OLKAN ÖZYURT
ADİLE NAŞİT: Münir Özkul’un birçok filmdeki eşi ya da partneri. Özellikle Aile Şerefi, Bizim Aile ve Gülen Gözler’de Münir Özkul baba, Adile Naşit de ana figürü olarak bir aile sıcaklığını her daim içimizde hissetmemizi sağladı.
BAKIRKÖY: Doğduğu ve tiyatroya başladığı ilçe. Alkole düşkünlüğü bilinen Özkul, zaman zaman ilçedeki hastaneyi tedavi amacıyla ziyaret ederdi. Alkolle ilişkisini 90’larda kesmesiyle ziyaretler sona erdi.
CUMHURİYET BALOSU: 1939’un 29 Ekim’indeki Cumhuriyet Balosu’nda ilk defa, biraz da arkadaşlarının zorlamasıyla sahneye adım attı.
FERHAN ŞENSOY: İsmail Dümbüllü’den aldığı ünlü Kel Hasan Efendi kavuğunu verdiği tiyatrocu. Özkul kavuğu aldıktan 21 yıl sonra 14 Mart 1989’da, Ferhan Şensoy’a devretti. 1980’lerin sonlarına doğru Şensoy’un Ortaoyuncular Tiyatrosu’na dahil olan Özkul, dört oyunda rol aldıktan ve kavuğu Şensoy’a devrettikten sonra sahnelere veda etti.
GÜNER ÖZKUL: Kızı. Bir dönem sunuculuk ve mankenlik de yapan Güner Özkul babası gibi oyuncu olarak hayatına devam ediyor.
HULUSİ KENTMEN: Sev Kardeşim filmindeki dünürü. Filmin Özkul’un hayatındaki önemine gelince... Özkul, Antalya Film Şenliği’nde filmdeki performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü kazandı. Bu ödül (Onur Ödülleri hariç) sinemada aldığı bir iki ödülden biridir.
LİMON: Neşeli Günler filmindeki ünlü turşu suyu tartışmasının esaslı unsuru! Özkul limoncu, Adile Naşit ise sirkecidir. Gerçekten iyi turşu suyu, limonla mı sirkeyle mi yapılır?
MAHMUT HOCA: Hababam Sınıfı’nda canlandırdığı karakterin adı. Mahmut Hoca, haylaz öğrencilere göz açtırmazken, paragöz eğitimcilere karşı da onların hakkını korumayı
bilmiş, tatlı sert bir eğitimcidir. Gerçek hayatta ise hababamcıları aratmayacak kadar haylazdır. Özkul’un öğrenciyken sınavlarda kendi yerine arkadaşını sokacak
kadar ileri gitmişliği bile var.
NURU OSMANİYE KÜTÜPHANESİ: Lise yıllarından “Daha geçen gün okula gittik, her gün okula gidilmez ya,” deyip soluğu aldığı kütüphane. Burada Akbaba dergisi, ama özellikle de Cemal Nadir’i okumak onun için büyük bir keyifti.
OYUNCULUK: “Tiyatroda da sinemada da yalnızca duygularla oynadım. Seyirciye yakınlığım hep buradan gelir. Onlar beni, hep kendileri gibi gördü.”
PAŞAM DA PAŞAM: Özkul, paşa torunu olmasına ve tiyatroya hevesli değilken subay olmak istemesine rağmen 12 Eylül askeri darbesine karşı dik duran sanatçılardan biridir. Şehir Tiyatroları’nın sahnelediği Kanlı Nigar’da rol alan Özkul, darbe olduktan sonra oyundaki ‘Paşam da Paşam’ repliğine müdahale etmek isteyenlere karşı direnir ve Şehir Tiyatroları’ndan istifa eder.
REHA ERDEM: Sanki sinema seyircisine veda edeceğini hissedercesine yönetmen Reha Erdem’in ilk film A Ay’da, yabancı dilde öyle bir tirat atar ve seyirciyi selamlar ki, performansını ayakta alkışlamak istersiniz.
STANISLAVSKI: 1960’ta Tuncel Kurtiz’e hediye ettiği Bir Aktör Hazırlanıyor adlı kitabın yazarı. Özkul yıllar önce bu kitabı, henüz Türkçeye çevrilmeden edinmiş ama İngilizcesi pek iyi olmadığı için arkadaşlarına çevirtip ezberlemiş. Sonra da Kurtiz’i çok sevdiği için ona hediye etmiş.
ŞİZOFRENİ: Bir dönem limanına sığındığı hastalık. Özkul için devreye giren Haldun Taner, ünlü psikiyatr Dr. Süleyman Velioğlu’ndan yardım isteyince, cevabı ilginç olur: “Bu adamı neden iyi etmek istiyorsunuz? Sanatı ve başarısının nedeni bu yakındığı özellikler. Onları iyi edersek, ortada sağlıklı bir kabuk kalır. Bırakın olduğu gibi devam etsin, şimdi mutsuzlukları içinde mutludur. İyi olursa büsbütün mutsuz olur.”
VATAN VE NAMIK KEMAL: İlk oynadığı sinema filmi. Sinemaya figüran olarak girse de Üçüncü Selim’in Gözdesi filmiyle aktör olur. Sonrasında da Yeşilçam, onu hiç boş bırakmaz.
YAŞAR USTA: “Bak beyim sana iki çif lafım var,” cümlesiyle başlayan tiradında, bir fabrika işçisi olarak memleketin en zengin adamına kafa tutup, ailesine zarar gelmesini engelleyen, Bizim Aile filminde canlandırdığı karakterin adı.
Buradaki performansıyla Azerbaycan Film Şenliği’nde özel
ödül almıştır. Yıllar sonra hem tiradı hem de karakteri bir efsaneye dönüşür.
ZATEN AKTÖR DEDİĞİN NEDİR Kİ: Sersem Kocanın Kurnaz Karısı oyununda canlandırdığı Tomas Fasulyeciyan’ın son repliğidir. Tiyatro eleştirmenleri oyundaki performansının Türk tiyatrosunda hâlâ aşılamadığını söyler. Bu performans, kendisine dört ödül kazandırmıştır. Replik ise şöyledir: “Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz o hoş kubbede, bir boş seda olarak kalır. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal oluruz...”