Darağacı, idam mangaları, kör kuyular veya yeraltı hücrelerinde süresiz zindan... Baas rejimi altında en ufak bir muhalifliğin sonuydu bunlar. Ya Esad ailesine yakınsın ya da bir gün elimine edilecekler listesindesin. Ortası bile yoktu. On binlerce masumun, insan mezbahalarında yok edildiği bir diktatörlük.
Sonunda devrilen gaddar Şam rejiminin özetini bu şekilde yapmak mümkün. Haberimizde Suriye'de nelerin olduğuna, bundan sonra neler olabileceğine ve bugünlere nasıl gelindiğine odaklanacağız. Yaşananlara Türkiye üzerinden bakacağız. Ve 2011'de özgürlük talebiyle başlayan isyanların nasıl küresel bir rekabet alanına dönüştürüldüğünü ele alacağız.
'İYİ Kİ GİTMEMİŞLER'
Ülkemizde son zamanlarda "Suriyeliler artık gitsin. Savaş bitti sonuçta" argümanı dilden dile dolanıyordu. Ama aslında gerçekte durum böyle değildi. Gazetecilik kariyerimin büyük bir kısmı Suriye iç savaşı ile geçti. Savaşın bitmediğini çok iyi biliyordum ve dönenlerin başına nelerin gelebileceğini tahmin ediyordum. 8 Aralık'ta Şam düşüp Beşar Esad da Rusya'ya kaçınca nihayet devrim tamamlandı.
Sonra kısa süre içinde bizim bildiklerimiz ortaya çıkmaya başladı. Şam'daki Sednaya Hapishanesi gibi... Ya da esas tabiriyle insan mezbahası. İç karışıklık boyunca çok duymuştum bu ifadeyi. Ama açıkçası yeraltındaki kör zindanlar, insanların preslendiği yerler gibi tasvirlerin Baas zulmünü anlatmak için kullanıldığı düşünüyordum. Fakat hepsi gerçekmiş. İşte şimdilerde ise belki siz de benim gibi etrafınızda "Hapishaneleri gördün mü? Kurtarılanların hali felaketti. Hepsi işkenceden aklını yitirmiş. 'Suriyeliler dönsün' diyorduk ama baksana insanlar neler çekmiş" diyenleri duyabilirsiniz.
12 GÜN DEĞİL 61 YIL
Suriye ile ilgili yanıldığımız tek mesele 'Artık dönsünler' konusu değil. Örneğin 27 Kasım'da başlayıp 8 Aralık'ta yani 12 günde sonuçlanan devrimin aslında 61 yıllık bir mazisi var. Beşar Esad, 1963'te darbeyle iktidara gelen Arap Sosyalist Baas Partisi ve 53 yıllık Esad ailesi iktidarının son varisiydi. Babası Hafız Esad, 1970'te parti içi darbeyle iktidara gelerek 1971'de devlet başkanı oldu. Baba Esad, sayısız katliam yaptı.
Sadece 1982 Hama katliamında Müslüman Kardeşler destekçisi oldukları gerekçesiyle en az 30 bin sivil can verdi. 17 bin kişi kayboldu. Akıbetleri hâlâ bilinmiyor. Muhtemelen Humus'taki Tedmur Hapishanesi'nin karanlıklarında yok edildiler. Beşar Esad, Londra'da oftalmoloji alanında uzmanlık eğitimi alırken ağabeyi Basil, 1994'te trafik kazasında öldü. Apar topar ülkeye getirildi. Hafız Esad 2000 yılında ölene kadar liderliğe hazırlandı. Yani Beşar Esad koltuğunu kanlı devraldı daha da kanlı terk etti.
HER ŞEYİ BAŞLATAN GRAFİTİ
Ortadoğu'da Arap Baharı yaşanıyordu. Tunus, Mısır ve Libya'daki halk ayaklanmaları başarıya ulaşmıştı. Özgürlük hareketlerine özenen Suriyeli 3 kafadar çocuk, Dera'daki bir okulun duvarına göz doktoru liderlerini kast ederek "Sıra sende doktor" yazdı. Tarihler Şubat 2011'di. 13 yaşındaki Hamza El Hatib, 14 yaşındaki Mouawiya Syasneh ve 13 yaşındaki Naief Abazid derhal tutuklandı. Hamza gördüğü işkencelere dayanamadı ve şehit oldu. 15 Mart 2011'de halk ayaklanması başladı.
ESAD'IN HORTLAKLARI
Esad ailesi Nusayri'ydi. Yani Suriye nüfusunun yüzde 10'unu temsil ediyorlardı. Bu nedenle toplumu kontrol edebilmek için sürekli askeri güç kullandılar. Baas rejiminin en bilindik katilleri ise Esad'ın hortlakları yani Şebbihalardı. Ancak 27 Kasım'dan 8 Aralık'a giden devrim sürecinde Şam rejimini satan yine bu Şebbihalar oldu. Aylık gelirleri 30 ile 50 dolar arasında olan Esad'ın askerleri, artık darboğazdan bıktıkları için muhalif gruplara karşı direnmekten vazgeçti ve hepsi silahlarını bırakıp kaçtı.
RUSYA, İRAN NEDEN DESTEKLEMEDİ?
Halk ayaklanmasının başladığı 2011'de aslında muhalifler Esad'ı devirmeye çok yaklaşmıştı. Ancak Şubat 2013'te İran ve Eylül 2015 tarihinde Rusya savaşa doğrudan müdahil oldu. İran'ın kontrolünde Lübnan merkezli Hizbullah unsurları da Şam rejiminin yanındaydı. Peki, bu güçler Esad'ı desteklemeyi neden bıraktı?
Rusya: Şubat 2022'den beri Ukrayna savaşı ile meşgul. Askere ihtiyacı var. Ama arka planda Moskova – Şam arası gergindi. Esad, Rusya lideri Putin'in birçok dediğini yapmıyordu. Şebbihalar, 28 Kasım'da Halep'te hiç direnmeyince Rusya'dan Esad'a "Kendi askerleri savaşmazsa seni koruyamayız" mesajı iletildi.
İran: Genel algıya göre İran, Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmalara odaklanmıştı. Suriye'ye ayıracak enerjisi yoktu şeklinde oluyor. Evet, bunlar gerçek ama aslında Tahran yönetimi de Suriye'deki askeri varlığını uzun süre önce tamamlamıştı.
ABD VE İSRAİL ÖNGÖREMEDİ
Suriye'deki gelişmeleri "ABD ve İsrail planladı" şeklinde okumak işin basit kısmı. Ancak ABD, İngiliz ve İsrail basınındaki yorumlarda durumun çok da böyle olmadığını görmek mümkün. Bloomberg'de 8 Aralık'ta Şam düşmeden önce bir haber çıktı. Buna göre ABD ve İsrail, Esad'a bir mesaj yollamıştı. "İran ile tüm bağlarını kopar, uluslararası yaptırımları kaldıralım."
Bu Esad'a geniş bir maddi kaynak sunacak ve böylece ilk başta rejimi elinde tutmasını sağlayan askerlerinin maaşlarını katlayabilecekti. Esad'ın bu teklife ne dediği bilinmiyor. Ancak Washington ve Tel Aviv'in Şam'ın tamamen düşmesine sayılı günler kala böylesi uzun soluklu bir plan sunması gelecekleri öngöremediklerinin kanıtı olarak gösteriliyor.
TEK YABANCI BAYRAK TÜRK BAYRAĞI
Bundan sonra neler olacağını kimse öngöremiyor. Kapsayıcı sivil yönetim kurulması ümit ediliyor. Böylece yeni bir karışıklığın önüne geçilecek. Bu arada Şam'da Suriye'nin yeni bayrağı dışında tek yabancı ülke simgesi Türk bayrağı. Bu, Türkiye'nin yeni Suriye'deki etkisi olarak yorumlanıyor.
DEVRİM REHAVETİ AFFETMEZ
Gelelim 61 yıllık zulmün sığdığı 12 günlük devrime... Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) başını çektiği Esad karşıtı gruplar 27 Kasım'da karşı saldırıya geçince ülkemizde bir grup "Ne oldu şimdi bunlar niye saldırıyor? Savaş bitmişti. Sanki Esad'ı devirebilecekler" söylemine sarıldı. "Muhalifler neden saldırdı" demek bir yandan da "Hamas, 7 Ekim 2023'te İsrail'e neden saldırdı?" demek gibi.
İsrail'in 7 Ekim'e kadar Mescid-i Aksa başta Gazze ve diğer Filistin topraklarına nasıl saldırdığını görmezden gelemeyiz. İşte Esad rejimi de bir dizi anlaşmaya rağmen İran destekli milis gruplarla çatışmasızlık bölgesindeki muhaliflere sürekli saldırılar yapıyordu. Kendini kazanmış gibi görüyordu. Ama devrim, herkesin rehavete kapıldığı anda geldi. Esad artık kazanan değil kaybedendi.
İÇ KARIŞIKLIKTAN KÜRESEL OYUNA... İSRAİL'İ KORUMAK İÇİN PUTİN'İ OBAMA "DAVET ETTİ"
Şubat 2013-İran, Eylül 2014-ABD ve Eylül 2015-Rusya... Sahaya müdahil oldular. Dolayısıyla Suriye iç savaşı küresel bir güç mücadelesine dönüşmüştü. ABD, Fransa, İngiltere, İran, Rusya, İsrail, Almanya ve tabii ki de Türkiye... Defalarca kanlı oyunlar kuruldu. Terör örgütü DEAŞ ardından diğer terör örgütü YPG ve dahası.
Rusya'yı Suriye'ye çeken ise ABD oldu. Dönemin ABD Başkanı Barack Obama, Esad devrilmesin diye Putin'e altın tepside bir fırsat sundu: Rusya'yı bölgesel güçten yeniden küresel güce taşımak. Rusya, Esad'ı koruyacak, böylece İsrail karşıtı gruplar Suriye iktidarını ele geçiremeyecekti. Moskova da bunun karşılığında Tartus ve Lazkiye limanları üzerinden Akdeniz'e oradan da Afrika'ya açılacaktı.
DÜNYANIN ONAYLADIĞI GERÇEK: TÜRKİYE'DEN HABERSİZ OLMAZDI
Dünya şimdilerde Suriye'de yaşananları Türkiye üzerinden okuyor. Birçok gerçeği kabul etmiş durumdalar. İşte Türkiye'nin değişmeyen tutarlı ve kararlı politikalarına bazı örnekler:
2011 yılında Başbakanlık görevini yürüten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye konusunu dış mesele olarak görmüyoruz. Bizim bir iç meselemizdir" demişti. 2024 yılına gelindiğinde de Türkiye hâlâ bu çizgide.
Herkes sahadaki gerçekler koptu ama Türkiye muhaliflerle temasını hiç kesmedi. Tüm ülkeler Suriye'deki sorunları derin dondurucuya atmışken, Türkiye ise Suriye Milli Ordusu üzerinden sahada hep var oldu.
ABD, Rusya, İran, İsrail'e rağmen terör örgütü YPG ve DEAŞ'a hiçbir zaman geçit vermedi.
Aslında Türkiye 24 Ağustos 2016'da, dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Ankara'ya yaptığı ziyaretle aynı gün Fırat Kalkanı Operasyona başlayarak dünyaya mesajını vermişti.
Ankara, Esad'ı defalarca kez Suriye'nin geleceğini birlikte inşa etmeye çağırdı.
Dünya basınında şimdilerde ortak bir görüş hakim: Türkiye'nin bilgisi olmadan muhalif güçler, Esad'a karşı harekete geçemezdi.
ANKARA'NIN TAVİZ VERMEDİĞİ GERÇEKLERİ BATI DA BİR BİR KABUL EDİYOR
En başından itibaren Suriye'nin toprak bütünlüğü korunmalı.
Terör örgütü YPG'ye Suriye'de yer yok.
Terör yuvaları sınırımızdan 30 kilometre uzaklıkta olmalı.
Suriye'yi Suriyeliler yönetmeli.
Mülteciler onurlu ve düzenli şekilde dönmeli.
Ülkenin demografik yapısı le oynanmasın.
Dış müdahaleler yapılmasın.
TUTULMAYAN SÖZLER
ABD defalarca kez terör örgütü YPG'nin Fırat Nehri'nin doğusuna geçmeyeceğini söylemişti.
ABD ve Batı'nın Türkiye'nin teklif ettiği güvenli bölge oluşturulmasını en az iki kez kabul edip uygulamadı.