Pozitif enerjisi tanışır tanışmaz büyülüyor insanı... "Beni durdurmak biraz zor olabiliyor. Yanımda bir çoban lazım böyle 'Dur, yapma' diyecek" diyerek özetledi kendisini de. Hem zeki hem güzel olunca dayanamayıp sordum, "Bu bir avantaj mı, dezavantaj mı?" diye. "Bence avantaj. Girdiğin yerde dikkat çekmeni sağlayan bir şey" dedi. Ama kendisi için önemli olanın dış görünüş olmadığını belirtip, zekaya değer verdiğinin altını çizdi. Kendisiyle ilgili verdiği detayların yanı sıra, rol aldığı "Gönül Dağı" dizisinden de merak edilen pek çok soruyu yanıtladı. İşte Hazal Çağlar'ın röportajından satır başları...
-Nasılsın, nasıl gidiyor hayat?
İyi gidiyor, çalışıyoruz. Çekimler bitti sezon finaline girdik. Halledemediğim işlerimi halletmek için oraya buraya koşturuyorum. Öyle geçiyor.
-Hemen seni tanıyalım hızlıca. Hazal'ı hiç tanımayan birine kendini nasıl anlatırsın bahsetsene biraz.
Ben böyle bir tık kırık, enerjiden dolayı diyorum (gülüyor). Beni durdurmak biraz zor olabiliyor. Yanımda bir çoban lazım böyle "Dur, yapma" diyecek.
ÇOK HIZLI İNSAN AFFEDERİM
-Hiç solmasın enerjin, çok güzel.
Bir şeylere kırılıp üzülme tarafım var, çok hızlı kırılabiliyorum. Çünkü ben her şeyimi veriyorum karşı tarafa. Arkadaş olsun, ilişki olsun, aile olsun. Sen bir şey iste isteğimi yok sayar onu yapmak isterim. Karşı taraftan da tam tersi bir şey gördüğümde aşırı kırılabiliyorum. Hemen ağlarım yani. Ama ağlamam çok uzun sürmez. Gülmeyi bildiğim için sen bana bir dokun, hemen gülmeye başlarım. Çok hızlı insan da affederim arkadaşlıkta. Biraz kafa yok yani bende açıkçası (gülüyor).
-İyi niyet diyelim biz ona.
Evet, galiba biraz öyle. Bir de insanların da iyi olduğuna inanmak istiyorum. Bir hatadır, olmuştur. Bir de özür dileyebilen biri varsa karşımda onu bir erdem olarak görüyorum. Çünkü günümüzde gerçekten özür dileyebilen insan pek fazla kalmadı yani. Karşıma geçip meramını anlatan kimseye ben arkamı dönmem, düşmanım da olsa gelse karşıma otursa buradan kalkıp gitmem. Öyle şeylerim yoktur.
İLİŞKİDE KOLAY AFFETMEM
-Kolay affedersin yani?
İlişkide hayır. İlişkide hiç olmadığım kadar ketumumdur. Düşmanmışım gibi davranmam ama gerçekten böyle bir duvar var sanırsın. Benim arkadaşlıkta ve ilişkideki şeylerim çok ayrı. İyi niyetim ve enerjim aynı, hatalara karşı duruşlarım çok farklı. Onları daha kolay affediyorum, öbür tarafı asla affetmem.
-Asla asla dememek lazım derler…
Evet. Zaten ne kadar büyük konuştuysam başıma da geldi, hala da konuşuyorum. Ben böyle bu kafa devam eder gibi yani. Akıllanmam (gülüyor).
BENİM AİLEM ASLA OYUNCU OLMAMI İSTEMEDİ
-Oyunculuk üzerine eğitimini tamamladığını gördüm. Serüvenini dinleyelim mi?
Oyunculuk eğitimi aldım ama aslında ben İstanbul Üniversitesi Ekonomi İşletme Fakültesi'nde okudum. Oradan mezun oldum. Bunun da nedeni tamamen babamı kandırmaktı. Benim ailem asla oyuncu olmamı istemedi. Ben 10 yıl boyunca babamla savaş verdim diyebilirim. Erzincanlı bir ailede yetiştim; gelenekler görenekler, o ne der, bu ne der hep vardır. Babam "avukat ol, doktor ol, öğretmen ol" dedi. Bir de ben okullarımı hep birincilikle bitirdim. Çok çalışan değil ama çok zeki bir öğrenciydim. O yüzden o da benim böyle bir başarım varken bir maceraya atılmamı istemedi. Çünkü çok maceracı biri değil kendisi. Sonra ilk dedi ki "Liseyi bitir izin vereceğim." Bitirdim, "Üniversite sınavını kazan izin vereceğim." Yine yok, "Üniversiteyi bitir" oldu sonra. bitirdikten sonra da izin vermedi. Girdim bir yere çalıştım. Stajyerlikten o bölgeyi yönetmeye kadar yükseldim. Ama yapabilmek demek bundan mutlu olmak anlamına gelmiyor. Ben mutlu değildim. Çünkü istediğim şeyi yapmak istiyordum. Set ortamı zor; uzun saatler, yorucu bir iş, sokaklarda çalışıyorsun. Ama akşam gittiğimde yorgun hissetmiyorum. Ertesi güne hala motivem var. "Keşke gitmesem bugün de" demiyorum. Sevmek çok önemli ya.
ZEKİ VE GÜZEL OLMAK AVANTAJ
-Hem zekisin, hem güzelsin. Bu sence avantaj mı, dezavantaj mı?
Ne bileyim, zekilik de güzellik de bence avantaj. Girdiğin yerde dikkat çekmeni sağlayan bir şey. Bu arada benim için şu çok önemli, ben karşı cinste de hep buna dikkat ederim; dış görünüş hiç önemli değil ama zeka aşırı önemli. Yani dünya yakışıklısı olsun iki dakika muhabbet edemiyorsam seninle… He seni bozmam ama bir daha da olmaz kibar bir dille reddederim, görüşmem. Çünkü güzellik gerçekten önemli değil. Benim için karşı tarafı güzel yapan şey o konuşma tarzı, ilgisi alakası, duruşu, oturuşu. Ve mutlaka bir amacı olacak. İlla büyük şeylerden bahsetmiyorum. Mesleği vardır onun için savaşıyordur, bir meşguliyeti olması lazım.
-Gizemli olmayı seviyor musun?
Seviyorum ama her şeyi de söylerim. Gizem yapayım diyorum sonra çat diye söylüyorum. Orada bir sıkıntı oluyor tabii. Asla yalan söyleyemiyorum. Söylediğim yalanı iki dakika sonra unuturum ben. Kendi kendimi ispiyonlamayı da çok severim. Çünkü yarın öbür gün zaten yakalanacağım, giderim derim ki "Bak böyle bir şey olsun haberin olsun."
BABAM YÜZÜNDEN 10 YIL KAYBETTİM!
-Konudan çok koptuk, babanın oyunculuğa nasıl izin verdiğine dönelim…
Okulu bitirdim, çalışmaya başladım. Umudumu kaybetmiştim tamamen. Sonra şu anki menajerimle tanıştım. Hasan beni aslında tekrardan inandırdı. Bana inandı. Beni ve ailemi bir şekilde ikna etmeye yardımcı oldu. Kimse sana inanmazken birinin sana inanması çok kıymetli bir duygu. Bir gün bana bir film geldi, yapalım dedim. Babamın elini öptüm, evden çıktım. Çanakkale'deydi çekim oraya gittim. Ertesi gün de aradı beni ya, çok üzüldüm 10 yıl kaybettim ya. Keşke bilseydim daha önceden yapardım (gülüyor). Sonradan da alıştı, hatta gurur duyuyor bununla.
ÇOK AĞLADIM, ÇOK ÜZÜLDÜM
-Zor olmuş ama güzel olmuş.
Evet, gerçekten zor oldu. Bakma böyle gülüyorum eğleniyorum ama çok ağladım, çok üzüldüm, çok çaba sarf ettim. O yüzden bunu hiç kimse hiçbir şey için değiştirmem artık. Bana kimse işimle ilgili yorum dahi yapamaz. Hayatımda tek net olduğum şey varsa budur. İşime kimse karışamaz. Çünkü ben çok emek verdim.
-Gelelim "Gönül Dağı" dizisine. 4 yıldır bu işin içindesin, pek de sevilen, ilgiyle takip edilen bir iş. Nasıl geçti bu 4 yıl senin için?
Hızlı geçti. Gerçekten 4 yıl olduğuna şaşırıyorum. Hele bu sene nasıl geçti hiç anlamadım. Bizim orda iklim koşullarımız çok zor -10/-12'leri görüyoruz, dağda bayırda çekim yapıyoruz. Hep dışarda çekimlerimiz ve gerçekten donuyoruz. Bu sene iklimden dolayı da rahat ettik yani. Bir de alıştığımız için günlerimiz de çok rahat ayarlandı, İstanbul'a gidip gelme imkanımız da vardı. Gidip gelince de hayatını tamamen bırakmıyorsun. Bu noktada da iyi geliyor sana aslında.
-Aktif devam eden ve sevilen dizilerin kamera arkaları çok merak ediliyor. Bahsetsene biraz sahne yoksa neler yaparsın, hatta neler yaparsınız? Karavan sohbetlerinde neler dönüyor, kimler kimlerle vakit geçiriyor?
Karavan sohbetleri ilk başlarda daha çok vardı. Sonradan ev sohbetlerine döndü. İlk başta otelde yaşıyorduk. Sonra evlere taşındık. Çıkıyoruz, evler var, artık hangisinde toplanırsak. Akşam olunca bir yerde toplanıyoruz, bazen müzik yapıyoruz, zaten herkes müzisyen.
-Sen de söylüyorsun dizide. Kendi sesin mi dinlediğimiz?
Evet, kendi sesim. Kimler kimlerle takılıyor noktasına gelince de, aslında herkes herkesle takılıyor. Bazen Berk'lerdeyim, bazen onlar bendedir 3-5 kişi. Benim fiks evim Erdal ağabey. Çünkü adam kebapçı, ben yemek yemeyi seviyorum. Nereye gideceğim? (gülüyor).
-Hayat verdiğin Asuman da sevilen bir karakter. Nasıl dönüşler alıyorsun?
Asuman seviliyor. İlk başta bir ara bir nefret ediliyordu. Bir tarafta belediye başkanının kızı, diğer tarafta da köyün fakir, azıcık kırık, saf çocuğu. Hani fakirin yanındayız ya biz. Asuman da tersliyordu, o zaman beddualar şeklinde gidiyordu hayatım. Sonradan olay döndü. Çocuk nişanlanma olayına girince ben onun peşine düştüm, tabii olay bana döndü. Sevmeye başladılar, sonra hep öyle gitti. Bizim Asuman-Ramazan aşkı her zaman göz önündeydi, çok ilgi duyuldu buna. Çünkü aradaki o farkı galiba biz Türk halkı olarak seviyoruz.
SALDIRMAYA ÇALIŞAN OLDU!
-Bir de imkansız aşk olayını da seviyoruz…
Evet, orada bir imkansızlık var. Aşk var ama kavuşma yok. Normal hayatta da bunu seviyoruz galiba. Ben de zoru çok severim, bayılırım (gülüyor). Burada da öyle oldu. Zor bir aşk var ve bunu izlemeyi seyircilerimiz gerçekten çok sevdi. İnanamazsınız gerçek hayatta gibiydik. Ben dışarı çıkınca bana "Ramazan nerede?" falan diye kızıyorlardı başkasını görünce. Baya saldırmaya çalışan biri falan oldu.
-Nasıl yani?
Ya yanımda normal arkadaşım vardı. "Senin ne işin var bu adamla? Utanmıyor musun kocan orada" diyerek bastonuyla bize şov yaptı (gülüyor). "Amca ben Asuman değilim normal hayatta" diyorum. Güldük tabii ama baya bir sinirlendi bana.
ASUMAN İLE BENZEMİYORUZ
-Paylaşımlarının altına "Bu dizide oynuyorsun, böyle pozlar veriyorsun" tarzında eleştiriler de geliyor. Ne düşünüyorsun?
Bir elbise giymem bile seyirciye çok ters geliyor ama ben Hazal'ım. Asuman ile Hazal arasında tek bir benzer nokta var; o da istediği işi yapamadı babası karşı çıktı, bende de aynı durum var.
-O kadar benzemiyoruz onun dışında diyorsun…
İki farklı insanız. Yani benzemiyoruz galiba ya. Düşünsene dizide böyle olduğumu (gülüyor).
-Sabah akşam bu kadar enerjik misin? Yataktan kalktığın anda modun hep bu mu yani?
Evet. Saatin kaç olduğu fark etmez böyleyim. Seviyorum da bu özelliğimi.
-Hadi biraz da güzelliğini konuşalım… Var mı bir sırrın?
Yok, benim sırrım bu (gülüyor).
-Allah vergisi bu güzellik diyorsun…
Galiba öyle, annemden geçmiş (gülüyor).
-Hakkında güzelliğine dair çok sık haber yapılıyor. "Güzelliğiyle mest etti, pozlarıyla yaktı geçti" gibi, bu haberlerin sende uyandırdığı his ne?
Gülüyorum, eğleniyorum. Sonuçta ilgi duymuşlar, değer vermişler yapmışlar. Zaten bizim haberlere çok fazla bir şey deme şansımız yok. Bile isteye bu sektöre giriyoruz. Parktaki bir bank gibisin, isteyen gelip yanına oturabilir, istediğini konuşabilir.
İLİŞKİDE DUVAR GİBİYİM, SANİYEDE SİLEBİLİRİM
-Geçen gün Belgin'e sormuştum sana da soracağım bu soruyu; güzel kızların aşkta yüzü gülmez derler. "Allah çirkin şansı versin" derler. Sen ne düşünüyorsun?
Katılıyorum galiba. Şimdi hayatıma girmiş çıkmış insanların hiçbirine de pek bir şey diyemem. Çünkü gerçekten hep beni mutlu etmek üstüne bir ilişki yaşadılar ama şöyle bir şey oluyor; bir kadını elde etmek için baya bir zamanını veriyor. Ben en azından çok kolay ikna olan biri değilim. İlişkide de ketumum, böyle duvar gibiyim yani. Saniyede silebilirim, öyle bir şeyim var. Sonra seviyorsun, değer veriyorsun. Kadın sevildikçe ilerliyor, güzelleşiyor. Daha çok verici oluyor. Erkek de zaten birbirimizi seviyoruz, standarta dönebilirim kafasına giriyor. Bu değişimi gördüğüm anda gerçekten anında silerim.
ÇOK AŞIKKEN GİTTİM, HALA ŞOKTADIR
-Çok aşıksın diyelim, kolayca dönüp gidebilir misin?
Ben çok aşıkken gittim. Kendisi bile hala şoktadır diye düşünüyorum. Çünkü bana hak etmediğim şekilde davranan kimseyi hayatımda barındıramam. Kimse kusura bakmasın. Ben değerliyim, karşı tarafa bir şey yapmıyorum, sadece ilgimi ve sevgimi veriyorum. Bu arada asla aldatma vs. gibi bir şey yaşamadım. Konu değişim, bir erkekteki değişime katlanamam ve giderim. Kim olduğu ne olduğu fark etmez. Çünkü geçiyor, hepimizde geçiyor, bir gün geçiyor. Çocukken de aşık oldun, belki lisedeyken de aşık oldun, asla unutamam dediğin şeyler hep bir gün unutuluyor. Nedense kötü anılar siliniyor, iyi anılar kalıyor. Sadece iyi hatırlanmak isterim. Hep öyle yaşarım ilişkimi. Hiç benim bir yanlışım ve hatamdan dolayı bir ilişkim bitmedi.
-Bu kadar da iddialısın…
İddialıyım çünkü öyle yaşıyorum. Ben sonsuz bir güven veriyorum, onu da bekliyorum. Kadın bizde genelde biraz daha alttan alır kafası var ya, ben alttan almam. Bir şey yapıldığında anında tepkiye çok inanırım.
-Hatalıysan peki?
Hatalıysam özür dilemesini bilirim. Aramasını yazmasını bilirim. Ama sen hatalı görüyorsan diye değil, ben kendimi gerçekten hatalı görmeliyim.
-Empati yapma konusunda iyi misin?
İyi olduğumu düşünüyorum ama dediğim gibi çok ketumum. Mesela kavga ediyorsun diyelim, sen çok yükseksin o ara çıkıp gidiyorsun ya da herhangi bir diyalog geçiyor aranızda. "Sen bana bunu yaptın" diyor, senden kaynaklı bir nedenden dolayı ben oraya geldiysem burada sen haklı falan değilsin. Benim gözümde asla haklı olamazsın. Çünkü sorun benden kaynaklıysa sıkıntı yok o başka bir şey. Orada gitmesini de konuşmasını da bilirim. Ama senden kaynaklı bir şeyin sonunda beni suçlarsan istediğin kadar suçlayıp 3 sene de senden özür dilememi bekleyebilirsin çünkü olmayacak. Esra Bilgiç, "Özür bekleyen mesaj atsın, söylesin bana" gibi bir şey demişti, tam olarak oyum ben de galiba.
KESKİN ÇİZGİLERİM VAR, GURUR BENİM İÇİN FAZLA ÖNEMLİ
-Keskin çizgilerin var. Zor mu bu, yoksa daha mı güzel bir şey kestiremedim…
Var. Benim babam da öyle. Çok ketum bir adam. Ben çok gururlu bir insanım. Gurur benim için fazla önemli. Birinin aklında da öyle kalmak isterim. Gururum onurum falan biraz önemli benim için.
-Bir ilişkiden en çok ne beklersin?
Ben tam bir ilgi böceğiyim. Önceliği ben olacağım. İşine gücüne elbette saygım vardır ama hayattaki önceliğinin ben olması, benim yerime de bir şeyler düşünebilmesi hoşuma gider. Hazal bundan mutlu olur, bana bir şeyle gelmesi çok hoşuma gider. Çevremdekilere nasıl davrandığı çok önemli.
İLK GÖRÜŞTE AŞKA İNANMAM
-Hazal'ın dünyasındaki aşkı bana anlatır mısın?
Ben aşkın pek tanımı olduğuna inanmıyorum. Bu arada ben ilk gördün çarpıldın olayına da inanmıyorum. Hoşlanırsın, bir duygu bir enerji hissedersin, zaten ona göre devam edersin. Hani aşk ile sevginin tanımını ayrı yapıyorlar ya, benim için o bir. Bende zamanla olur, tanıdıkça olur. Zor zamanlarımda nasıl tepki veriyor? Bir çözüm beklediğim için değil. Oturup da seni sadece dinleyecek ve elini tutacak birine bazen muhtaçsın. Ben zaten hallediyorum, hiçbir zaman kimseden de benim sorunlarımı halletmesini beklemedim. Ama böyle olmasını isterim ve bu duygunun zamanla aşkı getirdiğine inanıyorum. Bir hoşlantıyla başlayıp sonra bir uyum, bir olmak. Eğer bir tanım istiyorsan; aşk, tek kişi olabilmek benim için.
KISA SORULAR
-Hayatınızdan neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Enerjimi.
-Çevrenizden kendiniz hakkında en sık duyduğunuz şikâyet nedir?
Yine aynısı biliyor musun? "Yeter ya çok enerjiksin nasıl böyle olabiliyorsun" falan yani.
-Takıntı derecesinde bir huyunuz, bir özelliğiniz var mı?
Sabah kalktığımda elimi yüzümü yıkamadan Türk kahvesi makinesine basarım ve başka hiçbir kahveden bahsetmiyorum. Ben Türk kahvesi insanıyım, sen seversin sevmezsin (gülüyor). Gittiğim yerde de olacak, deliririm gerçekten.
EGOLU İNSANA TAHAMMÜL EDEMEM
-"Asla tahammül edemem" dediğiniz o şey?
Ego. Hiç öyle davranmam insanlara. Beni geçtim; yanımdaki, karşımdaki herhangi bir insana öyle davranılmasına hiç tahammülüm yok.
-Ağzınıza asla sürmediğiniz, "kokusuna bile tahammül edemem" dediğiniz bir yiyecek var mı?
Mantara alerjim var yemem, yiyemem. Kemiksiz et türlerini sevmiyorum. O galiba.
-Kıskanç biri misiniz?
Şimdi iki türüm var orada da. Arkadaşlıkta hiç değilim. İlişkide kıskancım. Rahatsız olduğum biri vardır mesela, gel bak gör sen nasıl kıskanıyorum, ona neler ediyorum.
-Takip etmiş, fotoğraflarını beğenmiş mesela…
E geçmiş olsun, kendine iyi baksın. Hayatta başarılar dilerim o saatten sonra.
-Direkt silip engeller misin?
Direkt yaparım. Ben saçma sapan bir şeyde bile engelleyip silebiliyorum. Çok hızlı siliyorum. Kötü bir özellik insanlara göre ama acayip hızlı insan silerim.
-Cimri biri misiniz?
Hiç değilim ya.
-En çok neye para harcarsınız?
Giyime kuşama harcarım. Parfüme çok düşkünüm. Koku takıntım var. Gece yatmadan parfüm sıkar yatarım. O kadar.