Atv'nin yeni dizisi Kardeşlerim geçtiğimiz hafta yayınlanan ilk bölümüyle adeta yürekleri dağladı. Anne babalarını beklenmedik bir kaza sonucu kaybeden 4 kardeşin dramatik hikâyesi ekran başındakilerin boğazını düğümlerken, yasak aşk yaşarken yakalanan ve bu sebeple bu trajediye sebep olan Akif'in karaktersizliği ise pes dedirtti. Seyircinin daha ilk bölümden nefret ettiği adamı ise Celil Nalçakan başarıyla canlandırıyor. Bugüne kadar oynadığı rollerden farklı bir kimlikle seyirci karşısına çıkan Nalçakan, 10 parmağında 10 marifet olanlardan... Hem oyuncu, hem yazar hem de çok güzel şarkı söylüyor. Sahne macerası beş yıl önce başladı ama ses tonu ve hikâyeleriyle müzikseverlerin de beğenisini kazandı. Pandemi öncesine kadar sahne aldığı yerde kuyruklar oluyordu. Aynı şekilde Üçü Bir arada adlı tiyatro oyunundaki performansıyla ayakta alkışlanıyordu. Başarılı oyuncu şimdi de dizideki performansıyla dikkat çekiyor. Nalçakan'la diziyi, karakterini ve kendisi hakkında bilinmeyenleri konuştuk.
- Geçtiğimiz hafta ilk bölümü yayınlanan dizi tam anlamıyla yürekleri dağladı. Bekliyor muydunuz böyle bir şeyi?
- Evet. Gerçekten hüzünlü bir hikâye. İzleyicilerin bolca gözyaşı dökeceği gerçek. İzlediğim bazı sahnelerde, epey gözlerim doldu.
- Kadroda deneyimli oyuncuların yanı sıra henüz kariyer basamaklarını yeni tırmanmaya başlamış gençler de var. Ekip için neler söylemek istersiniz?
- Ahu, Fadik ve Cüneyt ile daha önce çalışma şansım olmamıştı ama her zaman birlikte bir işte yer almayı arzu etmiştim. Benim için gerçekten büyük şans. Genç kardeşlerime gelince, tüm samimiyetimle söylüyorum, gerçekten pırıl pırıl ve çok yetenekliler. İzlerken, mest olacaksınız.
- Neden bu dizide yer almak istediniz?
- Tabii ki öncelik senaryonun etkisi var. Senaristimiz Gül Hanım'ın (Abus Semerci) önceki işlerini de takip eden biri olarak, zaten yarattığı dünyayı sevmemek imkânsızdı. Yapımcımız Nazlı Hanım ile ilk toplantımızda bile yıllardır tanışıyor gibiydik. Ayrıca yönetmenlerimiz Serkan (Binici) ve Ender ile dostluğumuz çok uzun yıllara dayanıyor. Tüm şartlar uygundu yani benim için. Umarım ben de onların güvenlerini boşa çıkartmam.
- Karakterde size cazip gelen şey neydi?
- Kariyerim boyunca, daima iyi karakterleri canlandırdım. Ama Akif için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Galiba beni cezbeden en önemli etken buydu diyebilirim.
- Akif için, "Merhamet duygularından yoksun ama bir o kadar da tatlı dilli, ağzı laf yapan, çıkarları için yapamayacağı bir şey olmayan, şeytan tüylü bir adam" tanımlaması yapılıyor... Bu tanımlamalar size ne kadar uyuyor?
- Akif ile Celil birbirinden çok farklı bence. Zira ben kendimi merhametli biri olarak tanımlarım. Ama benzeştiğimiz noktalar da yok değil. 'Ağzı laf yapan' kategorisine girdiğimi düşünüyorum ama şeytan tüyü konusunda bir şey söyleyemeyeceğim.
- Peki, Akif bir aşk üçgeninin içinde mi?
- Vallahi ben de anlamadım henüz, aşk Akif için ne ifade ediyor... Evet, evli ve bir de yasak bir ilişkisi var. Ama aşk? Bilemiyorum. Fakat hırslarına aşık olduğunu söyleyebilirim.
- Romantik biraz da melankolik bir yapınız var gibi. Aşk tanımınızı merak ediyorum...
- Aslında hiç melankolik değilim. Hatta eğlenceliyim bile denilebilir. Ama aşk hakkında yazdığım onca yazıyı, rahmetli dedeciğim bir cümle ile anlatmıştı zamanında: "Aşk başa gelince, akıl seyahate çıkarmış"
- Yanlış bilmiyorsam bir kız kardeşiniz var. Nasıldır ilişkiniz kardeşinizle? Nasıl tanımlarsınız kardeşliği, abi olmayı?
- Evet kardeşim Esra Nur, benim hayatımdaki en büyük şansımdır. Hayatımın merkezinde o var. Onun daha rahat ve mutlu bir hayat yaşayabilmesi için yapamayacağım bir şey yok.
- Memleketiniz Sivas'ta Cumhuriyet Üniversitesi'nde Jeoloji Mühendisliği eğitimi almışsınız. Ancak daha sonra Balıkesir Üniversitesi'nde turizm okumaya karar vermişsiniz. Okuduğunuz meslekleri neden yapmadınız? Bu konuda doğru yönlendirilmediğinizi mi düşünüyorsunuz?
- Hayır, canım annem ve babam, her ebeveyn gibi benim geleceğimi düşünerek, iyi bir eğitim almamı istediler. Benim gençliğimde, bizim mesleğin iş imkânları çok sınırlıydı. Bu sebepten, lisans eğitimimi mühendislik alanında yapmamı istediler. Yani o maceranın başlama sebebi budur. O dönemin şartlarında yaptıklarına sonuna kadar hak veriyorum.
ŞÖHRET BİR MESLEK DEĞİL
- Geri dönüp, aldığınız yola baktığınızda iyi ki mi diyorsunuz keşke mi?
- Daima "iyi ki"... Yaptığım tüm hatalara aşığım ben.
- Mütevazısınız biliyorum ama şöhretle aranız nasıl? Ünlü olmak hayatınıza ne kattı? Şan şöhret ne anlam ifade ediyor sizin için?
- Ben ünlü olma durumuna hiç inanmıyorum. Yürüdüğüm sokaklar, yaşadığım mahalle, maç izlediğim tribün değişmedi. Değişmez de. Tabii ki maddi yönden daha rahat bir hayatım var artık. Ama şunu unutmamak gerek. Şöhret bir meslek değildir. Hatta büyüsüne kapılırsanız, çok tehlikeli bir hastalıktır. Allah korusun... Benim mesleğim oyunculuk ve mesleğime aşığım.
ÜRETMEDİĞİM ZAMAN ÇOK YORULUYORUM
- Yazarlık yapıyorsunuz ama bunun yanında şarkı da söylüyorsunuz. Bu kadar çok yönlü olmayı nasıl başarıyorsunuz?
- Ben çalışmadığım ve üretmediğim zaman çok yoruluyorum. Yürüdüğüm bu hayat yolu, elbet bir gün son bulacak. O güne kadar üretmekten vazgeçmeyi düşünmüyorum. Yolculuk bittiğinde mutlu olabilmek için, güzel anılar biriktiriyorum.
- İnsana dokunan samimi bir yanınız var. Sizin için yapılmış çok da güzel yorumlar okudum. "Celil Nalçakan gibi insanları çoğaltıp mahallelere ikişer ikişer yerleştirmek lazım. İnsanlık ilerler, dünya güzelleşir." Bu tür yorumlar karşısında ne hissediyorsunuz?
- Çok mahçup oluyorum. O kadar güzel bir sevgi ki bu, hem sorumluluğu çok ağır, hem de ayakta kalma gücü veriyor.
