Bugün pek kimsenin üzerinde kafa yorduğu ve merak ettiği konulardan birisi şüphesiz müzik. Su ve ney sesi Osmanlı zamanında Gevher Nesibe Şifaiyyesi, Manisa Bimarhanesi, Mimar Sinan'ın yaptığı Sultan II. Beyazid Şifahanesi gibi birçok merkezde tedavi amaçlı kullanılıyordu. Bugün de aynı konuda çalışmalar yapılıyor. Kalp ve damar cerrahisi profesörü Bingür Sönmez, ameliyat sonrası hastalarına ney dinletmesi ile gündeme gelmişti. Bu konuda bir güzel haber de Afyonkarahisar'dan geldi.
Devlet Hastanesi Psikiyatri Servisi'nde gerçekleştiren etkinlikte ney dinletisi ve müzik dinletisi beğeniyle izlendi. Hastaların da zaman zaman eşlik ettiği etkinlikte hastalar gönüllerince eğlendi. Tabii ki burada eğlencenin yanısıra, hastalara kazandırılan rahatlama ve tedavi daha önemli bir kazanç olarak görülüyordu...
Gerçekleştirilen etkinlikle ilgili bilgiler veren Sosyal Hizmetler Müdürü Hatice Özsoy, hastalara yönelik zaman zaman bu tip etkinlikler düzenlediklerini söyledi.
Özsoy; "Afyonkarahisar Devlet Hastanesi olarak hastalarımızı hastane ortamından biraz olsun uzaklaştırmak rahat bir ortam sağlamak ve onları rahatlatmak amacıyla böyle etkinlikler yapıyoruz. Bugün de Psikiyatri Servisi'nde 'Tatlı Çarşamba' etkinliği yaptık. Hastalarımıza yönelik net dinletisi organize ettik. Kamil Demir Delen Ney Sanatçımız eşliğinde güzel bir etkinlik oldu. Ben emeği geçen Manevi Destek Birimi ve Sosyal Etkinlik Biriminde görevli arkadaşlarıma teşekkür ediyorum" dedi.
Sesin her türlüsü insanı etkiliyor. Gerek tabiattaki doğal sesler, gerek kuşların sesi, gerekse su sesi ve en önemlisi ise insan sesi. İnsan sesi insanı müthiş etkileyip ve huzura kavuşturuyor. Hele bu sesler bir de çalgı aleti ile verilirse; işte o zaman bu seslerin lezzetine doyum olmuyor. Müzik olarak ney ve su sesinin ruh hastalarına iyi geldiğini gören ve bunu tedavi yöntemi olarak uygulayanların Müslümanlar ve Türkler olduğunu belirtmek gerek.
Avrupa'da 18. yüzyıla kadar akıl hastaları şeytanla işbirliği yapan "melun mahluk" muamelesi görüp¸ ruhuna şeytan girmiş denilerek çok defa diri diri yakılarak vücutlarından şeytan çıkarılmaya çalışılırken¸ Osmanlı'da daha Sultan I. Bayezid devrinden akıl ya da ruh hastaları "insan olarak" tedavi altına alınmaya başlanmıştı. Fatih Sultan Mehmed devrinden itibaren de bu tür hastaların bakım ve tedavisinde¸ "müzikle tedavi usulüne" başlandığı tarihi kayıtlarda yer alıyor.
Kalp ve Damar Cerrahisi Prof. Dr. Bingür Sönmez, kalp ameliyatlarından sonra hastalarına ney dinleterek, Osmanlı'dan gelen başarılı yöntemin önemini bir kez daha gündeme taşımıştı.
Ruh sağlığı alanında hizmet etmesi için özel vakıflar tesis eden Osmanlı Devleti'nde akıl hastanelerinin temeli¸ Yıldırım Bayezid zamanında 1399/1400 yılında Bursa'da inşa edilen Darüşşifa bünyesinde açılan "Bîmarhane" ile atılmıştı. Bu dârüşşifa daha sonra tamamen akıl hastalarının tedavisi için kullanılmış ve 19. yüzyıl sonuna kadar hizmet vermeye devam etmişti.
İstanbul'un fethinden sonra ise Fatih Sultan Mehmet¸ kendi ismiyle anılan mahallede¸ 1456'da başlanıp 1470/1471'de tamamlanan Fatih Bîmarhanesini (Bîmarhâne-i Ebul Feth) kurdurmuştur. 1824'e kadar faaliyette kalan bu yer¸ 80 kubbeli ve 70 hücreli olarak inşa edilmiş; içinde bir başhekim ile 200 hastabakıcının bulunduğu bir müesseseydi. Buradaki hastalar¸ şefkat ve ihtimamla tedavi ediliyor¸ akıl¸ ruh ve sinir bozucu durumlardan uzak tutuluyordu.
Bimarhanelerde hastalar¸ bilhassa müzik ve su sesiyle rahatlatılıyordu. Büyük kubbe altındaki şadırvandan fışkıran suların¸ kubbeye kadar yükseldikten sonra düşerken çıkardığı sesler¸ hastaların başlıca huzur kaynaklarındandı. Bina¸ müzikle tedavinin yapılabilmesini kolaylaştıracak bir akustik düzende inşa edilmişti; sesler ve çalınan müzikler yankılanmadan yapının her tarafından duyulabiliyordu
On kişiden oluşan bir musıkî topluluğu¸ hastalara haftanın üç günü düzenli olarak musıkî fasılları sunuyor¸ onları ruhen ve zihnen dinlendirip sakinleştirecek hoş şarkılar söylüyordu. Şuuri'nin "Tadili Emzice" adlı eserinde geçen bilgilere göre burada icra edilen mûsıkî¸ hastaların mizacına¸ ruhî-asabî durumuna ve hastalığına uygun gelen makamlarda dinletilmiştir. Müziğin hastalar üzerindeki tesirleri takip edilerek¸ rahatsızlıklarına en uygun makam¸ melodi ve çalgı belirlenmeye çalışılmıştır.
Şifahanede musiki ile tedavi gelişmiş olup, hangi makamın hangi hastalıklara iyi geldiği bile tespit edilmiştir. Büyük kubbe altındaki şadırvandan fışkıran suların kubbeye kadar yükseldiğini görenler yazmışlardır. O yükseklikten düşen suyun çıkardığı melodiler hastaları huzura kavuşturmaktadır. Tüm hastalar için musiki konserleri verilmekte ve hastalar bundan yarar görmektedirler. Osmanlı hekimlerinden şair Sururi Hasan Efendi'nin "Taat-ü'l-Emcize" adlı eserinde, bu makamlar ve kullanıldıkları hastalıklar ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Ayrıca, hastalıkların tedavisinde kullanılan bu makamların, günün hangi saatlerinde dinlenildiği de önemlidir.
Mesela nihavent makamı öğleden sonra daha tesirliyken, rast makamı gece ve seher vakitlerinde daha tesirlidir. 19. Yüzyıla kadar hastalıklara iyi geldiği kabul edilen musiki makamlarının belli başlıları şöyledir:
BUSELİK MAKAMI: Kulunç ve bel ağrılarının tedavisinde faydalar sağlar.
BÜZÜRK MAKAMI: Beyin, kulunç ağrılarına iyi gelir, kuvvetsizliği ortadan kaldırır.
EGULE MAKAMI: Kalp hastalıklarına olumlu yönde tesirleri olan bir makamdır.
HİCAZ MAKAMI: Bevliye hastalıklarının tedavisinde destekleyici rol oynar.
HÜCENT MAKAMI: Ateşli hastalıkları yenmede faydalıdır. Hazmın kolaylaşmasında ve vesvesenin uzaklaştırılmasında tesirleri vardır.
HÜSEYNİ MAKAMI: Kişiyi ferahlatır. Kişinin kendine güveninin artmasına ve ferahlamasına yardımcı olur. Otistik ve spastik hastalara faydalıdır.
IRAK MAKAMI: Asabî mizaçlılara ve hafakana iyi gelir.
İSFAHAN MAKAMI: Zihni açar, zekâyı keskinleştirir, anıları tazeler.
NEVAÎ MAKAMI: Kadın hastalıklarının tedavisinde ve üzüntüyü gidermede kullanılır.
NİHAVEND MAKAMI: Kan dolaşımı, karın bölgesi ve bacaklardaki ağrıların tedavisinde olumlu tesirleri vardır. Kişiye güven hissi verir.
RAST MAKAMI: Akıl hastalığından ve felç illetinden kurtulmaya yönelik yardımcı ve destekleyici bir makamdır.
REVAÎ MAKAMI: Baş ağrısının tedavisinde kullanılan bir makamdır.
UŞŞAK MAKAMI: Kalp, karaciğer, sıtma ve mide hastalıklarının tedavisinde yardımcı bir metottur.
YENS MAKAMI: Sırt, eklem ve kulunç ağrılarının tedavi edilmesinde yardımcıdır.
ZİRGÜLE MAKAMI: Kalp, beyin hastalığı, menenjit, mide harareti, karaciğer ateşine iyi gelir.
ZİREFKEND MAKAMI: Felç ve sırt ağrısına iyi gelir, kuvvet hissi verir.
Duygusal olarak makamların insan üzerindeki tesirleri hekimlerce şöyle açıklanır:
IRAK MAKAMI: İnsana tat ve çeşni hissi verir.
ZİRGÜLE MAKAMI: Uyku verir.