Güzelliğiyle ve yeteneğiyle dikkat çeken 'Bir Zamanlar Çukurova'nın 'Zeynep'i Ümit Beste Kargın, kendini güzel ifade eden, net konuşan biri… Dönem dizisiyle ekranda olmaktan dolayı mutlu olduğunu söyleyen genç oyuncu 'Teknolojinin daha gelişmediği bir dönem. Her şey daha kıymetli, daha sıcak. Bir simülasyondayım adeta. Her şeyiyle. Bir oyuncu olarak ruhundan, düşüncelerinden, duygularından, hislerinden tutun kostümüne aksesuarına yani imajına kadar o dönemi yaşamak bir katman daha koyarak empati kurmamı sağladı' diyor. Ümit Beste Kargın'la 70'lerin ruhunu, günümüzde yaşanan sosyal medyadaki kaos ve linç kültürünü ve daha pek çok şeyi konuştuk. Buyurunuz…
Bir Zamanlar Çukurova dört sezondur zirvede yer alıyor. Projeye nasıl dahil oldunuz, anlatır mısınız?
-Nimet Atasoy ile çalışıyorum. Deneme çekimi yapmam için sahne yollandı. İki üç gün içerisinde çekip göndermem gerekiyordu. O sırada ailemle tatildeydim, ablam ve eniştem eşliğinde samimi bir deneme çekimi yaptık ve olumlu sonuçlandı. Çok mutlu oldum.
Dizide Zeynep rolüne hayat veriyorsunuz. Oynaması keyifli biri mi Zeynep? Canlandırdığınız Zeynep kimdir?
-Zeynep'i oynamak çok eğlenceli. Kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü bir kadın. Babası da öğretmenmiş. Babasına karşı büyük saygı ve sevgisi olduğu için onun disiplinini almış ve hayatını çalışarak emek harcayarak geçirmek isteyen biri. Emek olmadan yemek olmaz diyenlerden. Kendi halinde naif bir kadın. Fikret ile tanıştıktan sonra hayata olan sevgisi daha da yoğunlaşıyor. Çünkü ona aşık oluyor. Fikret 'in de karşılık verdiğini görünce daha da mutlu oluyor. Bir yandan da sürekli karnı aç. İştahlı birisi. Çok gülüyorum ona. Sette de bunun geyiğini yapıyoruz. Romantik bir an içerisindeyken karnının açlığına dair konuşma oluyor. Kendimde de yani Ümit olarak, parçalar buluyorum. Zeynep kadar olmasa da naif bir yapım var. İştah konusunda çok benziyoruz ama.
Dizi için yeni bir imaj çalışması yaptınız mı?
-Yapmadım. Zaten çok duru, sade bir imaj çizildi. O yüzden olduğum gibi kaldım. Tabii buna hep beraber karar verdik. Çok yetenekli, gözlerine güvendiğim ekip arkadaşımla fikir alışverişi yaptık. Sonuç olarak çok sade bir imaj çizdik.
Bu projenin içinde olmayı hayal etmiş miydiniz?
-Etmemiştim. Ama böyle duru bir karakteri oynamayı hayal etmiştim. Bu sebeple de Ayfer Hanım başta olmak üzere bana bu olanağı sunan her bir çalışma arkadaşıma teşekkürlerimi sunarım.
Dönem dizisiyle ekranda olmak nasıl bir duygu. Bir oyuncu olarak avantajlı yönleri nelerdir?
-Öncelikle dönemin 70'ler 80'ler olması çok dikkat çekiciydi benim için. Çünkü o dönemin kültür, sanat bağlamında çok daha özgür, çok daha yaratıcı olduğunu düşünüyorum. İnsan ilişkilerini, zamanı daha yalın, duru ve koşturmadan yaşamak keyif verdi. Teknolojinin daha gelişmediği bir dönem. Her şey daha kıymetli, daha sıcak. Bir simülasyondayım adeta. Her şeyiyle. Bir oyuncu olarak ruhundan, düşüncelerinden, duygularından, hislerinden tutun kostümüne aksesuarına yani imajına kadar o dönemi yaşamak bir katman daha koyarak empati kurmamı sağladı. Aslında zaten karakteri oluştururken elbette empati kuruyoruz. Ama müziği, modası, mimarisi, geleneği göreneği ve daha birçok etken dönem dönem toplumlarda değişmeler gelişmeler gösteriyor. Bu sayede dönemin farklılığını gözetmek de çok iyi bir çalışma oldu benim için.
1970'lerin sonunda geçen bir hikâye. Ümit Hanım, siz kendinizi o döneme ait hissediyor musunuz? O zamanda yaşamak ister miydiniz?
-Evet isteyebilirdim. Kendimi o döneme yakın hissediyorum. Teknolojiyle, sosyal medya ile aram çok iyi değildir zaten, o dönemin yalınlığına ayak uydurabileceğimi düşünüyorum. Garipsemem yani.
Sizce o dönemin giyim tarzı ve kostümleri nasıl?
-Harika. Renkleri olabildiğince cömert kullanan bir dönem zaten. Ben şahsen koyu, karanlık renkleri tercih ediyorum. Ama burada bir zaman yolculuğuna çıktım ve renklerin, imajın güzelliğiyle karşılaştım. Kostümlerimizi tasarlayan Aynur çok keyifli modeller çıkarıyor.
Adana'da yapılıyor çekimler, nasıl karşıladı ekip sizi?
-Çok kibar ve samimi karşılandım. Ekipte kimisi 4 sezondur devam eden kimisi 1 yıldır kimisi 2 yıldır çalışan insanlar vardı. Yardımları ve sıcak kanlılıklarıyla kendimi evimde gibi hissettim. Ayak uydurmaya pek zorlanmadım. Herkes emek vererek iyi bir iş çıkarmaya çalışıyor.
Biraz sizin hikayenize dönsek… Ümit Beste Kargın'ı biraz sizden dinleyelim. Oyunculuğa nasıl adım attınız?
-Lise dönemimde pilotaj bölümüne hazırlanıyordum. Bunun için çalışmalara başlamıştım. Pilanör kampında eğitim alıp Pilanör uçurdum gittikçe ciddileştirmiştim bu meseleyi kendi dünyamda. Aynı zaman diliminde en yakın arkadaşım Nihan tiyatroyla ilgilenmeye başlamıştı ve beni de gittiği atölyeye davet etti. Gittiğim atölyede sevgili hocam Arzu Turan 'la çalışmaya başladık. Sağ olsun benimle çok ilgilenmiştir. Çok iyi hissetmeye başladım kendimi. Pilotaj faslını direkt rafa kaldırdım. Konservatuvar sınavına hazırladı beni ve Anadolu Üniversitesi Konservatuvarı kazandım. O günden bugüne sahne önü ve sahne arkasında yer alıyorum.
Aşkın tanımı nedir sizde?
-Çok zor bir soru. Puanı yüksek olsun bu sorunun lütfen. Bence aşk saygı duymak. Her şeyiyle kabul etmek. Bu arada sadece kadın erkek ilişkisi içerisinde söylemiyorum bunu ben aynı zamanda babamla, annemle, arkadaşlarımla, ormanla, dağla, müzikle de aşk yaşarım.
Bir erkekte fiziksel olarak ilk neye bakarsınız?
-Gözlerine…
Hayattaki kurallarınız neler?
-Bu soruyu yanıtlamadan önce kelimenin esas anlamına bakma gereği duydum ve baktım. Evet, biraz komik, ama bunu yaptım. Bir kuralım yok. Saygı çerçevesi içerisinde her şeyi yapabilme özgürlüğünde olduğumuza inanıyorum. Ne kadar ütopik de olsa evet buna inanmayı tercih ediyorum.
Nelere asla katlanamazsınız?
-Taciz. Psikolojik veya fiziksel tacize.
Sosyal medyadaki kaos ve linç kültürü sizi ne kadar etkiler?
Sosyal medyadaki kaosun ve lincin olmasının en büyük sebebi, sosyal hayatta da bence bu böyle, bazı insanların bazı şeylere fanatik olması. Düşüncelerine fazla güvenmesi. Hiçbir şeyin fanatiği olmak istemem. Gündelik hayatımızda nasıl bir baskı varsa sosyal medyada da sansüre maruz kalmamız bir linç evet çünkü birtakım insanlar gerçekten çok acımasız. Bu da kaosa yol açıyor. Ve ben o kaostan uzak durmayı tercih ediyorum. Gerektiği yerde tabii ki karşılık veriyorum. Yalnızca şahsıma yapılmasına da gerek yok. Örnek veriyorum 2+1 bir evim var ve bir odası benim kalbimle düşüncelerimle duygularımla ruhumla yaşadığım kendi dünyamı oluşturduğum bir oda diğer oda ise prosedür gereği yapmam gereken şeylerin olduğu bir oda ama bu demek değil ki gelenek ve göreneklere tamamen bağlanarak hareket etmek.