Eğer insanlığın bir tarihi varsa ve o tarih kutsal kaynaklarda anlatıldığı gibiyse suikastin de bir tarihi vardır. İlk suikasti işleyen kardeşini öldüren Kabil'dir.
"Sen de mi Brütüs?" sözüyle tanıdığımız Roma imparatoru da suikaste kurban gitmiştir. Suikast sonucu öldürülen ve tarihi etkileyen kişiler sadece bu ikisi değil elbet.
Yakın tarihimizde kaybettiğimiz iki değerli gazetecimiz Uğur Mumcu ve Hrant Dink, Amerikan Başkanları John F. Kennedy ve Abraham Lincoln, sırtından hançerlenen Hazreti Ömer, Pakistan'ın kadın lideri Benazir Butto ve daha niceleri...
İşte kan donduran detayları ile tarihin gidişatını değiştiren suikastler...
Derleyen: Aygül GÜÇLÜ
Kaynak: "Tarihi değiştiren suikastler"- Fatih Bayhan
Vikipedi
John F. Kennedy (1917- 1963)
ABD'nin otuz beşinci başkanı John Fitzgerald Kennedy, 22 Kasım 1963 cuma günü saat 12.30'da Dallas'ta öldürüldü.
Kennedy, reform yasasını geçirmesinde kendine engel çıkarabilecek John B. Conally ile Senatör Ralph Yarborough arasında süren çekişmeyi bitirmek için iki siyasetçiyi yanına alarak Texas'ta bir gezi düzenlemeyi kararlaştırdı.
22 Kasım 1963 cuma günü, yerel saat ile 12.30'da eşiyle birlikte açık bir araba içinde Dallas'ta bir konvoyun arasında ilerlerken ateş açıldı.
Kennedy üstü açık araba ile halkı selamlar iken ilk kurşun ensesinin altından girip kravat düğümünden çıkmış ikinci mermi Dallas Valisi Connaly'i sırtından ağır yaralamış üçüncü ve ölümcül darbe Kennedy'nin kafasının üst bölümünü parçalamıştır.
O şekilde araç doğrudan hastaneye yönlenmiş ancak Kennedy tüm çabalara karşın kurtarılamamıştır.
Aynı gün, cinayetin sorumlusu olarak yakalanan 24 yaşındaki Dallaslı Lee Harvey Oswald iki gün sonra bir gece kulübünün sahibi olan Jack Ruby tarafından Dallas polis müdürlüğünün önünde öldürüldü.
ABD'nin o zamanki başkan yardımcısı olan Lyndon B. Johnson, yemin ederek Kennedy'nin yerine 36. başkan olarak göreve başladı.
Bugüne kadar söz konusu cinayet aydınlatılamadı. Cinayetle uzaktan yakından ilgisi veya bilgisi olan tüm kişiler birer birer delil bırakılmadan ortadan kaldırıldı.
Kennedy'ye yapılan bu suikastin arkasında İsrail olduğu iddiaları vardır. Bunun nedeni ise Kennedy'nin İsrail'in nükleer programına karşı çıkmasıdır.
Abraham Lincoln'den sonra John F. Kennedy' nin de suikastı ABD halkında derin izler bıraktı.
Jül Sezar M.Ö. 44
Korsanların elinden kurtuldu. Roma'ya imparator oldu. Siyasetiyle, savaşıyla, stratejisiyle hep tartışıldı. Muhalifleri onun hayatına aralarına aldıkları oğlunun kılıcıyla son verdi.
15 Mart M.Ö. 44 tarihinde bir grup senatör, Senatoya gücünü geri vermesini rica eden bir dilekçe taslağını okuması için Sezar'ı çağırdı. Ancak, dilekçe bir kandırmacaydı.
Sezar, sahte dilekçeyi okumaya başladığı sırada, dilekçeyi kendisine sunan Tillius Cimber, Sezar'ın togasını aşağı indirdi.
SUİKASTİN SONUÇLARI
Sezar'ın öldürülmesi, suikastçilerin öngöremediği şekilde Roma Cumhuriyeti'nin sonunu hızlandırdı. Sezar, tek mirasçısı olarak yeğeni Octavian'ı işaret etmişti.
Sezar öldüğü sırada henüz 19 yaşında olan Octavian, Büyük Sezar'ın da evlatlık oğluydu. Ancak, Brütüs ile Marcus Antonius arasındaki anlaşma, pozisyonunu yeniden gözden geçirmesine neden oldu.
Kur'an okuyan kız kardeşi ve kocasını görünce ellerinden alıp okumaya başlar. Ve Hz. Muhammed'i öldürmek üzere yola çıktığı anda bu niyetinden vazgeçer. İşte Kur'anla tanıştığı o günden sonra Hz. Muhammed'in yanından hiç ayrılmaz.
637 yılında Müslümanların Kudüs'ü savaşmadan teslim almasında büyük rol oynamıştır.
Halife olduğu dönemde halktan birinin kendisine sunduğu bal şerbetini içmemesi ilginç bir anekdottur. Kendisine özel ayrılan şerbeti sunan Medineli Müslüman'a "halkın çoğu içmek için su bulamazken, ben burada bal şerbeti içemem" cevabını verir.
10 yıl halifelik yapan Hazreti Ömer, 644 yılında sabah namazını kılarken bir köle tarafından sırtından hançerlenerek ağır yaralanır.
Yaraları dikildikten sonra namaz kılmaması tavsiye edildi ancak o "namazımı bırakmaktansa, karnım yarılsın daha iyi" diyerek tavsiyelere uymadı.
Hz. Ömer, secdede "Allah'tan geldik ve tekrar ona döneceğiz" diyerek can verdi.
Uğur Mumcu (1942- 1993)
İsmi Türkiye'de suikast sonucu öldürülen ve failleri konusunda somut adımlar atılmış olsa da kamuoyunun "failleri bulunamadı" diye inandığı bir suikast olarak tarihe geçti.
Sol düşünce dünyası içinde yer alan Mumcu, aldığı ödüller, hazırladığı dosya ve haberlerle ses getiren bir gazeteciydi.
Derin çeteler, mafya- devlet ilişkisi, yolsuzluk dosyaları onu "polisiye gazetecisi" haline getiriyordu.
Onun gazeteci olarak aktif olduğu dönemde Türkiye gündemi de oldukça yoğun bir gündem yaşadı.
PKK eylemleri, terörist saldırılar, Papa'ya Ağca suikasti bunlardan bazılarıydı.
Öldürülme olayının yeri, zamanlaması ve şekli hep tartışıldı. Asıl tartışılan konu ise, Mumcu'nun öldürülmesiyle neyin amaçlandığıydı.
Mumcu'nun ölümüyle sonuçlanan suikastin asıl amacının Türkiye'de laik- anti laik çatışması yaratmak ve kargaşa ortamı oluşturmak olduğu bugün gün yüzüne çıkmıştır.
Mumcu'nun suikastinde İran'ın mı İsrail'in mi parmağı olduğu yıllarca tartışıldı, ancak kimse asıl suçluyu bulamadı.
1982’de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı.
1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar dilekçesinin hazırlanmasına katıldı.
12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı; Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.
1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991’de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 yayımlandı.
Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde Mossad ve Barzani isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?