Tülin Kozikoğlu, SABAH Kitap okurlarının yakından tandığı bir isim. Her ay ekte çocuk kitapları tanıtan Kozikoğlu'nun kendi de bir yazar. Ve şimdi son kitabı (daha önce, yedi ciltten oluşan
Lili ve Yedi Çocuğu yayımlanmıştı),
Bir Tanecik Oğlum, raflardaki yerini aldı. Mavibulut yayınevinden çıkan
Bir Tanecik Oğlum, bir anneyle oğlunun ilişkisini ele alıyor. Kitap şöyle başlıyor: "Minik bebek dünyaya geldiğinde karnı acıkmış ve ağlamaya başlamış. Annesi bebeğine hayranlıkla bakmış ve şöyle demiş: 'Sen benim bir tanecik oğlumsun. Mutlu olman için ne gerekirse yaparım.' " Annenin ağzından dökülen bu sözcükler, kitabın her sayfasında tekrarlanan kilit cümleler. Zira kitap boyunca annenin, oğluna kol kanat gerişine, onun yıllar içinde değişen ihtiyaç ve isteklerini, büyük bir özveriyle karşılamasına tanıklık ediyoruz. Hikayeye, Deniz Üçbaşaran'ın resimleri eşlik ediyor.
HAYAT ZOR OLMAK ZORUNDA DEĞİL
Kozikoğlu, "Yarım saatte yazdım kitabı," diyor gülerek ve ekliyor: "Tabii ki sonrasında editoryal çalışması uzun süre yapıldı. Öykünün yazılış öyküsü ilginç. Katıldığım bir yazı atölyesinde ödev olarak verildi. Günlerce aklıma yazacak hiçbir şey gelmedi, sonra bir gün Avusturya'da tatildeyken pat diye aklıma düştü ve önüme çıkan ilk kafeye girip, garsondan kağıt kalem istedim. Garson bulamayınca, kafenin içinde dört dönmeye başladım. Karşıma çıkan bir çekmeceyi izinsiz açıp, Almanca yazılarla dolu bir fotokopi kağıdını da izinsiz alıp, arka yüzüne yarım saat içinde öyküyü yazdım. Öykü dört yıl önce yazıldı, çizer arayışı üç buçuk yıl sürdü. Deniz Üçbaşaran öyküyü okuyup, bir örnek çizdi. Çizdiği örnek, gözümde canlanan görselle öylesine bütünleşti ki sonrasında konuşmamıza hiç gerek kalmadı." Yazar, kitabını anlatmaya şöyle devam ediyor: "Elimizdeki bir çocuk kitabı olunca, illa ki bir mesaj veya ders arıyoruz. Oysa çocuk kitaplarının amacı mesaj vermek veya sorun çözmek olmamalı. Edebiyatın amacı, düşündürmek. Bu kitabın konusu anne-oğul ilişkisi. Biraz daha öteye gidersek, bağımlılıklar. Bağımlılıklar sadece yetişkinlerin değil, çocukların da her an gündeminde. Kimisi ayıcığına bağımlı, kimisi battaniyesine. Bağımlılıklar, ha deyince konuşulabilen, irdelenebilen zaaflar değildir. Ağırdır, can acıtır. Oysa bazen de hayat çözer sorunları bizim için. Bu kitapta da öyle bir son var. Kahramanımız bağımlılığından kurtulmayı gündemine bile almıyor. Oysa bir gün çocukları olunca, hayat meşgalesi onu öyle bir noktaya getiriyor ki, annesinin saçlarını okşayacak zamanı kalmıyor. Kendiliğinden çözülüyor sorun. Böyle büyülü sonlar sadece masallarda olmuyor, bazen hayat da hoş numaralar çekiyor. İlla bir mesaj duymak istiyorsanız, şu mesajı veriyorum çocuklara: Hayat zor olmak zorunda değil."
ÇOCUKLARIN ALGI SI ÖNEMLİ
Peki kitaptaki annenin, oğlu için her türlü fedakarlığı yapması, 'çocuğu için saçını süpürge etme' durumunun yüceltilmesi olarak okunabilir mi? Kitapta sadece durum tespiti yaptığını; çocuklarımıza destek verirken düştüğümüz traji-komik durumu, masalların fantastik öğeleriyle abartarak göz önüne serdiğini belirten Kozikoğlu, "Annelere 'Şöyle davranın,' diyecek durumda değilim. Ben de anneyim ve bu işin doğrusu-yanlışı olmadığını biliyorum," diyor. Yargısız yazmaya çabaladığının altını çizen Kozikoğlu, şunları söylüyor: "Benim için önemli olan, çocukların kitabı nasıl okuduğu. Kitabı çocuklara okuyup sordum: 'Yazar, 'Anneler çocuklarına böyle davranmalı,' mı diyor? Çocuklar 'Hayııır!! Tam tersini söylüyor!' diye bağırdı. Çocukların önyargıları yok. Yazarın, kitap karakterine bir çeşit davranış sergiletirken tam tersi bir şeyler söyleme ihtimalinden haberdarlar."