Ünlü şarkıcı Gülçin Ergül, Sabah TV'de 'Yasemİnce İtiraflar' programında Yasemin Döngel'in konuğu oldu. Yaptığı itiraflarla ses getiren Ergül, "Hayatın acılarını otuzlarımda gördüm" sözleriyle dikkatleri üzerine çekti. "Artık ayaktayım" diyen şarkıcı, "herkes düşebilir, herkes düşüyor. Tekrar ayağa kalkıp güçlenmek önemli olan" sözleriyle zor olanı nasıl başardığını anlattı. İşte röportajın tüm detayları…
-Nasılsın, neler yapıyorsun?
İyiyim. Yeni şarkım çıktı "Drama Queen" isimli. Artık ayaktayım ve bu şarkı, bundan sonra yapacağım pozitif vibe'lı bütün şarkıların tabanı olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü iyi kötü yaşadığımız her şeyi bastırmadan yaşamalıyız. Tam tersi bir şarkı yapsaydım bence samimi ve gerçek olmayacaktı. O yüzden ben yaşadıklarımı ve duygularımı yansıtmayı seviyorum. Bu da öyle bir geçiş şarkısı. O yüzden samimiyetimi korumak benim için önemli. İyi gidiyor.
-O kadar samimi konuştun ki seni izlerken "ne kadar içten, ne kadar içi dışı bir" dedim. Hiç ikiyüzlü, yalanlar söyleyebilen biri olamadın değil mi?
Evet. Gerçekten öyle, saklayamıyorum. Zaten öyle bir amacım olmuyor. Hep böyle yaşadıklarımı yansıtan biriyim. Hatta bazen fazla şeffaf olduğumu düşünüyorum. Bazen daha saklı kalabilirim diye düşünüyorum kendimi korumak amaçlı. Olduğum gibi olmak beni daha özgür kılıyor.
-Tam 1 yıl önce bir röportaj yapmıştık seninle. Zor günlerden geçtin ama daha iyi gördüm seni. Şimdi nasılsın, bu süreçte neler yaptın?
Bu bir yıl nasıl geçti hiç bilmiyorum. Zaman kavramım biraz kaybolmuş gibi diyebilirim ama yeni şarkılarımızı şimdiden planladık bu süreçte. Zor bir zaman geçirdim ama iyi anlarım da oldu tabii. Her şey iç içe, iyi kötü pozitif negatif her zaman iç içe bir şekilde yaşıyoruz. Ve devam ediyoruz Survivor olarak. Böyle, güçlendiğim bir yıl daha oldu.
-Peki "Drama Queen" adlı yeni şarkına gelelim. Müziği ve sözleri sana ait değil mi?
Evet. Emre Bayar da son anda bir bölüm ekledi. Böylelikle ortak yazmış olduk. Çok da güzel bir iş çıktığını düşünüyorum.
-Evet katılıyorum. Şarkının özellikle sözleri çok dikkat çekici. "Kör eden aşkla şimdi görürüm" gibi derin anlamları olan cümleler var. Nasıl kağıda döküldü bu sözler, hangi duyguları yaşadın bu şarkıyı yazarken?
Aslında bu şarkıyı ben 1,5 yıl önce yapmaya başlamıştım. O zaman erkek arkadaşım hayattaydı. Ve ben ilk kayıtları yaparken o arkadan şaka yaparak kaydıma müdahale ediyordu. O kayıtları gülerek dinledim sonra. Yaşadıklarımla beraber demlenen bir şarkı oldu ve sözleri de değişti. "Kör eden aşkla şimdi görürüm" kısmı sonradan değişen bölümlerden. O yüzden benim için yine özel bir şarkı diyebilirim.
PSİKOLOJİK DESTEK ALIYORUM
-Şarkının adı dikkat çekici: 'Dram kraliçesi'… Ve sen dram kraliçesi olmadığını anlatıyorsun bu hikayede. Zor olanı seçtin, bir 'drama queen' yaratmadın Gülçin'den. Bunu nasıl başardın?
'Dram kraliçesi' değilim, daha fazla da olmak istemiyorum şeklinde bir imaj veriyorum. Evet, sonuna kadar acılarımızı da yaşıyoruz ama bunu seçmeyip de güçlenip ayakta olmayı seçebiliriz. Çünkü herkes düşebilir, herkes düşüyor. Tekrar ayağa kalkıp güçlenmek önemli olan. Bu da o süreci yansıtan bir şarkı. Bu süreci de nasıl başardım; tabii ki psikolojik destek alıyorum. Onun dışında gerçekten zor dönemlerim geçti ama şarkıları kaydederken stüdyoda ve vokal egzersizlerimi yaparken söylediğim motivasyon cümleleri bile beni hayata bağlamaya yetebiliyor bazen. Çünkü bir şeyler için çaba sarf etmek ve bir hedefe giderken o yolda zaman geçirmek çok güzel ve insanı hayata bağlayan bir şey. Ben de bu şekilde hayatta kalmaya çalışıyorum. Bana iyi gelen şeyler yapmaya çalışıyorum. Ve zamanla daha iyiye doğru gidiyor, bu bir süreç. Farklı aşamalardan geçiyorum. Herkesin de yaşadığı bir şey, yalnız olmadığımı da biliyorum. Beni yalnız bırakmayan tüm dostlarıma, arayan soran herkese de çok teşekkür ediyorum.
-Peki, seni bu süreçte aramayıp hayal kırıklığına uğratan, hayatından çıkardığın isimler oldu mu?
Yok olmadı. Zaten benim kimseden öyle bir beklentim olmadı. Tam tersi beklentim yokken bu kadar çok destek almış olmak beni çok mutlu etti. Mutlu etti derken, ayakta tutmaya gerçekten yardımcı oldu.
-Son görüştüğümüzde "10 kilo fazlam" var demiştin. Hatta "aynaya baktığımda eski Gülçin'i görmüyorum. Kendimi eskisi kadar sevebiliyor muyum bilmiyorum" ifadelerini kullanmıştın. Bu süreçte istediğin sonuca ulaşabildin mi, şu anda kendini eskisi kadar sevebiliyor musun?
Spor beni çok hayatta tutuyor. Çalışmalarla gerçekten ayakta duruyorum ama bir yandan da benim kortizondan dolayı, son dönemde iki kere kortizon almıştım. Bir insülin direncim ortaya çıktı diye tahmin ediyoruz. Onunla savaşıyorum bir yıldır. Biraz daha kolayladım sanki durumu.
KİMSE KİMSENİN YERİNİ TUTMAYACAK
-Gördüğüm kadarıyla kendini işine kaptırmış bir şekilde hayatına devam ediyorsun. Özel hayatın ne durumda peki? Yeniden birini hayatına almaya hazır mı Gülçin?
Kimse kimsenin yerini tutmayacak onu biliyorum. Ama kendimi de kapatmamam gerektiğini, umudumu kesmemem gerektiğini de biliyorum. Çünkü daha hala gencim ve tabii ki kapatmamam gerekiyor. Ama yavaş yavaş artık bilmiyorum önümüze hayat ne getirirse bekliyorum. Çok da beklenti içinde değilim tabii ki ama hayat ne getirirse onu kucaklamak zorundayım.
HAYATIN ACILARINI 30'LARIMDA GÖRDÜM
-Şimdilerde 30'lu yaşlarının sonlarındasın. 30'lar sana neler öğretti? 20'li yaşlarınla kıyaslarsan nasıl bir Gülçin ortaya çıktı?
Çok şey öğrendim. Hayatın acılarını da 36-37'lerde gördüm, hiç böyle olduğunu bilmiyordum bu yaşıma kadar. Ama bu yıl öğrendiğim en büyük şeylerden bir tanesi hayatımda en önemli şeyin denge olduğu. Her şeyde denge çok önemli. Herkesle ve her şeyle doğru mesafeyi ayarlamak da çok önemli. Çünkü bize iyi gelmeyen şeyleri kabul edip hayatlarımızın dışında tutabiliriz. Gereği olduğunda da onlar bizim aslında çok da tercih etmediğimiz ama kabul ettiğimiz insanlar olabilir gibi. İşte böyle yani denge çok önemli.
-Geçen röportajda hiç konuşmamışız, o nedenle kısaca değinmek isterim; Gülçin nasıl bir çocukluk geçirdi? Şöyle bir düşündüğün zaman; anıların keyifli mi, hüzünlü mü?
Ben çocukken şu anki halimden çok daha çekingen bir çocukmuşum. Aynı zamanda da hiperaktif olduğum için kendi kendime oyun oynamayı çok seven, kendime yetebilen ama çok hareket etmeyi seven, o şekilde deşarj olan bir çocukmuşum. Annem de bunu sağlayabilmek için beni faaliyetlere yolluyormuş. Piyano, bale, koro, okul, sonra dershane… Hep sosyalleştirmeye çalışmış. İçe dönüklüğümü aslında biraz kırmaya çalışmış annem. Ama bilmiyorum o içten gelen bir şey benim yapımda var. Şimdi ben de onu kırmak için çok çaba sarf ediyorum tabii daha sosyal, daha rahat biri olmak için. Birazcık da başarı oluyor sanki, en azından daha çok konuşuyorum eskisine oranla. Eskiden konuşmayı gereksiz bulurdum. Şimdi kendimi ifade etmemin aslında önemli olduğunu, daha samimi olduğunu düşünüyorum.
-Aile bağlarınız kuvvetli midir?
Kuvvetlidir. İki ablam var. Bir tanesi yurt dışında yaşıyor, çocukları var. Aramızda yaş farkları var baya, 9 ve 11 yaş. Bana tekne kazıntısı derler. 3 tane annem varmış gibi büyüdüm. Evin kaç yaşında olursa olsun küçük çocuğu hep benim. O yüzden o şımarıklığı da yaşayan o son çocuğum.
-Peki Kısa Sorular'a geçmeden son olarak sorayım, bundan sonrası için ne gibi hedeflerin ve hayallerin var?
Hayallerimden bahsetmek pek istemiyorum, çok hayal kurabilen biri de değilim galiba eskisine oranla.
-Neden?
Daha çok anı yaşamayı tercih ediyorum ve ileriden bahsetmektense onları yaptıktan sonra göstermeyi daha realist buluyorum. Çünkü bazı şeyler yolda değişebiliyor.
KISA SORULAR
ARABESK ALBÜM EN BÜYÜK PİŞMANLIĞIM!
-Hayattaki en büyük pişmanlığın nedir?
Yanlış bir zamanda arabesk albüm yapmış olmak olabilir. Aslında yapmamak için çok direnmiştim ama başka bir zamanda başka bir şekilde yapılabilirdi. Ama yine de çok sevilen bir albüm. Başka bir zamanda ya da başka bir şekilde olsaydı gibi şeylerim var. Ama o da bana çok şey öğretti. Yeni bir teknik kazandım onunla. Başka bir tarzda söylemek için kendi tekniğimi geliştirdim diyebilirim.
-En büyük zaafın nedir?
Tatlı, şeker. Şekeri bıraktığım uzun dönemler oldu ama şu an insülin direncim var ve sanki şeker beni çekiyor (gülüyor).
-Seni bu hayatta en çok sinirlendiren şey nedir?
Altı boş, çok ısrarlı şekilde ve çok kendinden emin bir şekilde bir şeyin ısrar edilmesi.
-Çevrenizden kendiniz hakkında en sık duyduğunuz şikâyet nedir?
"Sesine diyecek hiçbir şey yok ama pop şarkı yapmalısın" diyenler oluyor. Ben zaten popun bir tarzını yapıyorum. Ben Gülçin'im, Gülçin olarak bir çizgide ilerlemem gerektiğini biliyorum. İstikrar çok önemli. Belli başlı herkesin şarkı aldığı söz yazarları var. "Onlardan niye söz ve beste almıyorsun?" gibi yorumlar olabiliyor. Onu da kendim gerçekleştirdiğim için diye cevaplandırabilirim.
-"Asla tahammül edemem" dediğin insan tipi?
Altı boş atan ve saçmalayan kişiler olabilir. "Madem konuşuyorsun, biraz araştır" demek geliyor içimden.
-Eskiye dair özlem duyduğun bir şey var mı?
Konservatuvar yıllarımı özlüyorum. Konservatuvarda okumak çok güzeldi. Her ne kadar şu an müzik içinde olsam da, dans okumuş biriyim. Çok güzel yıllardı.
-Herhangi bir şey yapmıyorsun değil mi dansla ilgili?
Şu an hayır yapmıyorum. Ama en büyük kaybım odur herhalde. Belki şarkı söylemekten bile iyi yaptığım bir şeydi ara vermeseydim. Hayatımda 3 tane kaza geçirdim. O kazadan sonra dansa devam edemeyince biraz böyle ayrı kaldım. İşte kliplerimde dans ediyorum. Devam edebilirim aslında yine de geç değil.
-Hakkında bilinen bir yanlış var mı? Varsa düzeltir misin?
O kadar çok yanlış var ki… Annemin adı "Şükroş" filan değil, babamın adı "Mustafa" değil. Birileri böyle yazmış yani. Aslında yanlış olması da güzel (gülüyor). Bilmeseler de olur. Önemli olan benim yaptığım müzik.
HAYATIMDA YAPTIĞIM EN BÜYÜK HATAYDI!
-Bize programın adına yakışır bir itirafta bulunur musun?
Herhalde hayatımda yaptığım en büyük hata konuşmam gereken yerde susmak olabilir. Çünkü sükut altındır diye düşünüyoruz evet ama bazen o işlemeyebiliyor. Çünkü kendinizi yanlış anlatabiliyorsunuz susarak. Sustuğunuz zaman herkesin algısına göre, hayal gücüne göre düşünce oluşuyor. Her kafada farklı şekilde yorumlanıyor ve öyle bir imaj çiziliyor. Sizin aslında sustuğunuz nedenden çok daha farklı bir şekilde algılanmanıza sebep oluyor. Sustuğum için doğru dermişim gibi oluyor. Oysaki öyle bir şey yok ya da ben öyle bir dalaşa girmek istemiyorum. Bu yüzden pişman olup, "zamanında konuşmuş olmam gerekiyordu" dediğim zamanlarım oldu. Bazen sükut altın olmayabilir.