Hepimiz hayatta ilerlerken pek çok sorunla karşılaşır ve bunların içinden nasıl çıkacağımızı göremeyebiliriz. Ya da para, aşk, sağlık, güç istiyoruzdur ama bu isteklerimiz bir türlü gerçekleşmiyordur. Birçok kişisel gelişim kitabı size tam da bunu vaat ettiğini söylüyordur. 21 günde bir eve sahip olmak, beyninizi temizledikten sonra aradığınız aşkı bulmak, korkularınızı bir çöp tenekesine atıp rahatlamak... Kulağa ne hoş geliyor değil mi? Hâlâ aranızda evrene mesaj göndermemiş olan var mı?
İşte tam bu noktada Mürvet Uç da, pek çok yöntemi denedikten sonra kendi tecrübeleri ile bulduğu yolu anlatıyor, Sahi Kitap'tan çıkan Mesaj'da: "Sadece evrene mesaj yollayarak olmaz bu iş, size gelen ilahi mesajları okuyabilmelisiniz öncelikle."
- Bu ilk kitabınız. Yolu açık olsun. Size bu kitabı yazdıran ne oldu?
- Karanlık ve bilmediğiniz bir yolda kaybolduğunuzda ihtiyacınız olan şey boş ümitler ve vaatler değil; sadece yolunuzu aydınlatacak bir fenerdir. Benim o karanlık yolda o feneri bulmam iki yılımı aldı. Belki de bu kitapla birilerinin benzer yaşamlarına ışık tutabilirim, diye düşündüm.
- Kitabın daha başında iddialı bir giriş yapıyor ve pek çok kişisel gelişim kitabının mottosu olan 'evrene mesaj yollama' yöntemine karşı çıkıyorsunuz. Bu durumu okuyucularımıza açıklyabilir misiniz?
- Aslında tam olarak karşı çıktığım şey evrene olumlu mesaj yollamak değil. Tek başına bunu yapmanın istediğiniz şeyleri kendinize çekmek için yeterli olmadığını söylemek istedim. İnsanlar hayatta ne ister? Sağlık dışında; para, aşk, başarı, güç. Sürekli evrene mesaj yollayarak bunlara odaklanırsanız, onlar kaçar siz kovalarsınız ve sonunda yorulursunuz. Oysa işe; evrenin size yolladığı mesajları doğru okumakla başlarsanız, her şeyi sırası geldiğinde bir düzen içinde hayat size sunar. Yeter ki o mesaj anını yakalayın. Mesela trafikte ışıklar neden vardır? Düzeni ve akışı sağlamak için... Evrenin hayatınıza kırmızı ışık yakıp 'dur' dediğini anlayamazsanız, gider karşıdan gelene toslar kaza yaparsınız ya da tam tersi evren fırsatları karşınıza çıkarıp 'yeşil ışık' yaktığında tam zamanında hareket edip yol almalısınız.
- Kitabınızın adı neden Mesaj?
- Çünkü benim uyanışım bir mesajla başladı. Ve her şeyi bir mesaj gibi okumaya ve algılamaya başladım.
DÖNÜŞÜM YOLCULUĞU
- Kitapta hayat hikayeniz ve tecrübelerinizden bahsediyorsunuz. Zor yollarda yürümüşsünüz. Hayatınızın akışını değiştiren, aldığınız en önemli ilahi mesaj ne oldu?
- Yaşamda her şey bir bütün. Küçük farkındalıkların
yaşamımda büyük değişimler
yarattığına şahit olunca değişmeye daha doğrusu
dönüşmeye başladım.
- Kitapta düşünme mekanizmamızın kilitlendiği, damarlarımızın tıkandığı anlar olduğunu söylüyorsunuz. Röportajı okuyanlar böyle bir anda olduklarını nasıl anlayabilir?
- Çok basit... "Neden" sorusu beyninize
girmiş ve bir türlü buna cevap bulamıyorsanız
ve dönüp dolaşıp aynı hatayı yapıyorsanız
tam da böyle bir andasınız demektir.
Geçmişe takılıp kaldığınızda ya da sürekli
gelecek kaygısı ile mutsuz olduğunuzda
içinden çıkamayacağınıza inandığınız bir
sarmalda dönüp durursunuz. Asla bir çıkış
yolu olmadığını düşündüğünüz o anda; aslında
tam da mesajlara açık olmanız gereken
zamandasınızdır.
- Bir de mottonuz var: "Hayat kimseye adil olmak zorunda değil ama siz kendinize adil olmak zorundasınız" diyorsunuz. İnsan kendine nasıl adil olur?
- Adalet çok ince ayarları olan
hassas bir terazi. İnsan kendine adil
olmayı beceremiyorsa bunu nasıl
başkalarından bekleyebilir. Maalesef
içinde yaşadığımız toplumun
bize geçmişten beri kodladığı bazı
öğretileri var. Örneğin; anneler yemez
yedirir, giymez giydirir, anneler
uyumaz, anneler hep arka toplar.
Bu beynimize öyle bir işlemiş
ki... Oysa uçakta bile uyarılıyoruz.
Oksijen maskesi
kullanmak gerektiğinde
"Önce kendinize sonra
çocuğunuza uygulayın"
diye. Neden? Çünkü eğer
sen bu hayatta yeteri
kadar oksijeni alamıyorsan
zaten ne evladına,
ne eşine ne de çevrene
bir faydan olur. Boğulur
gidersin. İnsanın kendine
adil olması kendine
öncelik vermesi, demek.
Kendine öncelik vermek
bencillik
değil.
21 GÜNDE MUTLULUK OLMAZ
- Peki, kişisel gelişim alanında yeni bir pencere açacağınızı düşünüyor musunuz?
- Kesinlikle düşünüyorum. Çünkü kimseye gerçek dışında bir vaadim yok. Kimseye zengin, mutlu olmak ya da aşkı çekmek için saçma sapan ritüeller önermiyorum. Durun size ilginç iki anımı anlatayım bu konuda. Çok bunaldığım dönemlerde ben de birçok yöntem denedim. Bir keresinde yabancı bir yazarın 21 günde mutluluk vadeden bir kitabını alıp eve geldim. İlk günkü ritüel aynanın karşısında kendimi sevip yanaklarımı okşamaktı. Evet belki bunu sağlıklı kafaya sahip biri yapsa başarılı olabilir. Ama düşünün insanlar umut ediyor...
Bir diğeri ofiste masanızın üstüne para resmi koyun, parayı çekin diye salık veriyor. Hayatımda duyduğum en saçma şey... Bir keresinde o kadar umuda açmışım ki, bir kişisel gelişim koçuna 20 dakikalık seans için 400 TL bile ödedim. Tek yaptığı gözlerimi kapatıp kötü anlarımı hayali bir çöp kutusuna attırmak oldu. Bilmiyorum belki başkalarında işe yarıyordur ama bende çalışmadı. Parmağını kıstırıp ortamdaki negatif enerjiyi yok ettiğini düşünenler var. Bedenine hayali bir fermuar geçirip kötülüklerden korunduğunu düşünenler var. Oysa ben bunun yerine evden çıkarken Ayetel Kürsi okumayı yeğlerim.
İLAHİ AKIŞA DİRENME
- Koronavirüsün verdiği mesajlardan bahsediyorsunuz. İnsanlığın alması gereken en büyük mesaj nedir?
- Üzerinde yoğunlaştığım ve önem verdiğim konulardan birine geldik. Birinci ve en önemli mesaj: Allah bize "Durun" diyor. Yani kırmızı ışığı yaktı. Günlük koşuşturmacalarımızın içinde insan kendini ancak biraz durarak hatırlar. İkinci büyük mesaj da "İlahi akışa direnme ey insanoğlu!" Hayata karşı değil hayatla beraber yürü. Büyük mesajlar bunlar tabii anlayabilirsek. Bu mesajları alıp ders çıkarana kadar maalesef virüs bizi terk etmeyecek. Çünkü bir şaman öğretisi der ki; ders sen öğrenene kadar devam eder.