CEVAPLAR
1.Karısına düşkün olan adam, hele üçbeş seneyi geçmiş evliliklerde, takdire şayan bir şey. Ama gerçeklerle bağları da komple koparmamak lazım. Bütün o gayreti anlıyoruz, eş dostla evin arka bahçesinde iş kotarma üslubuna da ses etmiyoruz, karşılığında o da artık bu mukayeselere girmese bari... Sinan Çetin, Çanakkale Çocukları filmi vesilesiyle katıldığı bütün programlarda, verdiği bütün söyleşilerde o kadar tekrar tekrar söyledi ki Nicole Kidman'dan Cate Blanchett'a birçok aktristi 'dolaştıklarını'... Ama bunu mecburiyetten, eşi Rebekka Haas Çetin başta rolü kabul etmedi diye yaptıklarını... Yoksa bu aktristlerin hiçbirinin, onun gücünde olmadığını... Rebekka Çetin'in, bayağı isim vererek, Nicole Kidman'dan da, Cate Blanchett'tan da daha iyi oyuncu olduğunu... Peki. En iyisi seneye onu yapsınlar Altın Portakal'a jüri başkanı.
2.Canlandırdığı rolle bu kadar ayrı düşenini galiba hiç görmemiştik. Halbuki Wilma Elles mesela, o Kerem Göğüş adındaki Polat Alemdar suretli sevgilisiyle münasebet inşa ederken, meğer hakiki hayatta da Caroline'le paralellikler göstermiş. Alışık olduğumuz şekil budur. Gel gör ki cadaloz Hürrem nerde, fazla şeker, fazla naif Meryem Uzerli nerde... Bu ekstra sevecen, über saf hatta saftirik haller bazısına sempatik geliyor, bazısına sakil. En son bir reklam filmi tanıtımındaki 'Allahın emri' sorulardan "Evliliğe ne zaman evet diyeceksiniz?"e cevaben, "Sadece şampuana, sütlaca, cezeryeye, lokuma, muhallebiye ve pudinglere evet diyorum," demiş. Muhteşem Yüzyıl'dan İşler Güçler'e transfer mi var? O hırslı, entrikacı, fesat Hürrem'i izlerken, bu sütlü Meryem gelip de akla, hiç mi rol çalmıyor ondan?
3.Tarkan'a geçenlerde televizyondaki bir magazin programında denk geldim. Ne kadar ama ne kadar tatlıydı. Bütün vücudu şeytan tüyleriyle kaplı gibiydi. Ne güzel bir çocuk/adam olmaya devam ediyor, ne şahane gülmeye, o zarif mesafesini korumaya... Yüz göz de olmadan, soğuk da durmadan, nasıl efendi, mütevazı, 'İşte bu kadar' dedirten bir kıvamı bozmadan dakikalar geçirdi o kurt paparazzilerle. Hiçbir abuk sabukluk yapmadan. Ondan sonra bu evlilik zırvasını okuyunca, of dedim, of, ne lüzum var bu topa girmeye... Aslında pek girmemiş. "Ruh ikizimle karşılaşırsam evlenebilirim," dediği iddia edilen konuşmanın uzun versiyonu, esasında tam olarak bunu demeden, bir sürü kelimenin laf olsun torba dolsun diye cümle içinde kullanılmış hali: Ruh ikiziyle yollar kesişiyor, aşk gibi aşk oluyor, iki kalp bir olup atıyor vs... Bir vatandaşın başka bir vatandaşa "7 milyar nüfuslu şu yalan dünyada tek gerçeğim olurmusun" (Elbette ki 'musun' beraber!) pankartıyla evlenme teklif ettiği güzel yurdumuzda, o da çaresiz bütün bunlardan medet ummuş. Tarkan'ın karşısına geçip de ona sora sora "Evlenmek konusunda ne düşünüyorsunuz?" diye sormayı akıl eden muhabir bu cevaba müstahak da, arada biz ziyan oluyoruz işte.
4.Demet Akalın Kurt, c şıkkını iddia ediyor. Bakıyoruz zevcine, vanilya rayihası salgılayacak bir tipi var mı diye. Teoride hayır. Pratikte bilemezsiniz. Vanilyanın ne kadarı biyolojik, ne kadarı göz dönmesi bağlantılı nevrotik, onu da ölçemezsiniz!
NURİ ALÇO, CHP'Yİ DÜŞÜNÜYORMUŞ
Ivır zıvırcı dükkanlarda görmüşsünüzdür belki; üstünde "Gazoz?" diye soran Nuri Alço'nun olduğu magnetler satılıyor. Bizim buzdolabının üstünde de var bir tane. Geçen seneydi galiba. Bize geldiğindeki favori eylemi, buzdolabının üstündeki fotoğrafları düşürmeden, onları tutan magnetlerin yerini değiştirmek olan Batu (7), "Bu kim, niye gazoz diyor?" diye sordu. Çocukların soru sorması, zaten genel olarak gerildiğim bir şey. Uygun bir dille hemen cevabı yapıştıran akıllı anne-babalara hayranım. Biraz pratik yapa yapa da kazanılıyor galiba o rahatlık. Çünkü illa bir gün geleceği garanti olan sorular gibi (tabiat olayları, cinsellik vb.), böyle ne zaman nereden vuracağı belli olmayanlar da var. Hadi bakalım, anlat şimdi yedi yaşındaki çocuğa layıkıyla Nuri Alço'yu! Kült kötü adam, meğer siyasete de hevesliymiş. "Eskişehir'den milletvekili olmamı çok istiyorlar. Bana da olursam kesin kazanırmışım gibi geliyor," demiş İzzet Çapa'ya. "Kimler milletvekili olup dünyaları götürüyor. Türkçe konuşmasını bilmeyen milletvekili var. Eli ayağı düzgün adamım, üstelik her dalda da konuşabilirim." İzzet Çapa, Kültür Bakanlığı'nı teklif etmiş Nuri Alço'ya. "Neden olmasın," cevabını almış. "Ama gireceğim parti de önemli. Ben CHP'yi düşünüyorum." Neyse ki!
TANSU ÇİLLER VS. DÜŞES KATE
Tansu Çiller, hafta içinde 28 Şubat süreciyle ilgili 'mağdur tanık' sıfatıyla ifade verdi. Bazı adliye çalışanları onu görünce sevgi gösterisi yapmış, hâlâ çok güzel olduğunu söylemiş. Türkiye siyasetinin o güne kadar tahayyül bile edemeyeceği bir güzellik olan (ve maalesef ki sadece ondan ibaret olan) Tansu Çiller, hakikaten de hâlâ alımlı yaşına göre. Figen Özdenak imzasından şüphelendiğim ekru bir uzun ceket giymiş üstüne, içine beyaz dökümlü gömlek. Ahenkli bir orta yaş zarafeti. Bir sayfada onun bu halini, yan sayfada Kate'i görünce... Sırf 28 Şubat mağduru değil Tansu Çiller, Türkiye siyasi magazin tarihine geçen bir mayolu yakalanma mağduru aynı zamanda (1993). Cambridge Düşesi Kate'le rahat yarışır. Öyle Türkbükü'nde üç-beş kulaç açıkta değil, hakikaten saklandığını sandığı bir yerde bulunup afişe edildiği için, bana hep biraz hüzünlü gelmiştir. Belki o inşaat tipi plastik tokyolar yüzünden. Belki boş havuza havlu yayıp içine girme garibanlığından. Belki tam da yanık tenin makbul olduğu o yıllardaki kendi arka balkona, ön balkona kıvrılma hatıralarımızdan! Oktay Kaynarca'nın geçen haftalardaki o hezeyanına, mektubuna filan gülmeye bile üşenir insan. Yahu öyle teknede afili moda prodüksiyonu edasında değil, bu kadıncağızı, olanca mahreminde, banyo küveti misali boş havuzun içinde çekmişlerdi. Ötesi var mı...