Leyla ile Mecnun şüphesiz Türk televizyon tarihinin en unutulmaz ve farklı 'kafa'daki işlerinden biriydi. Fenomen olan dizinin bitmesinin ardından başrol oyuncularından yönetmenine tüm ekip, kendilerine farklı farklı hikayeler çizdiler. İşte dizinin senaristi Burak Aksak'ın hikayesi de onlardan biri...
Bana Masal Anlatma, Kara Bela, Sen Kiminle Dans Ediyorsun gibi filmlerin senaryosunu yazıp bir de yönetmenliğini üstlenen Aksak, tüm bunlara ek olarak iki yıl önce bir de yayınevi açtı: Küsurat Yayınları... Başlangıçta kuzeni Selçuk Aydemir ile kendi kitaplarını basıp yayımlama düşüncesiyle yola çıkan yayınevinde zamanla işler iyi gitti ve yeni yazarlara da kapılar açıldı. Son olarak ise yine Burak Aksak'ın öykü kitabı Ben Orada Değildim Üstelik Siz de Yoktunuz raflarda kendine yer buldu.
Burak Aksak ile bir araya geldik. "Bu kitap hayatla barışma çabalarımın toplamı" diyen Aksak ile yazarlık serüvenini, gelecek planlarını, popüler dergileri, çay edebiyatını ve çok daha fazlasını konuştuk.
- Kitabınızın girişinde şöyle bir cümle var: Bu kitap kavgalı olduğum hayatla barışma çabalarımın toplamıdır. Nedir hayatla en büyük kavganız?
- Çok büyük kavgalarım yok aslında hayatla. Kitaptaki öykülerin geneli sokağa dair. Benim derdim de sokağa dair minimal dertler baktığınız zaman... Gürültü yapan üst komşu, "Kolay gelsin" dediğin zaman seni sallamayan market görevlisi, kazıklamaya çalışan esnaf, ana avrat küfür eden taksici hepsi bir dert unsuru olabilir. Her öyküde böylesi dertler, söylenemeyen şeyler var.
- Yine kitabın başında şöyle diyorsunuz: Bir sonraki kitaba kadar biyografim bu kitabın içindekiler kadardır. Ne kadar biyografik ögeler barındırıyor bu öyküler?
- Evet baya biyografik ögeler, benim hayatıma dair izler, gözlemler barındırıyor öyküler.
- Örneğin yayınevindeki editörüne zorluk çıkaran bir yazar hakkında bir öykü var. Siz o öykünün neresindesiniz?
- Yazar tarafındayım galiba (gülüyor). İşin şakası bir yana bazı yazarlar insanı çok çileden çıkartabiliyor. Bende durum öyle değil, bizim kitabın kapağına ve hatta ismine bile yayınevi karar verdi baktığınızda.
- O öyküdeki gibi zor ve kaprisli bir yazar değilsiniz o halde?
- Değilim... Yazdıktan sonra metnini teslim ediyorsun yayınevine ve bu bir güven meselesi. Biz Küsurat Yayınları'nı da bu yüzden kurduk aslında.
- Yine öykülerde popüler edebiyat dergilerine dair eleştirilerinizde var. Aslında siz de o dergilerde yazdınız. Bakış açınız nedir o dergilere dair?
- O dergiler bir popüler kültür dergisi ve bence olmalılar da... Bence sıkıntı bu dergileri edebiyat dergisi olarak nitelendirip sonra da "Böyle edebiyat olmaz" demek. İçinde çok iyi edebiyatçılar olmakla birlikte o dergilerin bambaşka bir varoluş amacı var. Bir Varlık dergisi değil yani.