Not: Yazı filmin içeriğiyle ilgili bilgi vermekte. Fantastik anlatının sınırları içerisine giren bir öyküyü son derece gerçekçi dille anlatmak. Anlatılan masal mı gerçek mi seyirciyi sürekli ikilemde bırakmak. Çoğunluk-azınlık meselesini bildik bakış açılarının dışında ele almak. Kadın ve erkek karakteri ters yüz etmek ve cinsiyet meselesinin sınırında dolaşmak... Nihayetinde seyirciyi normal olarak bildiği her şeyle yüzleşirken bırakmak... Gir Kanıma romanının yazarı John Ajvide Lindqvist ve Bodrum'da geçen Tatil filminin yönetmeni İran asıllı Ali Abbasi'nin senaryosunu birlikte yazdıkları, Abbasi'nin yönettiği Sınır, son yılların en ilginç yapımlarından biri. Sınırda güvenlik görevlisi olarak çalışan, görünüş itibarıyla tuhaf olan Tina adındaki bir kadının hikayesini izliyoruz. İnsanların hissini koklayarak alabilme özelliği nedeniyle sınırın en gözde görevlilerinden. Erkek arkadaşıyla ormanlık bir bölgede yaşıyor. Huzurevindeki babasını ziyaret etmesi dışında pek bir sosyal hayatı yok. Film ilk olarak Tina'nın kim olduğunu ve bu sıra dışı durumunu merak ettiriyor bize, bir yandan da onun gördüğü öteki muamelesinin sertliğini hissettiriyor. Çünkü birçoklarına göre o 'ucube'. Fakat kendine benzeyen Vore adlı bir erkekle karşılaşınca onun yalnız olmadığını anlıyoruz. Asi, biraz vahşi, tuhaf alışkanlıkları olan Vore, Tina'yı etkiliyor. Aslında anlatılan bir masal. Tina ve Vore mitolojik iki karakter. İskandinav mitolojisindeki trollerden. Ama Ali Abbasi bu iki mitolojik karakterin hikayesini gerçek dünyanın içinden sıradan iki insanın öyküsü gibi anlatıyor. Kamerası karanlık olsa da son derece gerçekçi. Açıkçası reel dünyanın içinde fantastik karakterlerin hikayesini, böylesine inandırıcı bir şekilde anlatmak da hiç kolay değil. Abbasi bunu başarıyor. Ama bu yönetmenin başarısı... Bu başarı işin yarısı diğer yarısındaysa alegorik bir senaryo var. Her şeyi ters yüz ederek ilerliyor senaryo; bu ilerlemede sinematik sürprizlere, şaşırtmacalara ihtiyaç duyulmadığı gibi hikayenin akışı da hiç bozulmuyor. Film ilerledikçe karşıtlıkların sınırında dolaşırken ve derinden derine normal nedir diye sorgularken bulabiliyorsunuz kendinizi. Eva Melander Eero Milonoff'un muhteşem performanslarıyla taçlanan film açıkçası Lars Von Trier'nin "Film dediğin ayakkabının içindeki taş gibidir" sözünün sinemadaki karşılıklarından biri. Üstelik o taşın verdiği rahatsızlık anlık değil, derinden derine... Geçen yıl Cannes Film Festivali'nde Belirli Bir Bakış Bölümü'nde En İyi Film seçilen, ele aldığı konuları bütünlüklü bir şekilde özgün olarak işleyen Sınır, özellikle sinemada yenilikçi ve farklı anlatımları sevenlerin hoşlanacağı bir yapım.