Güzellik, aşk, tutku, entrika, zeka deyince akla gelen en önemli isimlerden biri o...
Mısır'ın 9 dil bilen zeki kraliçesi, VII. Kleopatra, kendinden önce gelen tüm Kleopatra'ları unutturdu ve bilinen tek Kleopatra olarak adını tarihe yazdırdı.
İşte Kleopatra'nın ölüm yıldönümü bugün... M.Ö. 69 ile M.Ö. 30 yılları arasında yaşayan bu efsanevi isim, kimine göre, o erkek delisi bir kadın; kimine göre ise, beyninde her türlü entrikanın dolaştığı kötü ruhlu bir kadındı.
Peki kimdi gerçek Kleopatra? Onun hakkında duyduklarımız ve gördüklerimizin ne kadarı doğru?
Kleopatra, Büyük İskender'in kurduğu şehir olan İskenderiye'de doğdu. Aslen Yunan olan Kleopatra, babası XI. Ptolemaios`un vasiyeti üzerine kardeşi ile evlendi.
O zamanlar Mısır'da egemen olan Yunanlılar Mısır toplumuna karışmamak için kendi soylarından olan kişilerle evleniyorlardı, bu da akraba evlilikleri özürlü insanların doğumuna yol açıyordu.
Kardeşinin aradan çekilmesi ile Kleopatra tek başına iktidar koltuğuna oturdu.
O sırada Sezar'dan bir çocuğu oldu ve minik Sezarion`u alıp Roma'ya gitti. En büyük hayali, iki imparatorluğu birleştirip Büyük İskender'in de hayali olarak bilinen tüm dünyaya sahip olmaktı.
M.Ö. 44'te Sezar ölünce bu hayallerini ertelemek zorunda kaldı.
Sezar ölünce Roma İmparatorluğu, tahta çıkan Octavian (Sezar'ın yeğeni ve resmi evlatlığı) ve Marcus Antonius arasında ikiye ayrıldı.
Doğu artık Marcus tarafından yönetilmekteydi ve ilk işi de Mısır'ı ziyaret oldu.
ANTONIUS VE KLEOPATRA'NIN DİLLERE DESTAN AŞKI
Antonius Kleopatra'ya delice aşık oldu. Kleopatra'nin Antonius'dan da iki kız çocuğu oldu.
Bir süre Tarsus'da yaşadılar ve bu yıllarda Octavius`a savaş açtılar.
Kuşkusuz, "Kleopatra miti"nde Hollywood'un payını da inkâr etmemek gerek.
Gerek Cecil B. De Mille'in 1934 yapımı "Kleopatra", gerekse de Joseph Mankiewicz'in dev prodüksiyonu, 4 Oscar ödüllü, 1963 yapımı "Kleopatra" filmi (Liz Taylor, Richard Burton ve Rex Harrison) bu miti daha da güçlendirdi.
Her iki ünlü filmde de Mısır kraliçesi, erkekleri tuzağına düşüren, entrikalar çeviren ve rakiplerini zehirle ortadan kaldırmayı hedefleyen, tutkulu ve hırslı bir kadın olarak seyirciye sunulmuştu.
Oysa gerçekte, VII. Kleopatra, yani son Mısır kraliçesi ve son firavun, gerek karakter bakımından gerekse fiziksel açıdan, hiç de anlatıldığı gibi bir insan değildi.
Gerçek Kleopatra nasıl bir insandı?
Her şeyden önce kısa boyluydu. Vücudunun çok güzel olduğu söylenemezdi, ancak hatları düzgündü.
Gözleri ve teni açık renkteydi. Bütün bu özellikler aslında çok doğaldı. Çünkü Kleopatra, bir Mısır kraliçesi olmasına karşın Yunan soyundan geliyordu.
Kleopatra'nın fiziksel özelliklerinin en somut kanıtı ise, Sezar'ı daha 23 yaşındayken Roma'da ziyaret ettiği dönemde heykeltıraş Stefanos'a verdiği çalışma...
"Eskilino'lu Venüs" olarak bilinen bu heykelin, Kleopatra'nın aslına en sadık heykeli olduğu, yaklaşık tüm bilim adamları tarafından kabul görüyor.
Karakterine gelince... Kraliçenin saray entrikaları konusunda uzman olduğunu herkes kabul ediyor. Ancak unutmayalım ki, 18 yaşındayken kokuşmuş bir krallığın iplerini elinde tutuyordu.
Üstelik, bütün bölgenin tek hakimi olan Romalılar'ı da göz ardı etmemek gerekiyor. Bu bağlamda, kendisini her zaman ünlü Mısır firavunlarının varisi olarak görmesine rağmen, Kleopatra böylesine karmaşık dengelere sahip bir ortamda, Yunan geleneğinden gelen, gerçekçi ve ayakları yere basan bir politika izlemek zorunda kalmıştı.
Entrikalar çevirmek, siyasal rakiplerini zehirlemek, komplolar kurmak ve ihanet, aslında Mısır kraliçesinin politik öncelikleri değildi.
Bunların hepsi, İlkçağ'ın ve özellikle, Roma sarayının vazgeçilmez siyasal numaralarıydı.
Ancak, Kleopatra'nın bunları yapmasının yanı sıra, çok büyük sulama kanalları inşa ettirdiğini, özellikle köylülerin yaşam düzeyini yükseltmek için önemli iyileştirmeler yaptığını, ne yazık ki çok az tarihçi yazıyor.