1800'lerin sonu ve 1900'lerin başında Avrupa'da dünyanın dört bir yanından getirilen yerliler "insanat bahçesi" adı verilen yerlerde sergileniyordu.
Özellikle Afrikalıları barındıran bu topluluklar Avruplalılar tarafından tutsak edilip kafes içerisine, tel örgüler ardına hapsedilerek seyredilmeye sunuluyordu.
Ota Benganın düşük seviyeli bir insan olarak sergilenmesi insanlık dramı olurken, üzerinden para kazanılmasıyla korkunç bir olaya dönüşmüştür.
Bu vahşiliğe ortak olan Avrupalılar Ota Benga'yı görmek için 25 sent, dişlerini görmek için fazladan 5 sent para ödüyorlardı.
Bu içler acısı durum İnsan hakları savunucularının Hayvanat bahçesi yönetimine yaptığı baskıyla sona ermiştir.
Benga, daha sonra medenileştirme adı altında çeşitli uygulamalara maruz bırakıldı.
Maruz kaldığı bu uygulamaların etkisinden kurtulamadı ve 20 Mart 1916 yılında 32 yaşında iken çaldığı bir tabancayla kendisini kalbinden vurarak intihar etti.
Afrikalı kabilelerden Chirichiri'lerin bir ferdi olan Ota Benga'nın ismi kendi dilinde "Dost" demektir. Evli ve iki çocuk babasıydı.
Ama İtalyan fotoğrafçı Cristiano Ostinelli, nasıl yaşadıkları hakkında daha fazla bilgi edinmek için onlarla birlikte vakit geçirdi.
Böyle de yaparak yüzlerini beyaza boyayan ve boyunlarında boncuklar asılı keşişlerin fotoğrafını çekme fırsatını yakaladı.
Gizemli kabilenin üyeleri, kabristanlarda yaşıyor ve ayinlerinin bir parçası olarak insan eti yiyor. İçeceklerini de insan kafataslarından içiyor.