Her yıl yüzlerce kadın, erkek şiddetine maruz kalarak öldürülüyor. Kadına şiddet konusunu yıllardır konuşmamıza rağmen neden hâlâ bu cinayetleri durduramıyoruz? Biz de bu sorunun peşine düştük ve işleyişi geciktiren sorunları uzmanlarla konuştuk
Avukat Beyza Sındıraç
KORUMA KARARINDAN KİMSENİN HABERİ YOK
Koruma kararı çıkınca her kadınımızın başına bir polis verildiğini düşünüyoruz. Böyle bir şey yok. Kadın kocasını şikâyet ediyor, koruma kararı çıkıyor. O kararın kocaya tebliğ edilmesi gerekiyor ama koca ortada yok. Yasal ikametgâhları aynı ev, bu sebeple koruma kararının şiddet uygulayana tebliği çok uzun sürelerde gerçekleştiriliyor ve tebligat yapılana kadar geçen sürede şiddet görenin başına her şey gelmesi mümkün. Tam bu noktada şöyle bir sorun ortaya çıkıyor; koruma kararı şiddet uygulayana tebliğ edilmediği için, bu kişiye bu ihlalleri sebebiyle zorlama hapis cezası verilemiyor.
Bu konuda usuli eksikliklerinin en kısa zamanda giderilmesi gerekiyor. Koruyucu önlemler için sadece kanun çıkarmak yeterli değil onun uygulamadaki işlevselliği önemli. Yine diğer bir eksiklik 6284 sayılı yasayla ilgili koruma kanunları UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) sisteminde görünmüyor. Bunu savcı da, polis de avukat da sistemde göremiyor. Diyelim gece bir olay oldu, daha önceden alınan koruma kararını kimse göremediği için ne savcı, ne polis vakaanın sürekliliğini anlayamıyor. Bu büyük bir eksiklik ve en kısa zamanda giderilmesi gerekiyor. Hatta bu kararın e-devlet üzerinden şiddet uygulayan tarafından görülmesi gerekir.
UYGULAMA SIKINTILI
Koruma kararı verilip peşi bırakılıyor. Kadın da korumadayım zannediyor ve daha rahat davranıyor. Kadın aradığında o polis memurunun hemen gelmesi gerekiyor ama bu çoğu zaman fiziken mümkün olmuyor. Zaten kadın ya darp edilmiş ya da öldürülmüş oluyor polisin haberi olduğunda.
Burada olması gereken şu, teknoloji çok gelişti. Bunu en çok emniyet teşkilatında ve hukuk da kullanmalıyız. Elektronik kelepçeler var. Hakkında koruma kararı alınan şiddet uygulayana takın, nerede olduğunu, kadına ne kadar yakın olduğunu görün ve olay gerçekleşmeden müdahale edin. Bu kadar basit aslında. Tüm mekanizmalar işliyor ama uygulama konusunda sıkıntı yaşandığı için bir çözüme gidilemiyor.
Kadının kendisine fiziksel ya da psikolojik şiddet uygulandığını bir başkasına söylemesi çok güçtür. Bunu onur kırıcı ve küçültücü bir şey olarak gördüğü için bu durumu içinden çıkılmayacak bir hale gelene kadar komşusuna bile anlatmaz. Kadın bu sebeple karakola başvurduğunda onun bu psikolojik durumunu çok iyi anlayacak polis ekibiyle karşılaşması çok önemlidir. Karakola şikâyet için giden kadına ne acır ne de küçümser gibi davranılmaması gerekir.
Yaklaşım çok önemli. Kadına karşı şiddetin önlenmesi için her karakolun içinde ayrı bir birim oluşturuldu Ama kadın yine karakolun içinden geçiyor bu birime ulaşmak için ve diğer vakaları görünce kendini kötü hissediyor.
EMPATİ KURULAMIYOR
Erkek polise kendini iyi ifade edemiyor ve her erkek polis de empati kuramıyor kadınla. Kadının şikâyeti esnasında savcıyı arayıp 'İşte savcım bir mesela var, aile içi şiddet mi ne olmuş işte...' gibi cümlelerle suçu küçümseyerek anlatan polislerle karşılaştım. Bu cümleyi duyan kadın zaten oraya gittiğine pişman oluyor. Bu yüzden kadın polislerin sayısının artırılması gerekiyor. Ve karakolun dışında, emniyet ve kolluk güçlerinde uzmanlaşmış kadın görevlilerden oluşan 7/24 çalışan kadın izleme merkezlerinin kurulması şart.
Ceza kanunumuzda, ısrarlı takip bir suç olarak tanımlanmıyor. Sadece İstanbul sözleşmesi ile 6284 sayılı yasanın içinde yer alıyor. Israrlı takip ceza kanununda suç olmadığı için savcı bunun için yakalama kararı çıkarıp tutuklama kararı veremiyor. Bu takipler peş peşe de gelse karar verilemiyor. Ceza kanununa ısrarlı takibin suç olduğuna dair bir maddenin eklenmesi gerekiyor. Çünkü ısrarlı takip yapanın amacı takip ettiği kişiye zarar vermektir.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Şükran Eroğlu
KADIN CİNAYETLERİ AF KAPSAMINDA OLMAMALI
Devlet şiddetin önlenmesi ve şiddet mağdurlarının korunması için her türlü tedbiri almak, yasal düzenlemeleri yapmak, toplumu, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitmek, özellikle kadınları ekonomik, sosyal ve siyasal olarak güçlendirmekle görevlidir.
Bugün TBMM'de kadın temsiliyeti yüzde 17 civarındadır. Keza kadın istihdamı yüzde 28'lerde kalmıştır. Dolayısıyla devlet öncelikle toplumun her kesimine toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmesini sağlamalıdır.
Kadın konusunda söylemler son derece aşağılayıcı ve tahrik edicidir. Özellikle siyasilerin bu konuda söylemlerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Toplumun önder kabul ettiği ya da rol model aldığı kişilerde kadın konusunda eşitsiz söylemlerde bulunmaktan geri durmalıdırlar.
Görsel medyada yayınlanan dizilerde kadına yönelik şiddet içeren sahneler olmamalı, gazeteler kadın haberlerini basın özgürlüğü çerçevesinde son derece dikkatli bir dille yayınlamalıdır. Ülkemizde nüfusun büyük çoğunluğunun tek iletişim ve eğlence aracı olan televizyonlar bu açıdan çok önemlidir. Haber programlarında magazin dilinden vazgeçilerek gerçek habercilik dili kullanılması şarttır.
Kadına yönelik şiddet alanında çalışan kurumlarda da eksiklik ve yanlışlıklar yapılmaktadır. Bu nedenle bu alanda görev yapan herkes sürekli ve kesintisiz eğitilmeli ve uygulamaları denetlenmelidir. Kadın cinayetleri davalarında bu cinayetlerin kasten, önceden tasarlayarak, planlanarak ve eziyet çektirerek işlendiği göz ardı edilmemeli, hâkimler kadın cinayeti sanıklarına başka hiçbir konuya bakmaksızın Türk ceza kanunu 82. maddede öngörülen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermeli, asla haksız tahrik ve iyi hal indirimi yapılmamalıdır. Kadın cinayetleri sanıklarına verilen cezalar asla genel ya da özel af kapsamına alınmamalıdır.
Ancak bunlar yapıldığında cezalar caydırıcı olabilir. Bunun yanı sıra ana sınıflarından başlayarak eğitimler yapılmalı, erkek çocuklarına kız çocuklarıyla eşit birer birey oldukları öğretilmelidir. RTÜK özellikle dizilerde her türlü şiddet sahnelerinin yayınlanmasını engellemeli ve bu konuda cezai yaptırımlar uygulamalıdır.
Prof. Dr. Aşkın Asan / GREVIO üyesi (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu )?
KADES UYGULAMASI HAYAT KURTARACAK
Kadına yönelik şiddet ile mücadele kapsamlı, uzun soluklu ve eşgüdümlü politikalar ile mümkündür ve uzun bir süreçtir. Özellikle son 20 yıldır ülkemizde kadınların güçlenmesine yönelik birçok önemli uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Adeta 2. Kadın Devrimi yaşanmıştır. Doğru politikalar izlenmiştir.
6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu sadece kadınları değil erkekleri, yaşlıları, engellileri ve çocukları da korumaktadır. Kapsamı çok geniştir. Amaç şiddetten arındırılmış toplum oluşturmaktır. Güçlü aileyi güçlü bireyler oluşturur. Aileyi yıkan da şiddettir. Kanunlara karşı çıkmak cinayete davet çıkarmaktır. Eksiklikler varsa tespit edilip giderilir. Bunun için de sıkı takip ve etki analizleri yapılır. Zaten İstanbul Sözleşmesi de kanunların uygulanmasına yönelik etki analizlerinin yapılmasını ister.
Şiddetin önlenmesine dair çalışmaların; eğitimciler, sağlık çalışanları, kolluk görevlileri, yargı mensupları, sosyal hizmet çalışanları, STK'lar, akademisyenler gibi çok farklı kesim ve uygulayıcı tarafından çok disiplinli yaklaşım ile uygulanması gerekmektedir.
Bu kapsamda kurumlar arası işbirliği ile topyekûn bir mücadeleyi gerektiren kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında; şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurunun korunması ve güçlendirilmesi, toplumsal farkındalığın artırılması, gerekli yasal alt yapının oluşturulması ve güçlendirilmesi yönünde çalışmalar; başta Aile Bakanlığımız, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm tarafların katkı ve katılımları ile sürdürülmektedir.
Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında özellikle İçişleri Bakanlığı birçok uygulamayı başlatmıştır. Bunlardan benim en önemli gördüğüm çalışmalardan biri KADES projesidir. Emniyet işbirliğinde şiddet mağduru veya şiddet görme riski altında olan kadınlar için iletişim teknolojisinin sunduğu imkânlardan faydalanılarak etkin ve hızlı müdahalenin sağlanması amacıyla Kadın Destek (KADES) Uygulaması hayata geçirmiştir. Sadece kadınların kullanımına açık olan ve T.C. kimlik numaralarıyla giriş yapılan uygulamayla kadınların daha etkin korunması sağlanmaktadır.
ÖLDÜRÜLMEYE GİDEN SÜRECİN İPUÇLARI
Polis Akademisi Yayınları tarafından yayınlanan Dünyada ve Türkiye'de Kadın Cinayetleri: 2016-2017-2018 Verileri ve Analizler başlıklı, Doç. Dr. Coşkun Taştan ve Araş. Gör. Aslıhan Küçüker Yıldız tarafından hazırlanan çalışmada tekrar eden şiddet olaylarında öldürme eylemine giden süreci gösteren ipuçları aşağıdaki şekilde tespit edilmiş:
Olay tutanakları incelendiğinde, mükerrer şiddetin söz konusu olduğu vakalarda, özellikle de tedbir kararı alınmışsa, öldürme eylemine işaret eden bir takım açık ipuçları olduğu gözlenmiştir. Bu ipuçları şunlardır:
SÖZLÜ ŞİDDET VE ÖLÜM TEHDİDİ
Öldürmeyle sonuçlanan mükerrer şiddet vakalarının önemli bir kısmında failin daha önceden maktule ve/veya etrafındakilere yönelik öldürme tehdidinde bulunduğu, tutanaklardan anlaşılmaktadır.
AKRABALARA YÖNELİK ŞİDDET
Bazı vakalarda failin, eş (veya maktul) haricindeki akrabalara şiddet uygulamasından bir süre sonra kadın cinayetini işlediği görülmektedir. Mükerrer şiddetin söz konusu olduğu bazı vakalarda fail, eşi haricindeki kişilere şiddet uygulamaktadır. Bu durumda, eş hâricindeki akrabalara şiddet uygulanması, kadın cinayetiyle ilgili önemli bir ipucu olarak değerlendirilmelidir.
MÜZMİN GEÇİMSİZLİK VE MÜKERRER AİLE İÇİ ŞİDDET
Özellikle alt gelir grubunda, fiziksel olarak yıpratıcı mesleklerde çalışan kadın ve erkeğin sürekli geçimsizlik yaşaması, (sözlü veya fiziksel şiddet gibi) diğer etkenlerle birleştiğinde, özellikle de 6284 sayılı kanun kapsamında failin (erkeğin) rehabilite edici koşullar gözetilmeksizin tedbir kararına maruz kalmasıyla birlikte cinayete giden yol belirmeye başlar.
KRİMİNAL KİŞİLİK
Kanuna aykırı eylemlerin failin yaşamında önemli bir yer tutuyor olması (sabıka kaydı olmasa bile), müzmin geçimsizlik, şiddet, tehdit ve eş ve/veya çocuklardan ayrı kalma ile birleştiğinde, öldürme bariyerini aşmasını kolaylaştırmakta ve failin kadın cinayetine yönelmesi ile ilgili ipuçları vermektedir.