Yalı Çapkını'nın Kazım Ağa'sı Diren Polatoğulları Sabah TV'de 'Yasemİnce İtiraflar' programının bu haftaki konuğu oldu. Hayat verdiği karakterin defolarından bahsetti, "toplumumuzda böyle insan çok var, ben çok görüyorum" itirafında bulundu. "Sokakta yürüyemiyoruz. 'Esme, bilesin' diye sürekli bağırıyorlar çağırıyorlar" diyen Polatoğlulları, bu repliklerin ise nasıl ortaya çıktığından bahsetti. İşte tüm detaylar...
-Nasılsınız, neler yapıyorsunuz biraz ondan bahsederek başlayalım…
İyi çalışıyoruz, yoğun bir tempodayız. Tiyatro da var.
-Sayısız işte yer aldınız, pek çok projeyle sizi tanıma fırsatı bulduk fakat "Yalı Çapkını" ile yıldızınız parladı desek yalan olmaz. Böyle bir ilgi bekliyor muydunuz?
Bekliyorduk ama iki ay sonra 15 reyting alacağız diye düşünmüyorduk. Çünkü o reytingler çok büyük reytingler. Tabii ki bu kadarını beklemiyorduk ama işimizin başarılı olacağını, güzel olacağını biliyorduk. Matematiği çok doğru ve düzgün bir iş.
TOPLUMUMUZDA BÖYLE ÇOK İNSAN VAR
-Senaryo ilk geldiğinde sizi en çok ne etkiledi?
Düzgün senaryo benim için çok önemli. Hayal ettirmesi gerekiyor bana. Karakteri ben çok sevdim; defoları olması, aile babası olması… Başta çok psikopat, manyak bir adam gibi duruyordu ve öyle gidecek zannediliyordu ama öyle değil. Baktığımız zaman toplumumuzda böyle insan çok var. Ben çok görüyorum. Sokakta çok güzel muhabbet ettiğiniz, sizi güldüren birisi evde bambaşka biri haline gelebiliyor. Öyle çok insan tanıyorum ben. O yüzden çok gerçek her şey. Sadece okuduğumda yaşla ilgili "benim yaşım az değil mi ya bunun için, ufak kalmıyor muyum?" diye bir endişe oldu bende. Bıyık filan bıraktık, öyle hallettik (gülüyor). Çünkü Afra'yla (Saraçoğlu) Beril'in (Pozam) kızım olması… Ufak mı kaldım filan dedim ama erken evlenmiş olmuş, problem yok.
-Kazım Ağa karakterine hayat veriyorsunuz. İzleyicinin belki de en çok kızdığı ama en çok güldüğü de bir karakter. Hem çok içten oynuyorsunuz, hem çok iyi şive yapıyorsunuz. Role nasıl hazırlandığınızı merak ediyorum…
Antep'e gittik. Orada Murat ağabeyimiz var, ondan rica ettik şive için. Ben 2-3 gün önce gittim Antep'e, onunla gezdim. Her yere gittik onunla, gözlem yaptım. Şivede önemli olan şey melodi, melodiyi yakaladığınız zaman kelimeler çok zor değil. Hatta ben bazen kelimeleri yanlış bile söyleyebiliyorum. Hiç'e 'heç' diyorum mesela, ama 'heç' demeyip 'hiç' diyebiliyorum. Melodi çok önemli şivede. O da dinleyerek olabiliyor ancak. Murat ağabeyi hep duyarak aldım. Çok zorlanmadım, zorlanacağımı düşünüyordum çünkü hiç bilmediğim bir şiveydi. Ben de doğuluyum, Tunceliliyim ama Antep farklı. Çok zorlanmadım yani açıkçası. Şerif abla zaten Antepli. Yani Antepli değil de, 5 senedir filan orada çalışıyor. O normal Antepli gibi geldi sete. Harikadır o da. O zorlanmadı, biz başlarda zorlandık tabii. Oldu ya, becerdik yani.
BAŞTA ENDİŞELENDİM, "HEP BÖYLE MANYAKLIK PEŞİNDE Mİ OLACAĞIM?" DEDİM
-Dayak, değersizlik, psikolojik şiddet... Bunları yaşayan binlerce kadın var. İnsan oynarken de bir empati yapıyordur diye düşünüyorum. Bu tarz sahnelerde neler hissediyorsunuz, hangi duygularla oynuyorsunuz?
Kesinlikle insan bunu düşünüyor. Projeyle ilgili ilk görüştüğümüzde yönetmenimizin ve yapımcımızın tavrı çok rahatlattı, bir de bana açabilecekleri alanı anladım ben. Yoksa endişeleniyordum ben de ondan başta, "nereye gidecek ki bu herif, ne olacak ki, hep böyle manyaklık peşinde mi olacak?" diye. Öyle olmadı, öyle olmayacağını da zaten anlattılar. O beni çok rahatlattı. ben de endişelendim ama başta yani.
SAÇMALAYABİLİRDİM, ÇOK İNCE BİR NOKTA O
-'Kazım Ağa' aslında kötü olarak tanımlayabileceğimiz bir karakter. Ama dizinin şu anda başrolleri kadar fenomen oldu, bunu nasıl başardı?
Beraber yaptık onu. Sağ olsunlar bana alan açtılar. Hep tepemdelerdi, çünkü çok ince bir nokta o, saçmalayabilirim de ben orada. Hep bakıyorlardı, uyarıyorlardı. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair konuşuyorlardı benimle. Çok faydalı oldu yani.
SOKAKTA YÜRÜYEMİYORUM!
-Sokakta insanlardan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Sokakta yürüyemiyoruz. "Esmeğğğ, bilesiiin" diye sürekli bağırıyorlar çağırıyorlar. Sokak acayip, yurdum insanı harika (gülüyor). Dansöz kıyafeti filan giydiriyorlar bana, oynatıyorlar. Acayip şeyler var. Gösteriyorlar bana ben çok sosyal medyacı değilim. Tam arada kalan dönemim ben, 80'liyim. Ben çocukken hiçbir şey yoktu. Şimdi inanılmaz. Ona ayak uyduramadım ben çok. O yüzden bana gösteriyorlar, acayip şeyler var çok gülüyorum ben de.
-Peki 'bilesin' repliği nasıl ortaya çıktı?
Senaryoda vardı, fakat diyorum ya melodi işte. 'Bilesin' bilinmedik bir kelime değil aslında çok basit bir kelime. Ama öyle söyleyince güzel oldu. Şive öyle bir şey işte.
DÜĞÜN SAHNESİNİ UNUTAMIYORUM
-Diziyle ilgili son olarak şunu sormak isterim; en unutamadığınız sahne hangisi oldu?
Antep'teki düğün sahnesi diyebilirim. Sıcaktan patladık çünkü. Şerif abla bile "artık yeter çocuklar" filan oldu böyle. O kadar alışkın olmasına rağmen Antep'e. Çok acayip sıcaktı, çok değişikti.
SÖYLEYECEĞİM ŞEY YANLIŞ ANLAŞILABİLİR AMA…
-Biraz da oyunculuktan bahsedelim isterim… Bu işin eğitimini alan, yıllardır da icra eden isimlerdensiniz. Sizin için oyunculuk ne ifade ediyor, sizi tatmin eden tarafı ne?
Söyleyeceğim şey yanlış anlaşılabilir ama meslek, iş, böyle kavramlara çok inanan bir adam değilim. Bu hayata geldik, bir süre takılacağız ve gideceğiz. Böyle bakıyorum ben. O yüzden de hiçbir şeye çok fazla anlam katmıyorum. Çocukluğumdan beri oyun oynuyorum, en sevdiğim şey oyun oynamak. Burada da bana bir alan veriyorlar. Şunu oynayacaksın diyorlar, çıkıyorum oynuyorum. Çok zevkli bunu yapmak, iş gibi gelmiyor hiç bana. Hiçbir zaman da gelmedi. Ondan tercih ettim çok açık söyleyeyim.
İşletme okuyordum ben Nevşehir'de, baktım ben oyunculuk yapabilirim. E nasıl yapalım bunu, okul okumak gerekiyor. Ben ona inanıyorum. Gittim okudum. Okuyunca baktım yapabiliyorum, yapabilince "bundan daha güzel iş olamaz" dedim.
İYİ PROJEDE HİÇBİR SINIRIM OLMAZ
-Oyunculukta sınırlarınız var mıdır? 150 kiloya çıkmak, saç kazıtmak vs…
150 kiloya çıkmayı başaramam, başarabilsem yaparım ama. Kilo almakta çok zorlanıyorum ben. Vermesi kolay da (gülüyor). İyi projede hiçbir sınırım olmaz. Yapabileceğim her şeyi de yaparım. Çok da büyük zevk alırım.
- Bu sektör zordur, acımasızdır derler. Kaprisli insanlar, yapılan haksızlıklar, psikolojik şiddet… Siz yaşadınız mı bu tarz durumlar?
Benim başıma gelmedi. Çalıştığım setlerde problem yaşadığımı hatırlamıyorum. Ufak tefek şeyler olmuştur tabii ama kimseyle bir problem yaşamadım. Ben insanlarla iyi anlaşırım. Sette en çok önem verdiğim şey kibarlık. Çünkü çok fazla insan var, yoğun tempoda çalışıyoruz. Dolayısıyla kibar olmazsan birbirine gerginlik olabiliyor. O yüzden ona çok dikkat ediyorum.
-Son dönemde ekranlarda yeni yüzler görmeye başladık. Beğeniyor musunuz yeni nesil oyuncuları, oyunculukları?
Çok başarılı bulduğum insanlar var. Tabii ki vasatlar da var. İzliyorum, takip etmeye çalışıyorum. Başlayan işlere bakarım her zaman. Sonrasında da sevdiklerime devam ederim. Mesela bizim diziyi ben saatinde televizyondan izlemeye çalışıyorum. Hoşuma gidiyor yani. Aslında bu teknolojide gerek yok ama ben televizyon çocuğuyum. Televizyondan vazgeçemiyorum.
-Peki biraz da sizden bahsetsek… Özel hiçbir bilgi yok sosyal mecralarda hakkınızda. Oyunculuğunuz yanı sıra hangi kimlikleriniz var; eş, baba, amca, dayı, kardeş, abi? Nasıl bir hayatı var oyunculuk dışında Diren Polatoğulları'nın?
Google'da yazan neredeyse hiçbir şey doğru değil benimle ilgili. Evliyim ben bekar yazıyor. Kızım var 10 yaşında, çocuğu yok yazıyor. Diyarbakırlı yazıyor, Tunceliliyim ben. Babam o konuda çok komik tepkiler veriyor. Geçen gün beni aradı "oğlum, söylüyorum benim oğlan diyorum kimse inanmıyor" dedi. "Niye inanmıyorlar?" dedim. "Diyarbakırlı yazıyormuş. Hemen ara düzelttir" dedi. "Ya baba kimi arayayım ben? Tek tek bütün siteleri arayıp bununla mı uğraşayım?" dedim. "Uğraş, olmaz, yazmasınlar öyle" filan dedi (gülüyor).
11 yıldır da evliyim, öncesinde de çok uzun süredir beraberiz. 2013'de de kızım oldu. Evde vakit geçirmeyi çok seviyorum. Sofra sohbetlerine bayılırım.
-Peki şimdilerde de 40'lı yaşlarınızdasınız. İnsan 20'lerinde başka, 30'larında başka, 40'larında başkadır derler. Sizce siz yaş aldıkça değiştiniz mi?
30 ile 40 arası çok çabuk geçti. 20 ile 30 arası öyle değildi. 40'dan sonra da yavaşladı. 20'li yaşlardaki enerjimi hiçbir zaman kaybetmedim. Çocuk ruhluyumdur. Bazen dezavantajı oluyor ama bunu avantaja çevirmeye çalışıyorum.
BİRAZ BÜYÜMEM GEREKİYOR
-Ne gibi dezavantajı oluyor?
Bazen çocuk ruhlu olmak bir şeyleri az önemsemeni sağlıyor. Çocuk da öyledir ya. Çok önem vermen gereken şeylere "bir şey olmaz, önemli değil" diyebiliyorsun. Öyle dezavantajları olabiliyor. Ama onu da aşmaya çalışıyorum, biraz büyümem gerekiyor. Yaş almak hem güzel bir şey, hem de zor bir şey. Beyazlarımız çıkıyor artık. O değişiklikleri gördüğün zaman çok farklı duygulara insan kapılabiliyor.
-Herkesin hayatında bir dönüm noktası olduğunu düşünürüm. Sizin için var mı bir kırılma noktası?
Yok. O konulara öyle bakmıyorum ben. Söyleyebileceğim şeyler var; kızımın olması, evliliğim olabilir. Hayatta önünüze gelen her şey tercihleriniz yüzünden oluyor. Ama ben kırılma noktası olarak bakmıyorum. Ya da şanslıyım, kötü anlamda öyle bir şey yaşamadım. Çok fazla anlam yüklemeyi sevmiyorum. Bu hayat çok fazla anlam yüklenecek bir hayat değil bence.
KISA SORULAR
-Hayatınızdan neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Kızımı çıkaramam, nasıl çıkaracağız ya. Kızımı çıkardığım zaman benden bir şey kalmaz.
-Adı ne?
Sev.
-Çok ilginç, ilk defa duydum…
Biz de ilk defa duyduk (gülüyor). İsim bakıyorduk. Eşim önüme birkaç isim koydu. Beraber tartışıyorduk. Bir gün 'sev' dedi. Dedim "bu tamam ya, bulmuşsun". Harika. Eşim editör benim, yaratıcıdır o yüzden.
-Bana o kelimeyi kullanmasın, küfür etse bile daha iyi dediğiniz bir kelime ya da cümle var mı?
Bayan. Küfür gibi çıkıyor.
ORADA OYUNCULUK YAPAMIYORUM
-Kıskanç biri misiniz?
Tabii. Herkesi kıskanırım. Kıskancım ben. Sevdiklerimi paylaşmayı sevmem, istemem. Kesinlikle o konuda tavizim de yoktur. Hemen de ifade ederim. Tez canlıyımdır o konuda. Orada oyunculuk yapamıyorum, saklayamıyorum onu. O da bir takıntı aslında.