İnsan ırkının olmadığı, sevimlilikleri ile hemen herkesin kalbini keşfeden penguenlerin anavatanı, fok ve balinaların yaşadığı Antarktika'nın yüzde 98'i buzullarla kaplı olmasına rağmen dünyanın en büyük çölü. Diğer taraftan da Mars'a en yakın koşullar da yine Antarktika'da bulunuyor. Antarktika'yı çekici kılan binlerce özelliği var. Bunlar sadece birkaçı. Dünyanın en zorlu bölgesi olarak kabul edilen Antarktika'ya ilişkin zorlu süreç yolculuk hazırlığı ve yolculukta başlıyor.
ANTARKTİKA'YA HAZIRLIK
Kıtaya gidebilmek için ülkelerin koyduğu farklı kurallar var. Önceki yıllarda ABD, kıtaya gidecek olan kişilerin apandislerini ameliyatla almalarını zorunlu hale getirmişti. Türkiye'nin koşulları ise bu kadar ağır olmasa da zorlu bir sağlık kontrolünden geçiyorsunuz. Başta böbrek taşı, safra kesesi taşı yada ağrısı olan bir dişiniz varsa otomatik olarak eleniyorsunuz. Benim sağlık kontrollerim neredeyse bir hafta sürdü. 20 tüpe yakın kan verdim.
Ultrason ve diğer tahlillerin ardından karaciğerlerimde yağlanma tespit ettiler. Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi Su altı Hekimliğinde görevli Dr. Seren Kırmızı ve Dr. Selahattin Çakıroğlu, kan örneklerinin yenilenmesini ve MR istedi. Aynı sürede bir de diş kontrolü yaptırdım. Doktor muayenesinin yanında diş röntgeni ile en azından bu aşamayı sorunsuz geçebildim.
Bu sırada bir de ruh sağlığımızla ilgili uzun ve yorucu bir süreç başladı. Saatlerce süren ve yüzlerce sorudan oluşan 9 ayrı testi tamamladıktan sonra Ege üniversitesi Psikiyatri Anabilim dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hayriye Elbi ile internet ortamında bir görüşme gerçekleştirdik. Kıtaya gelebildiğime göre bu testi de geçmeyi başarmışım. MR sonuçlarında da anormal bir bulguya rastlanması üzerine bu kez hazırlıkların en önemli parçalarından biri olan gemide yaşam eğitimi ile ilkyardım eğitimine çağrıldım. TÜBİTAK'a ait gemide gerçekleştirilen tatbikat ve eğitim süreci komando eğitimi kadar olmasa da kolay değildi. Buradaki eğitim ve sonrasındaki toplantılarda ekibin geri kalanı ile tanıştım.
YOLCULUK BAŞLIYOR
Yolculuk başlıyor diyorum çünkü yolculuğun kendisi ayrı bir hikaye aslında. İstanbul Havalimanı'nda 06.00'da buluştuk. Tüm ekip kıtada kullanacağı kıyafetlerle geldi. Buradaki tören aslında işin ciddiyetini ve önemini bir kez daha anlamamızı sağladı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın yanı sıra çok sayıda bürokrat da bizi uğurlamak üzere geldi. Tören ve vedalaşmaların ardından ilk yolculuk İstanbul'dan Brezilya'nın Sao Paulo kentine oldu. 10 bin 569 kilometre uzunluğundaki bu yol tam 12 saat 43 dakika sürdü. Sao Paulo'da yaklaşık 2 buçuk saat bekledikten sonra bu kez Şili'nin San Tiago şehrine geçtik. Havalimanında bu kez tam 4 saat sonraki uçuşumuzu bekledik. 3 saat 53 dakika süren bu yolculuğun uzunluğu da 2 bin 589 kilometre. 2 bin 191 kilometre uzunluğunda ve 3 saatlik seyahat ile San Tiago'dan Punto Arenas'a geldik. 3 gece konaklayacağımız Puerto Willims'a olan 302 kilometrelik yolculuğu da 40 dakikada tamamladık. Puerto Willims'a toplam 21 saat uçak yolculuğuna beklemelerle birlikte tam 30 saatte ulaşabildik. Bu süre zarfında 15 bin 651 kilometre yol kat ettik. Dünyanın güneyindeki en son yaşam alanı olan kente nihayet ulaştık.
Deniz yolculuğuna adaptasyonu sağlamak, uçak yolculuğundaki jetlag etkisini ortadan kaldırmak ve hava koşullarının normalleşmesini beklemek üzere 3 gün burada beklemeye çekildik. Karadeniz kasabasını andıran ve yaklaşık bin 500 kişinin yaşadığı bu şirin yerde Türk ekibinin önceki yıllarda kurduğu sıcak ilişkiler sayesinde inanılmaz bir sempati ile karşılandık. 24 kişilik ekip Puerto Willims'da konaklarken eğitim ve toplantılar sırasında başlayan uçakta devam eden ekibin kaynaşması güçlü bir dostluğa ve arkadaşlığa dönüştü. Günlerini doğa yürüyüşleri ve kasaba merkezindeki işyerlerinde alışveriş yaparak geçiren ekip 3 günün sonunda hava koşulları da izin verince Puerto Willims'dan Antarktika'nın en kuzeyinde bulunan King Georg adasına uçakla hareket etti. Yaklaşık 2 saat süren yolculuğun son yarım saatinde kıtanın muhteşem güzelliği ile buluştuk.
NİHAYET ANTARKTİKA'DAYIZ
İstanbul'dan başlayan yolculuğun üzerinden geçen 5 günün sonunda nihayet Antarktika'ya ayak bastık. Uçak merdivenlerinden inerken, uçak içerisinde yapılan anonsu hatırlatan manzara ile karşılaştık. Merdivenin en alt basamağını geçerken direkt kıtaya ayak basmak yerine önce özel bir solüsyonda ayaklarımızı temizledik. Burada amaç yanımızda getirmiş olabileceğimiz kirleticilerle kıtaya zarar vermemek. Havalimanı olarak kullanılan bölge üzerine çakıllar dökülmüş bir arazi. Burada ne bir kule ne de yer personeli var. Çizgilerle belirlenmiş bir pist de bulunmuyor. Uçak inerken ve kalkarken tamamen pilotun tecrübesine güvenmek zorundasınız. Havalimanında ekip ikiye ayrıldı. Ekibin bir bölümü helikopterle bir bölümü de botlarla gemiye ulaştırıldı.
Ben helikopterle giden ekipteydim. Gemi zaten kıyıya çok yakın olduğu için yolculuk da oldukça kısa sürdü. Gemiye ulaştığımızda diğer ekibin de gelmesiyle birlikte küçük bir toplantı yapıp seyahat boyunca konaklayacağımız kamaralarımıza geçtik. Kamaralar 3-4 kişilik. Ancak oldukça dar. Kamara dağılımı yapılırken birbirine yakın meslek gruplarının aynı kamarada kalmasına özen gösterildi. Ben de TRT World ekibinden Abdulmuttalip ve Furkan ile kamaramı paylaşıyorum. Şilili aşçılarımızın ilk ikram ettiği yemek adeta hoş geldin yemeğiydi. Yemekte mercimek çorbasını görmek hepimizin için çok şaşırtıcı oldu.
Geminin idaresini sağlayan kaptan ve yardımcıları ile de tanıştıktan sonra herkes çevresini tanımaya çalışırken bir anda alarm çalmaya başladı. Aldığımız eğitimlere göre geminin tahliyesine varacak kadar ciddi bir sorun olduğuna işaret eden alarmı duymamızla birlikte kıyafetlerimizi giyip can yeleklerimizi alarak iki kat üstte bulunan toplanma alanında buluştuk. 1 dakika 20 saniye süren alarmın tatbikat olduğunu öğrenince rahat bir nefes aldık.
ÜS KURMAKTA ÇOK GEÇ KALDIK
Antarktika'da üs kuran ve burada bilimsel faaliyet sürdüren ülkelerin yüzde 40'ından daha iyi durumda olmamıza karşın kurulu tesisimiz ihtiyacı karşılamanın çok çok uzağında. Antarktika'ya yapılan bilimsel seferlerin en önemli ayaklarından biri de ülkelerin birbirlerine yaptıkları ziyaretlerdir. Bu kapsamda biz de ilk ziyaretimizi Polonya üssüne yaptık. King Georg adasında bulunan Polonya üssüne Işıl Nur Güraslan'ı bıraktık.
Buradaki Polonyalı ekibe katılan Güraslan, dönüş yolculuğunda yeniden aramızda olacak. Polonya üssünün yöneticileri, ekibe Türk üyenin katılmasının ardından üste bulunan göndere Türk bayrağı çekti. Polonya üssünün bizim açımızdan bir diğer önemi de ilk pengueni burada görmek. Bol bol penguen fotoğrafı çektikten sonra botlarla gemiye döndük. Polonya üssüne ilişkin bir de not düşmek lazım. Burası birkaç konteynerin bir araya getirilmesi ile oluşturuldu. Ancak önemli bir yaşam alanı haline getirildi. İkinci üs ziyaretimizi Güney Kore üssüne yaptık.
Güney Kore üssüne giderken Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin bize eşlik etti. Güney Kore ile olan tarihi dostluğumuz bir emaresi olarak oldukça sıcak bir karşılama oldu. İkram faslının ardından karşılıklı olarak verilen hediyeler ile ziyaretin resmi olan kısmı tamamlandı. Daha sonra hep birlikte üssü gezdik. Ancak filmlerde görebildiğimiz uzay üslerini andıran bu devasa tesiste. Yaz döneminde 100'ün üzerinde bilim insanı görev yapıyor. Kış dönemlerinde ise bu sayı 25'e kadar düşüyor. Otel konforu ile donatılan tesiste sosyal donatıların yanısıra çok sayıda laboratuvar da mevcut. Isınma ve aydınlatmada enerji kaynağı olarak güneş enerjisinden de maksimum düzeyde faydalanmayı başarıyorlar.
TARİHE TANIKLIK ETTİK
2 saat süren ziyaretin ardından önce gemiye ardından da diğer ziyaretimiz olan Arjantin üssüne geçtik. Arjantin üssüne ayak bastığımız anda hemen göndere Türk bayrağı çekildi. Hoşgeldin karşılamasının ardından yakınımızda bulunan Brezilya üssünden gelen haber herkesi şaşkınlığa uğrattı. Brezilya üssünde yapılan meteorolojik ölçümlerde hava sıcaklığı tam 20.7 derece çıktı.
Bu kıta için bugüne kadar ölçülmüş en yüksek değer olarak tarihe geçti. Biz de bu anlara tanıklık ettik. Burada bir konuyu hatırlatmakta fayda var. Bu ölçümlerin yapıldığı bölge King George adası. Antarktika'nın en kuzeyi ve burada sıcaklık 20 derece olmazsa da 13-14 dereceleri sıklıkla bulabiliyordu. Kıtada güneye indikçe sıcaklık değerlerinin de artık eksilerle ifade edilmesi bekleniyor.
Arjantin üssüne geri dönecek olursak. Buranın 50 yıla yakın bir geçmişi var. Kore üssü kadar modern bir yapıya sahip olmasa da üs içerisinde yine tüm ihtiyaçlar karşılanabiliyor. Üste birçok ülkeden bilim insanı görev yapıyor. Bizim Türk heyeti olduğumuzu öğrenen herkes Türk kekinden bahsetmeye başlıyor. Türk lokumunu yurt dışında duymaya alışkınım ancak Türk kekini ilk kez duyuyorum. Meğerse ekipte çalışan İranlı kimyager haftada bir Türk keki yapıyormuş. Lezzeti ile bir efsaneye dönen kekin tadına biz bakamadık ama anlatılanlara bakılınca çok şey kaçırmışız. Üs ziyaretlerini de tamamlayınca yeniden King George adasında havalimanın bulunduğu bölgeye geri döndük. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ile TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü Müdürü ve Seferin Koordinatörü Doç. Dr. Burcu Özsoy'u buradan Türkiye'ye uğurlayıp demir aldık.
SON ÜYE DE EKİBİMİZE KATILDI
Horseshoe adasına gitmeden önceki duraklarımızdan biri olan Livingston Adası'na geçtik. Tam olarak Antarktika'nın havasını bu yolculukta anlamaya başladık. Hava muhalefeti nedeniyle 8 saat olarak planlanan yolculuk 12 saate çıktı. Livingston Adası'na vardığımızda buradaki Bulgaristan üssüne giderek Lyubomir Kenderov'u aldık. Ekibimiz böylece son ve nihai şeklini almış oldu. Artık 22 Türk 1 Belarus ve 1 Bulgar ile birlikte 24 kişiye tamamlanmış oldu. Bir sonraki durağımız ise Faore Adası, buraya olan yolculuğumuz bu aşamada 2-3 gün olarak planlanıyor. Planlar ne kadar gerçeğe dönecek göreceğiz.
KITA İLE İLGİLİ BİLİNMESİ GEREKENLER
Antarktika 14 milyon kilometre kare alana sahip. Yüzde 98'i buzlarla kaplı. Dünyanın en büyük 5. Kıtası. Dünyanın en geniş ıssız bölgesi. Bugüne kadar ölçülen en yüksek rüzgar hızı 327 kilometre. Dünyada kaydedilen en düşük sıcaklık -94. 7 derece olarak 2013 yılında ölçüldü. Kıtada 138 yanardağ var. Kıtada buzullar erirse deniz seviyesi 60 metre yükselir. Bu da çok sayıda ülkenin deniz altında kalması demek. Kışın 17 milyon kilometre kare deniz buzu oluşuyor. Böylece kıta 2 kattan fazla büyümüş oluyor. Ortalama buzul kalınlığı ise 2.4 kilometreyi buluyor. Kıtaya ulaşabilmek için geçmek zorunda olduğunuz Drake Pasajı dünyanın en tehlikeli geçidi olarak biliniyor. Kıtada 100'ü aşkın bilim üssü var. Büyük okyanus akıntısı adı verilen ve dünyadaki tüm iklim dengesini oluşturan akıntı Kuzey Kutbu'ndan başlıyor. Akıntı güneye inip beslenerek tekrar kuzeye dönüyor. Bu yolculuk tam bin yıl sürüyor. Yanlış okumadınız bir değil tam bin yıl.
Kıtada yaşayan deniz tavşanları hem dişi hem erkek organına sahip. Balinalar 1900'lü yılların başında margarin, sabun, ısınma ve aydınlanma amaçlı kullanılmak üzere avlanılıyordu. Çinliler 3 bin metre derinliğinde 1 milyon yıl öncesine ait havadaki karbondioksit miktarına ulaştı. ABD, Antarktika'daki araştırmalar için yıllık 500 milyon dolar bütçe ayırıyor. Güney Kore'nin bütçesi 100 milyon dolar. Belarus, kıtada yaptığı bilimsel çalışmalarda lösemi kanseri tedavisinde kullanılan en ucuz tedavi yöntemini keşfetti. Antarktika'ya gelecek bilim insanlarını tespit etmek amacıyla TÜBİTAK'ın Antarktika için yaptığı çağrıya gelen müracaat sayısı ise yalnızca 30. Bilim insanlarımızın Antarktika'yı anlaması ve proje geliştirmesi elzem bir durum. Hele de devlet bu denli imkan sağlamışken konforlu odaların terk edilerek saha çalışmalarına ağırlık verilmesi gerekiyor.