet değildir. Bir kadın duruşu vermek, iyi bir portre çizmek durumundasınız. İşte onu çizdiğime inanıyorum. Avrupai, profesyonel bir koleksiyon oldu.
- Marangoni'deki eğitiminizin ardından Ferretti'de çalışmanız, geçen yıl Jonathan Saunders'la Beefeater koleksiyonu yapmış olmanızın bunda etkisi var mı? Tasarımcıların yurtdışı tecrübesi olmalı mı? - Z.T: Elbette vardır. Tasarım yalnızca yaratmak değil; karakteriniz de buna uygun olmalı. Sehayat etmeyi seviyorum, yeni yerler görüyorum, insanlarla tanışıyorum ki bunlar da ilham veriyor. İstanbul'da basmakalıp hayatlar yaşıyoruz. Körelmemek için seyahat etmek, yeni tecrübeler edinmek gerekiyor. Sadece yurtdışı da değil; babam Bolulu mesela; oraya gittiğimde de köylü kadınların yaptıklarına bakarım.
- Bu koleksiyonda neden bir stylist'le beraber çalışmak istediniz? - Z.T: Çünkü bir tasarımcının yanında olması gereken en önemli kişi, stylist. Birkaç gözün olması gerekiyor ki, koleksiyon mükemmel çıksın.
- İşbirliğiniz nasıl ortaya çıktı? - Hafize Çeliktürk: Biz çok eski ve iyi arkadaşlarız. Marangoni'de beraber okuduk. Zeynep'in ilk koleksiyonunun çekimini yapmıştım. Bu moda haftası öncesi koleksiyonuna bakmamı istedi. Fikir verirken, 'Bu işi yapsana!' dedi, başladık. İlk birkaç gün 'Bu olmaz, şu olur,' diye çalıştıktan sonra kumaşlara, renklere de müdahale etmeye başladım. 'İki kat şifon yap ki, elbise gibi aksın,' der hale geldim.
- Z.T: 'Şurasını iki santim kaldır,' diyor mesela. O bir santim bile çok şey fark ettiriyordu. Çünkü Hafize'de fotoğraf gözü var.
- Zor değil mi bir tasarımcının kreatif sürecine karışmak? - Z.T: Türkiye'de bu biraz kişisel algılanıyor ama artık bütün dünya böyle çalışıyor. Geçen yıl bir tasarımcı bana 'Styling de neymiş? Tasarımcı kendi yapar styling'ini,' dedi. Bu yanlış. Tasarımcılar ikinci bir göze açık olmalı. Ben Ferretti'de çalışırken stylist'lerin son gün bir rengi tamamen çıkardırdıklarını, kıyafetlerin baştan dikildiğini gördüm. Stylist, bütün resmi; tasarımcıların çok içeride oldukları için göremediklerini görebiliyor. -
H.C: Zeynep'in kendi tasarım dünyası var. O yüzden eleştirilerimi çok nazik bir şekilde sunmaya çalıştım. Bu tasarımlar onun hazinesi neticede.
- Styling ne kattı sizce bu koleksiyona? - H.C: Zeynep ilk defilesinde ilgi çekmek istiyordu. Ama dünyada böyle bir şey yok artık. Zeynep'in ilgisini çekmek istediği kitle, düzgün ve giyilebilir kıyafetlerle de farklılığı anlayabiliyor. Ben de Zeynep'i dışarıdan bakmaya yönlendirdim.
- Z.T: Farklılığın abartmak olmadığını göstermeye çalıştı bana. Koleksiyon anlamında, ben sadece iki tasarımda uzun etek boyu yapmıştım. Hafize 'Hepsini uzat,' dedi. Düz yapacağım yerlere düğme koydurttu. Şifon elbise üzerine drape yapıyordum. 'Yapma, yalın ve düz olsun,' dedi. Biraz çekindim aslında. Çünkü Türkiye'de hep ilgi çeken şeyler bekleniyor. Ama öyle güzel tepkiler aldım ki, doğru yolda ilerlediğimizi anladım. Bu koleksiyonda benim tasarımlarımla Hafize'nin stilini birleştirip, global bir yola sokmuş olduk.
Tasarım merakı aileden
Zeynep Tosun'un (29) tasarım merakı aileden geliyor. Annesi tasarımcı, anneannesi ise teyzesi Filiz Akın'ın sahne kıyafetlerini de diken bir terzi. Tosun, işletme eğitiminin ardından da soluğu Milano Marangoni'de almış, mastırını moda tasarımı üzerine yapmış. Mimari eğitimi alan Hafize Çeliktürk'le dostluğu da burada başlamış. Alberta Ferretti'de çalıştıktan sonra Türkiye'ye dönen Tosun, 2007'de İTKİB'in yarışmasında üçüncü oldu. Tosun kendi markasını kurmadan önce Designloft'ta ve Machka'da, Ece Ege'nin asistanı olarak görev aldı.