-Nasılsınız, hayat nasıl gidiyor?
Hayat bu aralar yoğun. Haftanın 5 günü set; iki günü 7ArtFilmveSahneSanatları da oyunculuk derslerim derken hafta nasıl başlayıp bitiyor bilemiyorum. Evdeki zamanımı da yemek ve ev işleri ile dengelemeye çalışıyorum.
- Yeni bir diziye başladınız 'Annenin Sırrıdır Çocuk' setinden, hayat verdiğiniz 'Fidan' karakterinden biraz bahseder misiniz?
Fidan her mahallede karşımıza çıkabilecek türden bir kadın. İş bitirici ve cevval bir karakter. Her yerde gözü kulağı var. Sabriye ve özellikle de Meryem karakterleri ile de güçlü ve özel bağları olan Fidan zamanında Meryem'i Nuh için bulan ve aracı olan kadın. Sabriye ile dostlukları da buraya dayanıyor. Sabriye ile Meryem arasındaki itiş kakış da, Meryem için bir bariyer görevini de görüyor kaynanasına karşı.
- En başa dönersek, oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz? Ailenizin, çevrenizin etkisi oldu mu?
Benim oyunculuk hikayemin startını ilkokul öğretmenim Kadriye Oğuz verdi. Benim sınıfı eğlendirdiğim ufak skeçlerdeki taklit yeteneğimi gören ve ailemi çağırıp ''kızınızın oyunculuğa yeteneği var araştırıp konservatuar eğitimi almasını sağlayın'' diyen Allah rahmet eylesin İlkokul öğretmenimdir. O hafta konuşuldu evde hatta rahmetli babam belediye konservatuarına gidip bilgi almış. Baktılar liseden sonra sınavlarına giriliyor bir hafta sonra unutuldu gitti mevzusu, daha çok var diyerek. Aile de benden başka oyuncu yok. Sanat ile ilgili kimse de yok. Tek ve sonuncu da benim. Sonra lise bitti. Önce Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde bir senelik kursiyer ardından da 1991 yılında Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde Tiyatro bölümüne girdim, 1995'te mezun oldum. 1990'dan bu yana profesyonel oyunculuk yapıyorum.
- Nasıl bir çocuktunuz? Şöyle okul yıllarına gitsek aklınıza ilk gelen anınız ne olur?
Ben hep aykırı olan çocuktum. En düşünülmeyeni söyleyen ve en çok hayal kuran. Ayrık otuydum hep. O kadar çok severdim ki hayal kurmayı ve kendi kendime konuşmayı ilkokulda öğretmenim derste dalıp dalıp gittiğim için; beni cam kenarından alıp duvar kenarındaki bir sıraya geçirmişti. Dilim düşüncelerimin hızına yetişemezdi ve bu yüzden bir dönem kekemelik yaşadım. Sonra sonra kontrol altına almayı başardım ve kayboldu gitti kekemeliğim. Kendi kendime hallettim. Bizimkilerin haberi bile olmadı sanırım.
- Kariyerinize başladığınız ilk yıllardan bugüne, yer aldığınız tüm diziler unutulmazlar arasında. Çiçek Taksi, Çılgın Bediş, Yalancı Yarim, Ömre Bedel, Benim İçin Üzülme, Adına Feriha Koydum, Aşk ve Mavi, O Hayat Benim ve dahası… Şanslı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Oyun oynama ile geçen 32 yıl elbette kendimi şanslı buluyorum. Tiyatronun altın çağının sonuna tanıklık ettim. Dormen Tiyatrosu'nun her kademesinde çalıştım kapanana kadar. Uzun turneler de çok şey öğrendim ustalardan. Özel kanalların açılması ile TV yolculuğum boyunca birçok dizide, birçok karaktere hayat verdim nefes oldum. Mesela benim ilk TV deneyimim rahmetli Üstün Asutay'ın başrolünü oynadığı "Bizim Mahalle" dizisidir.
-İşinizle ilgili ne zaman, neye itiraz edersiniz? Olmazsa olmaz etik kurallarınız neler?
İşimle ilgili en tahammül edemediğim şey hadsizliktir. Net olarak bunu en başa koyabilirim. İkincisi de Cıvıklık. Rahatlık kisvesi altında gevşek gevşek olan tavırlar.
-Son dönemde yıkılmaya başlanan oyunculuktaki güzellik tabuları hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Oyunculukta asıl kıstas size göre ne olmalı?
Oyunculukta kıstas her zaman oyunculuk olmalı. Başka bir kıstasın olması ne kadar abesle iştigal. Güzel olduğunuz için bir rolü almazsınız ki… O rol güzel bir kadın olacaksa eğer ona dönüşürsünüz yani evrilirsiniz. Ama günümüzün al tüket at işleyişindeki kapital düzen, bizlere 'güzel olan oyuncudur'u dayatıyor. Bu külliyen yalan. Bu yalana bizi inandırmaya çalışıyorlar. Ben özellikle de dizi sektöründe bu bakış açısının kırıldığına inanmıyorum. Belki sinema için bu geçerlidir. Ama yapımcıların hala sıfır beden olsun diye tavsiyelerde bulunduklarını duyuyorum. Zayıf=güzel ve çekicidir dizilerin gözümüze gözümüze soktuğu bir saçmalık. Tıpkı takipçi sayısına göre başrol belirlendiği gibi. Gerçek hayata uymayan ne kadar işleyiş varsa dizi sektöründe var. Hayattaki defolu insanları pek göremezsiniz dizilerde.
-O kadar doğal bir oyunculuğunuz var ki, insanların evinden biri gibisiniz. Bunun sırrı ne?
Müjdat Gezen hocamızın bir ekolü vardı, derslerinde hep bunun altını çizerdi ''Oynamıyormuş gibi oynamak'' ömrüm boyunca oyunculuğumda, bunun anlamı peşinde koştum. Sıradan ve anlaşılır ama yapılmaya çalışıldığında taklit edilemeyecek kadar da zor. Benim oyunculuğumun stil tanımı tam da budur.
- Set dışında zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Fazla kimsenin bilmediği bir ritüeliniz var mı?
Set dışında ki sınırlı vakitleri ev işleri ve oğlum Ayaz ile geçirmeye gayret ediyorum. Moda tabiri ile oğlumla kaliteli vakit geçirmek için uğraş vermekteyim. O şimdi 11 yaşında ve ilgi alanları daha farklı. Açıkçası artık ben ona ayak uyduruyorum.
Benim kendim ile ilgili en istikrarlı ritüelim 'Hamam'dır. Hamam da uzun saatler geçirmek iyi geliyor ruhuma. Kese-köpük rahmetli annem ile çocukluğumdan beri yaptığım ve severek yaptığım bir miras gibidir benim için. Bir de düzenli hacamat yaptırırım, sağlık için bu sene kafama da yaptırmaya başladım.
-Ayaz adında bir oğlunuz var. Birgül Ulusoy nasıl bir anne?
Ben yapı olarak ciddi ve disiplinli biri olduğum için kuralları ve kaideleri bol bir anneyim. Cıvık çocuk sevmem. Ayaz'da bu çizgide büyüyor. Artık 11 yaşında dolu dolu, 12'den gün almaya başladı. Zoru geride kaldı çünkü altyapısı gayet güçlü. Artık bakıyorum da aldığı kararlar ve bunları uygulama yöntemleri gayet akılcıl. İstanbul dışında çalıştığım işlerimde artık kendi kendini çekip çevirebilecek kadar hayatına hakim.
Zaten benden daha sosyal :)) Tenis antrenmanı, piyano dersi, İspanyolca kursu derken zaman hızlı akıyor onun için. Ona sık sık sarılıp hep söylediğim bir şey var 'Seni sevdiğimi sakın unutma'' Konuşmayı sohbeti çok sever Ayaz; bazen herhangi bir konuda saatlerce konuşuyoruz. Bazen de İstanbul kartlarımızı doldurup İstanbul'u keşfe çıkıyoruz.
-Daha önce mesleğiniz için yaptığı en büyük fedakârlığın, evliliğinizi bitirmek olduğunu söylemiştiniz; Sizce bir evliliği devam ettiren şey aşk mı yoksa yol arkadaşlığı mı?
Evlilik yoldaşlığında aynı yöne bakmıyorsanız o evlilik bitmeye mahkumdur. Aşk; seks ile bağlantılı bir hormon patlaması olduğu için o bir müddet sonra bitmeye mahkum. O bittiğinde yol arkadaşınız ile aynı ufkun güneşinde uyanıp yol yürüyebiliyorsanız o evlilik yürür gider. Ben beni asimile etmeye çalışan bir erkeği boşamıştım o vakitler.
Mesleğimden beni uzaklaştırmaya çalışan ve bunu mobbing uygulayarak başarabileceğini düşünen bir erkeği geride bırakıp mesleğimi tercih ettim. Üreterek ruh sağlığını korumak daha iyi bir seçimdi. Sanırım erkeklerin çoğu sohbet meclislerinde üreten kadın nutukları atıp evinde üretmeden ona biat eden kadın istiyorlar.
-Geriye dönüp baktığınızda cebinizde 'iyi ki' ler mi, 'keşke' ler mi daha çok?
Her vakit 'iyi ki' ler var geriden bugüne gelen. Ben inançları güçlü bir kadınım. Olana da olacak olana da binlerce şükür. Belki o olmayan da bir hayır vardı da olmasına izin vermedi Rab. Keşkelerle ömür mü geçer. Hep ileriye ve iyiye.
-Gelecekle ilgili nasıl hayalleriniz var? Şan, şöhret, para sizin için ne anlama geliyor?
Gelecek ile ilgili yegâne planım 'sağlık' 51 yaşında bir kadın oyuncuyum Türkiye'de. Bu zor sektörde bunca senedir her tür duyguyu oynadım ekranlarda. Para kazanıyorum ve tanınıyorum 32 yıldır. Sağlıklı bir son düzlük koşarsam yemede yanında yat olur. Şöyle ayaklarımın üzerinde kemiklerim güçlü, zihnim açık. Bu mesleğin bir durma noktası yok çünkü. Bir de mental olarak ölüme hazırlanmak lazım ufak ufak. Sonsuzluk Allah'a mahsus.
-Kendinizi şımartmak istediğinizde ne yaparsınız?
Hamama giderim. Kese ve köpük masajı göbek taşı ritüelimi yaparım. Eve dönünce de çay demleyip içmek ve koltukta biraz şekerleme yapmak. Bu anları yaşarken ruhuma reset atmış gibi oluyorum…
-Son olarak Sosyal medya ile aranız nasıl? Takipçilerinizden gelen yorumları takip eder misiniz?
Sosyal medya ile düzeyli bir ilişkimiz var. Takipçi meselesi biraz karışık bir mesele zaten. Herkese yetebilmeniz imkansız. Bir de niye yetebilesin ki. Düzgün yazılara cevap vermenin dışında bir çabam yok sosyal medyada. Bir de sayfalarımı yaptığım işleri duyurduğum bir gazete gibi kullanıyorum sadece.