Efendim, tam bir çöküntü yaşıyorum. Etraftaki her şey hızla bir başka şeye dönüşüyor ve ben bundan korkuyorum. Evet, buyurun, Orhan Gencebay da sonunda tuhaf bir reklam yıldızı oldu! Dinleyenleri, sevenleriyle kendi arasında kurduğu gönül bağının sembolü olan "Berhudar olun," lafını bir gsm şirketine pazarladı. Para mı lazımdı? Malumunuz, daha önce de Zülfü Livaneli Özgürlük'ü satmıştı. Yine soruyorum, para mı lazımdı? Yahu, nasıl bir popüler kültürümüz var ki, artık hoplamaktan suyu çıkmış. 'Türkiye'nin en güzel kadını' diye senelerce şu topluma dikte edilmiş, şimdilerde ekranlarda akıl-fikir gerektiren işler yaptırılan Hülya Avşar'ın Ruhi Su hakkında fikri yok! Tanımıyor! Yine ekranlarda her gün 'şov' yapan ve senelerce 'delikanlılığın kitabı'nı yazdığını söyleyen Alişan, biliyorsunuz, askerliğini tecil edebilmek için futbolcu lisansı çıkarttırmıştı. Para vermiş, 'topçu' olmuştu... Neyse, geçenlerde Petek Dinçöz'ün dört küçük köpeği stüdyoya girince Alişan nereye kaçacağını şaşırdı, koltukların üzerine tırmandı. Köpeklerden biri, stüdyonun ortasına, ayıptır söylemesi, pislerken, Çağla Şıkel, "Aaa kaka yapıyor!" diye bağırdı. Stüdyoda koşuşturan Alişan, köpeğin pisliğine basınca Çağla Şıkel'in midesi bulandı ve çığlık atmaya başladı. İşte bizim televizyon programcılığımız ve yıldızlarımız! Galaksi gibi memleketiz vesselam! Burjuvazimiz de bir âlem... Eşi Cem Uzan'a şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açan Alara Uzan, Beykoz Çubuklu'daki villalarında bulunan, çocuklarına ve kendisine ait özel eşyaların tespiti ve teslimi için mahkemeye başvurdu. Mahkeme heyeti, çiftin yedi yılını geçirdiği villaya gidince yerdeki halıların bile sökülüp alındığını gördü. Bomboş! Fransa'dan memlekete uzanabilen bir ihtiras! Ve her durumdan bir reklamasyon türetebilen Yeşim Salkım, bu pası da gole çevirmeyi becerdi. Açıklamalara bakın! "Alara hakkında ihanet iddiaları da ortaya atılıyor. Bu kadar yılını evliliğine vermiş, iki çocuk doğurmuş bir kadın, benim tanıdığım Alara böyle bir şey kesinlikle yapmaz." İddialar ortaya atılıyor! Ama yapmaz o! Yüce gönüllülüğe bakın... Topa giriliyor, 'iddia'lar sıralanıyor, sonra, "Ben kefilim!" Devam ediyor Yeşim Hanım... "O aile insana çok güzel iftiralar atabiliyor. Evlilikle ilgili rakamlar, anlaşmalar, şu kadar para aldı, şöyle böyle yaptı diyebiliyorlar. Bunların hepsi yalan. Aynısını bana da yaptılar, Alara'ya da yapıyorlar. O aileden hiç kimse bir şey alamaz. Alara da canını kurtardığına dua etsin..." Ya, aynısını bana da yaptılar! Başkasının mağduriyetini sıkıp yağını çıkarmak da böyle bir şey işte... İtinayla her topa girilir... Tüm millet birleşmiş, beni delirtmeye çalışıyormuş gibi hissediyorum. Yemekteyiz programında sonunda misafir ev sahibinin yüzüne tükürdü. O arada bi de, "Aaa! Kaka yapıyor!" sesi çıksa, tam olacaktı. Evet, bekliyorum bunu kıymetli okur. Bir gün biri o sofranın üzerine çıkıp çömelecek ve bu gözler onu da görecek... Memleketimizdeki umumi manzara bu minvaldedir işte.. Şimdi tekrar başa dönelim... Orhan Gencebay, malumunuz, 'baba', 'abi' gibi unvanlarla anıla gelmiştir. Benim için bir süredir, en azından jüri üyeliği esnasında Bülent Ersoy tarafından madara edildiği dönemden beri, kendisi 'Orhan Bey'dir. Saygısızlığı düşünmem... Öte yandan, bu memleketin kültler âleminde kendini madara ettirmemiş tek isim Neşet Ertaş'tır. Hep denediler, onun muhteşem tevazu duvarını yıkamadılar. Zaten o duvar da yıkılsa, gideceğim buralardan... Evet sevgili okur, bu hafta size Neşet Ertaş'tan günün anlam ve önemine uygun bir dörtlükle veda ediyorum: Zalım felek çilesini doyurdu Terk ettirdi bana sılayı yurdu Çetindir çekilmez ayrılık derdi Ağla sazım ağlanacak zamandır