KUTSAL ŞEHİR KUDÜS'ÜN KISA TARİHİ
Üç ilâhî dinde de önemli bir yere sahip olan ve kutsal sayılan şehir. Tarihi oldukça eski olan Kudüs şehrinin adının geçtiği bilinen en eski belge milâttan önce XIX ve XVIII. yüzyıllara ait Mısır metinleridir. Milâttan önce XIV. yüzyıla ait Tell Amarna mektuplarında şehrin adı Urusalim, Geç Asur metinlerinde Urusilimmu veya Ursalimmu, İbrânîce Masoretik metinde Yruşlm, bazan da Yruşlym biçiminde yazılmakta ve Yerûşâlayim, Eski Ahid'in Ârâmîce metinlerinde Yerûşâlêm şeklinde telaffuz edilmektedir. Grekçe Hierosolyma adı şehrin kutsallığını (hieros = kutsal) yansıtmaktadır. Latince'ye Jerusalem ve Jerosolyma olarak geçmiştir. Kudüs şehrinin Batı dillerindeki adı da Jerusalem'dir.
MÜSLÜMAN TOPLUMDA KUDÜS'ÜN ANLAMI
Müslümanlar da şehre çeşitli isimler vermiş olup bunların başında "bereket, mübarek olmak" anlamına gelen Kuds yer almaktadır. Şehrin en yaygın adı olan kuds kelimesi Ârâmîce kudşadan gelmektedir ve bu kelime şehri değil mâbedi ifade etmektedir. X. yüzyılın başında Karai bilginler Kudüs şehrini Beytülmakdis, mâbedin bulunduğu alanı da Kuds diye adlandırmaktaydılar
Hz. DAVUD VE HZ. SÜLEYMAN DÖNEMİ
Bronz Çağının sonlarına doğru ise Kudüs, Mısır'a bağlı bir devletti ancak bugünkinin aksine küçük, bir kaç ücra köyün bağlı olduğu bir şehirdi. Sonraları bölgede, I. Seti ve II. Ramses zamanında zenginliğin artması ile yeni yapılar inşa edilmeye başlandı. Bu dönemden sonra Kenan bölgesinin bir parçası olan Kudüs, Kenani kabileler tarafından işgal edilmiş olsa da, kentin Bünyamin kabilesine verilmiş sınırlar içerisinde olduğu belirtilir. Davud kenti işgal eder ve böylece Kudüs Birleşik İsrail Krallığı'nın başkenti ve dini merkezi olur. Kutsal kitaba göre Hz. Davud kente 40 yıl hükmeder, ardından ise oğlu Hz. Süleyman ülkeyi yönetmeye başlar. Bu dönemde Moriah Dağı üzerine Kutsal Tapınak inşa edildi. Birinci tapınak olan Süleyman Tapınağı, Ahit sandığının barındığı yer olduğundan Yahudi tarihi için önemli bir role sahiptir.
Hz. Süleyman'ın ölümünden sonra on kuzey kabilesi Krallıktan ayrıldı. Bunun üzerine Kudüs, Yehuda Krallığı'nın başkenti olarak kaldı. Milattan önce 722'de Asurlular, İsrail Krallığını işgal etti. Ardından yine milattan önce 586'da Babil istilası Birinci Tapınak Dönemini sona erdirdi.
KUR'AN'DA KUDÜS İSMİ
Kur'an'da Kudüs ismi geçmediği gibi İslâm kaynaklarında bu şehrin adı olarak zikredilen diğer isimlere de rastlanmamaktadır. Ancak müfessirler, Kur'an'daki "el-Mescidü'l-Aksâ", "mübevvee sıdk" (Yûnus 10/93) ve "el-arzü'l-mukaddese" (el-Mâide 5/21) gibi tabirlerle ya Kudüs'teki Beytülmukaddes'in ya da genellikle söz konusu şehrin de içinde bulunduğu Filistin topraklarının kastedildiğini belirtmişlerdir. Öte yandan Elmalılı Muhammed Hamdi âyette geçen el-Mescidü'l-Aksâ'nın Beytülmakdis, mübarek kılındığı haber verilen çevresinden de Kudüs ve civarı olduğunu söylemektedir. Mescid-i Aksâ tabiri, İslâm'ın ilk dönemlerinde bazan Kudüs için de kullanılmakla birlikte asırlar boyunca bununla özellikle Harem-i şerif kastedilmiştir
Kudüs ismi Kur'an'da doğrudan geçmemekle birlikte bu şehirden el-Mescidü'l-Aksâ'nın mübarek kılınan çevresi şeklinde bahsedilmiş, ayrıca bulunduğu bölge "mukaddes toprak" "iyi, güzel bir yer" olarak nitelendirilmiştir. Hadislerde ise Mescid-i Aksâ'nın, Mescid-i Harâm ve Mescid-i Resûlullah ile beraber ziyaret amacıyla seyahat edilebilecek üç mescidden biri ve yeryüzünde Mescid-i Harâm'dan sonra inşa edilen ikinci mescid olduğu belirtilmiştir
MÜSLÜMANLAR KUDÜS'Ü FETHEDİYOR
Bizans İmparatorluğu yönetimindeki Kudüs, Hz. Ömer yönetimindeki Müslüman ordusu tarafından fethedildi. Kudüs'ün Müslümanlaştırılması 620'de başladı. Kudüs, İslamiyet'te ilk kıble olarak kabul edilmektedir ve yine Hz. Muhammed'in Kudüs'ten miraca yükselmesi kentin önemini artırdı. Ancak 16 ay sonra kıble Mekke'ye çevrildi. 638 yılında Halifelik yönetim alanını Kudüs'e kadar genişletti. Hz. Ömer, bu dönemde Yahudilerin kente girmesine izin verirken, Hristiyanların ve kutsal alanların da Müslümanların yönetimi altında güvende olacağını temin etti. Bu dönemlerde inançlar arasında uzlaşında bahsedilmektedir. Öyle ki hem Arap hem de İbrani kaynakları Mescid-i Aksa'nın etrafının çöplerle dolu olduğunu ve Yahudi ve Arapların bu alanı birlikte temizlediğini yazmaktadır. Halife Abdülmelik, 7. yüzyılın sonuna doğru kente Kubbet-ü Sahra'yı inşa ettirir.
İLK HAÇLI SEFERLERİ
Orta Çağ, Kudüs için savaşların sıklaştığı dönemlerdir. Yerli Hristiyanların şehirden kovulması sonrasında Hristiyanlar ilk haçlı seferini gerçekleştirdi ve kentteki Müslüman ve Yahudilerin bir çoğunu katletti. Sonrasında ise Haçlılar tarafından Kudüs Krallığı kuruldu. Müslüman ve Yahudilerin kente dönüşünü engellemek için bölgeye Hristiyan topluluklar yerleştirildi.
ARŞİVLERDEN ÇIKAN O FOTOĞRAFLAR
Alex Arbuckle, Kudüs Türk hakimiyetindeki son günlerini gösteren Amerikan Kongre Kütüphanesi'nde bulunan 1900-1918 yılları arasında çekilmiş fotoğrafları derledi. 1517'den itibaren Osmanlı'nın kontrolüne geçen Kudüs'ün tarihi merkezi Müslüman, Hristiyan Yahudi ve Ermeni semtlerine ayrılmıştı. İşte o tarihi fotoğraflar.
SELAHADDİN EYYUBİ, KUDÜS'Ü GERİ ALDI
Kudüs Krallığı'nın sonunu getiren ise 1187'de Selahaddin Eyyubi oldu. Kudüs'ü geri alan Eyyubi, Müslüman ve Yahudilerin kente dönmesine izin verdi. Selahaddin Eyyubi Kudüs'ün gelişimi için mücadele etse de bölgede yaşanan savaşlardan dolayı bölgeye olan ilgi azaldı. Bu dönemde Memlükler ile Haçlılar arasında Kudüs için bir çok savaş gerçekleşti.
KUDÜS OSMANLI TOPRAĞI OLDU
1517'de Kudüs ve çevresi Osmanlılar tarafından fethedildi. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde tüm ülkede olduğu gibi Kudüs'te de zengin bir dönem yaşandı. Osmanlı yönetimi boyunca Kudüs her zaman önemli bir vilayet ve din merkezi olarak kabul edildi. 1744 yılında ise bir İngiliz referans kitabı Kudüs'ü Filistin'in başkenti olarak saydı.
Ayrıca Hz. Peygamber'in, Mescid-i Harâm'dan çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksâ'ya gece götürülmesi şeklinde gerçekleştirilen İsrâ ve ardından mi'rac mûcizelerinde Mescid-i Aksâ'ya gitmiş olması müslümanlar için bu şehrin önemini arttırmıştır. Muhammed Hamîdullah, el-Mescidü'l-Aksâ'nın Beytülmakdis değil semalarda bulunan, meleklerin sürekli Allah'a ibadet ettikleri bir mescid olduğunu ileri sürmüşse de adı geçen mescidle sonradan bu ismi alan caminin değil Hz. Süleyman tarafından yaptırılan Beytülmakdis'in kastedildiği de bilinmelidir.
Metinlerin Kaynakları: Ömer Faruk Harman, KUDÜS, yıl: 2002, cilt: 26, sayfa: 323-327
OSMANLI DÖNEMİ VE SONRASI
Yavuz Sultan Selim, Mercidâbık'ta Memlükler'e karşı kazanılan zaferden sonra Halep, Hama, Şam üzerinden güneye doğru ilerleyerek 4 Zilhicce 922'de (29 Aralık 1516) İdrîs-i Bitlisî'nin de aralarında bulunduğu devletin bir kısım ileri gelenleriyle ve askerle birlikte Kudüs'e geldi. Ancak Kudüs, padişahın gelişinden önce muhtemelen Ekim 1516'da Osmanlı yönetimine girmişti
OSMANLI DÖNEMİNDE KUDÜS'TE BÜYÜK GELİŞME
Osmanlı Devleti, Kudüs'ü birçok yönden derinden etkileyecek olan bu gelişmelere karşı bir taraftan Avrupa'nın müdahalelerini sınırlandırmaya, diğer taraftan da Kudüs şehrini modernleştirmeye çalıştı. 1863'te Kudüs Belediyesi teşekkül etti, sancak yönetimini düzenlemek üzere bir idare meclisi kuruldu. Kudüs Belediyesi şehrin temizliği, kanalizasyon sistemi, aydınlatılması, sokakların tanzimi ve ağaçlandırılması gibi alanlarda önemli hizmetler verdi ve 1891'de belediye hastahanesini hizmete açtı. 1886'da Kudüs polis gücü oluşturuldu. 1900'de Yafa Kapısı'nın yakınına bir sebil, kapının üzerine de saat kulesi inşa edildi. Müze ile Türkçe, Arapça ve Fransızca oyunların sergilendiği tiyatro da diğer kültürel yatırımlardandır.
Metinlerin Kaynak: Kâmil Cemîl el-Aselî, KUDÜS (Osmanlı Dönemi ve Sonrası), yıl: 2002, cilt: 26, sayfa: 334-338
16 MAYIS 1916 SYKE-PİCOT ANTLAŞMASI
Birinci Dünya Savaşı sonrası Britanya, Fransa ve Rusya arasında imzalanan bu gizli anlaşma, Ortadoğu'da nüfuz alanlarının paylaşılmasını öngörüyordu. Bu anlaşmanın Filistin'e ilişkin maddesinde Rusya ile bir istişarede bulunularak bu bölgede uluslararası bir yönetim kurulmasından bahsediliyordu. Araplar bu anlaşmayı Hüseyin-McMahon yazışmasına bir ihanet olarak görmektedir.
İSRAİL'İN KURULUŞU VE YAŞANAN OLAYLARIN KRONOLOJİSİ
1947: BM Genel Kurulu, Britanya mandasındaki Filistin'i, biri Arap diğeri de Yahudi olmak üzere ikiye bölmeye yönelik "çoğunluk planı" olarak bilinen tasarıyı sundu. Bu öneri Yahudiler tarafından kabul edilirken, Araplar tarafından reddedildi.
1948: Deir Yasin Katliamı. Arap-İsrail Savaşı sırasında, Kudüs yakınlarında bulunan Deir Yasin köyünde Siyonist Irgun örgütüne bağlı militanlar tarafından kadınlar, çocuklar ve yaşlılar katledildi.
1948: İsrail bağımsızlığını ilan etti. Britanyalılar Filistin'den geri çekildi. Mısır, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan, Irak ve Lübnan, İsrail'e savaş ilan etti. Mısır, Irak, Lübnan Ürdün ve Suriye, İsrail'i işgal etti.
1948: Nakba Günü. Filistinliler İsrail'in bağımsızlığı sonrası 15 Mayıs 1948'i, Nakba (Felaket) Günü ilan etti. İsrail'in bağımsızlığını ilan etmesinin ardından 1949'a dek 900 bine yakın Filistinli yaşadıkları bölgelerden çıkmaya zorlandı
1949: İsrail ve Arap devletleri ateşkes ilan etti. Bu ateşkesin ardından İsrail, Birleşmiş Milletler'in daha önceden paylaştırmış olduğu topraklardan daha fazlasını almış oldu.
1967: Altı Gün Savaşı
İsrail, Suriye, Mısır ve Ürdün'e saldırdı. Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepeleri'ni, Ürdün'den Doğu Kudüs ve Batı Şeria'yı alan İsrail, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde yerleşimci programını başladı.
1973: Yom Kippur Savaşı
İsrail için kutsal bir gün olan "Kefaret Günü"nde Mısır ve Suriye orduları Altı Gün Savaşı'nda kaybetmiş oldukları Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri'ni geri almak için İsrail'e saldırdı. İlk başlarda Arapların lehine gelişen bu savaş daha sonra İsrail lehine sonuçlandı.
1987: BİRİNCİ İNTİFADA
Filistinliler ilk intifadaya (başkaldırı) başladı. Gazze Şeridi'nden başlayıp Batı Şeria'ya yayılan protestolar sivil itaatsizlik halini aldı ve genel grevler düzenlenerek İsrail ürünleri boykot edildi. Filistinlilerin bu protestolarına karşılık olarak İsrail göz yaşartıcı gazlar, plastik ve gerçek mermilerle karşılık verdi. Şeyh Ahmet Yasin, Mısır'daki Müslüman Kardeşler örgütünün Gazze kanadı olarak Hamas'ı kurdu.
1988: FKÖ, Tunus karargahından tek taraflı olarak "Filistin Devleti"ni ilan etti.
YASER ARAFAT'IN RED KARARI
İsrail Başbakanı Ehud Barak ve FKÖ Başkanı Yaser Arafat'ın ABD Başkanı Bill Clinton'ın ev sahipliğinde biraraya geldiği Camp David Zirvesi'nde, İsrail ile Filistin arasında devam eden çatışmalara son vermek amacıyla "nihai statü" belirlenmeye çalışıldı. Arafat, ABD ve İsrailli arabulucuların önerilerini kabul etmeyi reddetti. Bir anlaşmaya varılamadı.
BM KARARI
İsrail'de bir mahkeme, 2003'te Gazze Şeridi'nde bir buldozer tarafından ezilerek hayatını kaybeden Amerikalı aktivist Rachel Corrie'nin ailesinin açtığı davada, orduyu suçsuz buldu. 30 Kasım 2012: BM Filistin'e, BM'de üye olmayan gözlemci devlet statüsünü verme kararını aldı.BM Genel Kurulu'ndaki oylamada BMGK'nın beş daimi üyesinden Fransa, Rusya ve Çin bu kararı desteklerken İngiltere çekimser kaldı ABD ise hayır oyu kullanmıştı.
7 Temmuz 2014: İsrail Gazze'ye yönelik 51 gün sürecek saldırılarını başlattı. Saldırılarda 530'u çocuk 302'si kadın 2 bin 100'den fazla Filistinli öldü, 10 binden fazla Filistinli de yaralandı. İsrail tarafında ise 64'ü asker 70 İsrailli öldü, 720 İsrailli de yaralandı.
BÜYÜK DÖNÜŞ YÜRÜYÜŞÜ
Tarihi Filistin topraklarındaki İsrail işgaline karşı direnişin sembolü haline gelen Toprak Günü'nün 42. yılında "Büyük Dönüş Yürüyüşü" için Gazze'de sınıra doğru harekete geçildi. Filistin bayrakları taşıyan çok sayıda kişi, 1948'de topraklarından göçe zorlanan Filistinlilerin dönüş hakkını savunmak ve İsrail'i protesto için Gazze'nin Han Yunus kenti doğusundaki İsrail sınırına akın etti.
BARIŞÇIL GÖSTERİLERE SİLAHLI MÜDAHELE
Filistin bayrakları taşıyan çok sayıda kişi, 1948'de topraklarından göçe zorlanan Filistinlilerin dönüş hakkını savunmak ve İsrail'i protesto etmek için sınırdaki 6 noktada toplanmak üzere Gazze'nin kuzey, güney ve orta kesimlerindeki bölgelerinden sınıra doğru yürüyüşe geçmişti. Filistinli taraflar her fırsatta yürüyüşün "barışçıl" olacağını vurgularken, İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot Filistinlilerin yürüyüş sırasında İsrail altyapılarına saldırması durumunda orduya gerçek mermi kullanma izni vereceğini belirtmişti.