Bu insanoğlu hakikaten acayip! İlerledikçe gerileyesimiz geliyor. Kılık kıyafette, müzikte bir retro modası var ki zaten herkesçe çok iyi biliniyor. Ama bir de davranışlar, inançlar, kültür, eğlence anlayışı vs., bunlarda da son sürat arkamıza bakmadan geriye kaçıyoruz. Tünelin ucunu karanlık gördüğümüzden zaar. (Doğrusu zahir biliyoruz, ama böylesi kulağa daha hoş!) Bak mesela dünyanın taaaaa ebesinin memleketindeki Yeni Zelanda'da şu Haka dansıyla meşhur Maori savaşçılarının savaşa hazırlık teknikleri, geldi buralarda birilerinin elinde oyuncak oldu. Ki Haka dansı da ayrı bir olaydır hani! Düşmanı korkutmak için mi, yoksa gülmekten öldürmek için mi uygulanıyormuş tartışılır. Benim bahsettiğim o şimdi buralarda moda olan Maori savaşçısının savaşa hazırlık eylemine ise Poi çevirmek diyoruz. Dünyada backpacking turizminin mabedlerinden Fethiye'deki Kelebekler Vadisi insanlarının son senelerdeki yeni oyuncağı. Gerçi o mabed artık 'inananlarını' Kabak ve Cennet koylarına kaptırdı gibi ama olsun. Bu poi denen meret bundan 200 yıl önce falan savaş öncesi Maoriler vücut koordinasyonunu geliştirsinler diye kullanılmış. Bir ipin ucuna top gibi sardıkları bitkileri senkronize bir şekilde müzikle birlikte çevirerek dans ediyorlarmış. Bu büyük işi oyuncağı daha sonra Uzakdoğu ve Asyalılar keşfetmiş. Ama onlar bir ileri adım atıp iplerin ucuna öyle tüyler, toplar, bitkiler bağlamayıp, iki uca basmışlar alevi. Olmuş size fire-poi! İşte bu fire-poi olayı aradan geçen 200 yıl sonra Türkiye'de de oldukça ilgi görmeye başladı. Özellikle Fethiye'nin gizli cennet koyları, günümüzün çiçek çocuklarının geceleri çevirdiği poiler sayesinde ateş böcekleri vadisine dönüşüyor. Ben size söyleyeyim, bir sopa ucuna sarılı kevlar denen acaip dayanıklı bir ipliksi maddenin yanmasıyla başlayan poi dansını izlemek, gerçekten büyüleyici. Ateşin, gecenin zifiri karanlığını tuval gibi kullanıp havaya çizdiği o kırmızı şekiller, alevlerin havayı yırtarken çıkardığı ses falan süper. Ama bu görsel şölene kapılıp da 'N'olcak len ben de evde viledanın sapını kaptım mı bi kaç alıştırma yapıp öğrenirim bu işi' demeye kalkmayın. Çünkü genelde böyle oluyor. Ya da hadi sopayı geçtik, ustalarının 'kız poisi' deyip dişi kısmını aşağıladığı, iki ayrı ip ucunda çevrilen ışıklı poiler ya da topları denemeye kalkarken bile iki kere düşünün. Ki bunun için en az Maoriler kadar ilkel yöntemler denenebilir. İki adet naylon diz altı kadın çorabı içine tenis toplarını veya şu oyuncakçılarda satılan, hareket ettikçe içinde ışıklar yanan toplardan oturttunuz mu, al sana poi! Fakat işte iş, bunu yaratmak değil beceri sahibi olmaya çalışmakta. Çünkü bir kaç denemede şunu farkedeceksiniz ki beyin denen hınzır organ sağ ve sol kola aynı anda farklı yerlere dönme komutunu biraz zor veriyor. Bu gerçeği kabul edene kadar kafanıza, gözünüze, ağzınızın ortasına kaç kez topları yapıştırdığınızı eğer denerseniz göreceksiniz. Düşünün ki bunu bir de ateşle deniyorsunuz. Şimdi bir takım deli okurun aklına taş düşürmeyelim. Gerçekten bu işe hiç bulaşmayın. Uğraşan hazır deliler var çünkü. Onlar güney sahillerinin ateş böcekleri. Yolunuz oralara düşerse, gizli saklı koylarda geceyi yaran o alev toplarını göreceksiniz. Taaaaa dünyanın bir ucundan, yıllaaaaaar öncesinden kopup gelen savaşçı Maorilerin ruhlarını yani.