Rumların Kıbrıs Türkleri'ne yönelik katliam ve zulmünü sonlandırmak, barışı ve huzuru getirmek için Türkiye, 20 Temmuz 1974 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri ile adaya Kıbrıs Barış Harekâtı'nı gerçekleştirdi. Cenevre Konferansları'nda bir sonuç alınamayınca Türkiye "Ayşe Tatile çıksın" parolasıyla 14 Ağustos'ta 2. Barış Harekâtı'nı geçekleştirdi. Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, Türk ordusu 498 şehit verdi, Kıbrıs Türk tarafından ise 70'i mücahit, 270 kişi şehit oldu. Kıbrıs Türkleri genel olarak ise bin 672 şehit verdi.
Kıbrıs Barış Harekâtı sonucunda Kıbrıs Türk toplumunun hakları ve güvenliği teminat altına alındı. Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 50. yılında SABAH Pazar, Kuzey Kıbrıs'ta tarihi bir yolculuğa çıktı; üç gün boyunca Kuzey Kıbrıs'ın tarihine dair yapıları, Rumların katliamlarının yaşandığı yerleri, katliam köylerini, müzeleri, şehitlikleri, Kapalı Maraş'ı ve manevi önderlerin türbelerini gezdi.
1.GÜN:KIBRIS'I FETHE GELDİLER: KIRKLAR TÜRBESİ
Kıbrıs konumu itibariyle tarih boyunca hep fetih edilmek istenen bir ada oldu. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Kuzey Kıbrıs'taki üç günlük gezinin ilk gününde İslam âleminin de Kıbrıs'a ne kadar önem verdiğine şahit oluyoruz. Lefkoşa'daki Ercan Havalimanı'na yakın olan Kırklar Türbesi bunun en büyük göstergesi. Türbeye vardığımızda bambaşka bir manevi atmosferle karşılaşıyoruz. Çünkü 640'lı yıllarda Halife Hz. Osman döneminde tarihteki ilk İslam donanması ilk seferini Kıbrıs'a yapıyor. Tarihçilere göre Hz. Peygamber'in (s.a.v) süt teyzesi Hala Sultan ile birlikte bin 200 sahabe gemilerle bu sefere katılıyor. Ancak Mesarya Ovası'nda Bizanslı askerler tarafından sahabeler şehit ediliyor. Kıbrıs'ın 1571'de Osmanlılar tarafından fethedilmesiyle bazı manevi olayların yaşanması sonucu sahabelerin türbesi bulunuyor.
Hatta mezar taşlarındaki nişaneler de içlerinden bir sahabenin komutan olduğu kanaatini oluşturuyor. O gün bugündür Müslümanlarca ziyaret edilen önemli bir konuma sahip burası. Fakat Hala Sultan'ın türbesi burada değil, Güney Kıbrıs tarafında bulunuyor. Sahabe türbelerinin türbedarı ise büyük bir sıcakkanlılıkla karşılıyor bizi. Türbe ziyareti sonrasında gelen misafirlere kendinin icat ettiği çorbayı ikram etmeden bırakmıyor. Çorba içinde adeta bin bir çeşit var. Büyük manevi havanın yaşandığı türbeye özellikle kuraklık dönemlerinde yağmur duası için Kıbrıslılar geliyor ve duaları sonrası yağmurun yağdığı söyleniyor.
İLK ÇIKARTMA PLAJI, MÜZE VE ŞEHİTLİK
Kırklar türbesinden ayrılırken istikametimizi Kıbrıs Barış Harekâtı'nda 20 Temmuz 1974'te adaya ilk çıkartma yapılan Girne'deki Yavuz Çıkarma Plajı'na yönlendiriyoruz. Burada üç gün boyunca Türk ve Rum kuvvetleri çarpışıyor. 1978'te ise harekâtın ve şehitlerin anısına Barış ve Özgürlük Anıtı yapılıyor. Anıtın bulunduğu alanda çıkarmada yer alan geminin modelinde olan çıkarma gemisi müze olarak ziyaret ediliyor. Biraz ileride yine harekâtta görev aldığı söylenen bir helikopter ilgi görüyor. Karaoğlanoğlu Şehitliği ile Barış ve Özgürlük Anıtı'nın ortasında bulunan karargâh olarak kullanılan ev ise Barış ve Özgürlük Müzesi olarak faaliyet gösteriyor. Harekâta katılan askerlerin kahramanlıkları burada anlatılıyor.
Evin girişindeki patlamada ise 50'inci Piyade Alay Komutanı Piyade Kıdemli Albay İbrahim Karaoğlanoğlu, Hava İrtibat Subayı Pilot Binbaşı Fehmi Ercan ve iki er şehit oluyor. Şu an müzede şehitlere ait üniformalar ve özel eşyalar sergileniyor. Harekâta dair fotoğrafları da görmek mümkün. O dönem ele geçirilen Rum silahları ise geniş bir açık alanda sergileniyor. Biraz ileride Karaoğlanoğlu Şehitliği var. Burada şehitliğe adını veren İbrahim Karaoğlanoğlu, Ercan Havalimanı'na adı verilen Fehmi Ercan ile birlikte 8 subay, 5 astsubay, 58 erbaş ve er olmak üzere toplam 71 şehit mezarı yer alıyor.
MANEVİ ÖNDERİN TÜRBESİ VE DERGÂHI LEFKE'DE
Şehitlikten sonra Kıbrıs'ın manevi önderlerinden olan Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri'nin Lefke'de bulunan dergâhı ve türbesine yol alıyoruz. 92 yaşında 2014'te vefat eden Şeyh Nazım'ın dergâh ve türbesi İbrahim Paşa Mahallesi'nin Girne kapısının giriş kısmında yer alıyor. Dergâhtan içeri adımızı atar atmaz tarih ve çiçek kokan bir bahçeye adım atmış gibi hissediyorsunuz. Duvarlarında 1878 yılına ait Kıbrıs'ta Osmanlı'dan bu yana günümüze ulaşan ya da ulaşamayan camilerin nerelerde olduğuna dair haritalar dikkat çekiyor.
Çeşitli hat ve fotoğrafların duvarları süslediği dergâh sakinleri ziyarete gelenlere hemen çorba ikram ediyor. Türbesi ise dergâha girmeden sol taraftaki yolun sağındaki merdivenleri çıkınca karşınıza çıkıyor. Türbenin tam ortasından bir örtü şeritle ayrılı. Kadınlar ile erkekler ayrı ziyaret kapılarından giriyor ve ziyaretlerini gerçekleştiriyor.
TÜRK HAVA KUVVETLERİ'NİN İLK SAVAŞ KAYBI
Lefke ise çok sakin bir ilçe. Yeşilliği oldukça fazla. Bol su kaynakları ve etrafındaki bakır madenlerinden dolayı Osmanlı'dan önceki medeniyetlerin de tercih ettiği bir nokta. Lefke, Türk Hava Kuvvetleri'nin tarihi açısından da önemli bir konuma sahip. Kıbrıs Rumları Kıbrıs Türkleri'ne yönelik 1963 sonlarında etnik temizliğe başladıktan sonra 8 Ağustos 1964 yılında Türk Hava Kuvvetleri'nin savaş pilotu olan Cengiz Topel, askeri harekâtta görevlendiriliyor. "Erenköy Direnişi" olarak adlandırılan harekâtta kahramanca Kıbrıs Türkleri'ni savunan askeri güçte yer alan Topel'in uçağı ise Rumlar'ın uçaksavarlarının ateş etmesi sonucu vuruluyor.
Topel ise uçaktan kurtulmayı ve karaya inmeyi başarsa da Rumlar tarafından yakalanıyor. Büyük işkencelere maruz kalan Topel sonra kurşuna diziliyor. Topel görevde hayatını kaybeden ilk pilot olarak tarihe geçiyor. Türkiye kahramanlığının hatırasına Şehit Hava Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel Anıtı'nı Lefke yakınlarındaki Gemikonağı köyündeki sahil şeridinde, paraşütle indiği noktaya dikiyor. Lefke'ye gelenler burayı ziyaret etmeden geçmiyor.
2. GÜN: 2. BARIŞ HAREKÂTI VE EOKA MENSUBU RUMLARIN KÖY KATLİAMI
Türkiye, büyük bir kahramanlıkla Barış Harekâtı'na başladıktan iki gün sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 353 sayılı kararı ile İngiltere ve Yunanistan'a "Barışın yeniden tesisini sağlamak üzere müzakerelere başlama" çağrısında bulunuyor ve harekâtı durduruyor. Garantör devletler müzakere için Cenevre'de görüşmelere devam ediyor. Türkiye, garantör olarak masada Kıbrıs Türkleri'nin hakları konusunda 2. Cenevre Konferansı'nda da çözüme varılamayınca 14 Ağustos 1974'te "Ayşe tatile çıksın" parolasıyla Kıbrıs Barış Harekâtı'nın ikinci aşaması başlatılıyor.
Aynı gün Kıbrıs Rumları'ndan oluşan EOKA mensubu Rumlar Gazimağusa'daki Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerindeki sivillere yönelik baskın yapıyor. Rumlar, katliamda erkek, kadın ve çocuk ayırmaksızın hepsini öldürüp başlarını kesiyorlar ve işkence ile öldürdükleri Kıbrıslıları toplu mezarlara gömüyorlar. Kuzey Kıbrıs gezisinin ikinci gününde biz de Gazimağusa ilçesinde bulunan katliam köylerine doğru gidiyoruz.
İlk katliam köyü olan Muratağa. Burada Sandallar ve Muratağa'da katledilen sivil Kıbrıs Türkleri'nin şehitliği bulunuyor. Toplu mezara gömülen sivil Kıbrıs Türkleri'nin toplu mezar çukuru ise şehitliğin az ilerisinde bulunuyor. Öğreniyoruz ki, toplu mezarın tespitinde köyün köpeği büyük rol oynuyor. Köye gelen ve hiç kimseyi köyde bulmayan bir köy ahalisi köyün köpeğinin toplu mezarın olduğu bölgeye ısrarla kendisini götürmek isteyince toplu mezar bulunuyor. Sandallar ve Muratağa köylerinde katledilen 89 sivil şehidin mezarı Sandallar ve Muratağa Şehitliği'nde bulunuyor. Toplu mezarın tespit edildiği dönem gazetelerde çıkan katliam fotoğrafları ve şehitlerin fotoğrafları da şehitlikte sergileniyor.
"BU FOTOĞRAFLARDAKİ MASUM ÇOCUKLARIN HİÇBİRİ YAŞAMIYOR"
Atlılar, Sandallar ve Muratağa isimli üç köyün çocuklarının ortak eğitim gördüğü okul ise şehitliğe yakın. Bu okulda üç köyde Rumlar tarafından öldürülen çocuk, kadın, erkek 126 Kıbrıs Türkü'nün anısı yaşatılıyor. Şehitler Müzesi'ne dönüştürülen okulun sıralarında katledilen her bir çocuğun fotoğrafı ve bilgileri mevcut. Duvarlarında katliamda ölen sivil Kıbrıslı Türkleri'nin fotoğrafları yer alıyor. Tarihe tanıklık eden gazete kupürleri, katliam tanıklarının anlatımları da duvarlardaki panolarda yer alıyor. Ziyaretçilere Şehitlik Müzesi'nde katliamı anlatan sinevizyon gösterisi yapılıyor. "Bu fotoğraflardaki masum çocukların hiçbiri yaşamıyor" denilerek katledilen tüm çocukların fotoğrafları da topluca duvarda asılı duruyor. Bu müze Çarşamba günleri hariç saat 09.00 ila 15.00 saatleri arasında ziyarete açık. Müzeden çıkıp yolu takip edince ileride ise Atlılar Köyü bulunuyor. Buraya DNA testleri sonrası Atlılar Katliam Şehitliği'nin yapılacağı söyleniyor ve katliam sonrası bulunamayan sivillerin araştırılmasına ise devam ediliyor.
KAPALI MARAŞ TAM BİR HAYALET ŞEHİR
Gazimağusa'ya gelince Kapalı Maraş'a uğramadan olmaz. Burası Kıbrıs'ın en ünlü yerlerinden biri. Barış Harekâtı'nda ele geçince Kıbrıslı Rumlar bölgeyi terk ediyor. 46 yıl sonra 8 Ekim 2020'de yeniden ziyarete açılıyor. Zamanında Kıbrıs'ın turizm cenneti olan ve "Hayalet şehir" olarak anılan Maraş'ta metruk binalar insanı bambaşka bir dünyaya götürüyor. Girişin ücretsiz olduğu bölgenin tamamı 5,1 kilometrelik alandan oluşuyor. Bunun yüzde 3'ü ziyarete açılmış durumda. İzin verilen alanda ilerlediğinizde Birleşmiş Milletler'in gözetim için açtığı büronun hemen karşısında Türk askerinin bürosunda bir askerin bir gün bile aksatmadan onları gözetlediğini görüyorsunuz. Yol boyunca turistler fotoğraf çekme yarışına giriyor. Kimileri ise bisikletle tur yapıyor. 200 yıllık geçmişiyle zamana meydan okuyan Bilal Ağa Mescidi ise yolun en son noktasında bulunuyor. Burası restore edilerek ibadete açılmış durumda. Yıllar sonra bölgede ezan sesinin yeniden duyulduğu belirtiliyor. Maraş açıldığı günden bu yana 1 milyon 821 bin ziyaretçiyi ağırladığı ifade ediliyor. 6 kilometrelik sahilinde ise belirlenen bazı plajlar hizmet veriyor.
YAKLAŞIK 700 YILLIK BİR YAPI: FETİH EDİLİNCE CAMİ OLDU
Gazimağusa'da en önemli noktalardan biri ise Lala Mustafa Camii'nin bulunduğu yer. Fransız Lüzinyan hanedanı, 1192'den 1489'a kadar Kıbrıs Kralı olarak hüküm sürdüğü dönemde Aziz Nikolas Katedrali'ni inşa ediyor. Burada kraliyet taç törenleri yapılıyor. Venedikler döneminde ise Osmanlı Devleti Kıbrıs'ı 1571'de fethedince katedral camiye çevrilerek "Mağusa Ayasofya Cami" olarak anılmaya başlanıyor. Ancak Kıbrıs fatihi olarak anılan Lala Mustafa Paşa'nın adı veriliyor. Bu yapı 696 yıllık bir geçmişe sahip. Tarihi cami içerisinde dönemin başbakanı Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın 19 Temmuz 2006 yılında cami ziyaretinde hediye ettiği Kur'an-ı Kerim'de sergileniyor. Hemen karşısındaki alanda ise Venedik Sarayı'nın kalıntıları bulunuyor. Venüs Lahiti'ni de görmek mümkün. Hemen avlusunda sol taraftaki ağaç ise katedralin inşasına başlandığı 1299 yıllarında dikilen Cümbez ağacı. Gövdesinden meyve veren bir ağaç. Bu meyveye halk arasında "Firevun'un Meyvesi" de deniliyor. Kıbrıs'ın en yaşlı ağacı olduğu için ziyaretçiler bu ağacı görmeden geçmiyor. Hemen yanında camide imamlık ve hatiplik yapan, 1903 yılında vefat eden Mustafa Zühtü Efendi'nin türbesi var.
KIBRISLILAR ONU SAHİPLENDİ: "KUTUP YILDIZI" DEDİLER
Mağusa surları dışında Namık Kemal Lisesi yanında yer alan Kutup Osman Tekkesi, Kuzey Kıbrıs'ın manevi noktalarından biri. Aziz Mahmud Huda-i hazretlerinden icazet alan Kutup Osman Fazlullah Efendi hazretlerinin devlette sözünün geçmesi bazılarını rahatsız edince çeşitli entrikalardan dolayı 1690 yılında Kıbrıs'a sürgün ediliyor. Burada tekkesini açan Kutup Osman, yaşadığı dönem boyunca Kıbrıslı Türkler'den değer görüyor. Öyle ki "Kutup yıldızı" olarak anıyorlar. Bir yıl Kıbrıs'ta yaşadıktan sonra vefat edince tekkesine gömülüyor. Ne yazık ki günümüzde ziyaretçisinin az olduğuna şahit olmak bizleri üzüyor. Kuzey Kıbrıs'a gittiğinizde manevi önderleri ziyaret etmeyi unutmayın!
ÇANAKKALE'DE ESİR DÜŞEN OSMANLI ASKERLERİ
1.Dünya Savaşı'nda Çanakkale'de İngilizlere esir düşen Osmanlı askerleri Kıbrıs'a getiriliyor. Mağusa'daki esir tutulan askerlerin kaçırılabilmesi için Kıbrıslı Türkler de seferber oluyor ama bir netice alınamıyor. İngilizler de ya işkence ya da firara teşebbüs gerekçesi ile Osmanlı askerlerini şehit ediyor. Gazimağusa'daki Çanakkale Şehitliği'nde Osmanlı askerlerinden 33 şehit tespiti yapılabiliyor. 184 şehit ise bu 33 mezarın ortasındaki toplu mezarda olmak üzere 217 şehit bu şehitlikte bulunuyor. Ama tespit edilemeyen şehitler de olduğu söyleniyor.
3. GÜN: KANLI NOEL'İN YAŞANDIĞI EV, BARBARLIK MÜZESİ
Kuzey Kıbrıs gezisinin üçüncü gününde yolumuz başkent Lefkoşa'ya düşüyor. Kıbrıs tarihine "Kanlı Noel" diye anılan ve 20 Aralık 1963'te Kıbrıslı Türklere yönelik Rumların başlattığı saldırılar Rumların en ses getiren katliamlarından birinin yaşanmasına neden oluyor. 24 Aralık 1963'te tam 61 yıl önce Türk subaylarının evlerine saldırılar düzenleniyor. Binbaşı Doktor Nihat İlhan'ın evi de o saldırılara maruz kalıyor. Eşi Mürüvvet ve üç çocuğu Murat, Kutsi ve kundaktaki Hakan saklandıkları banyoda Rumların vahşice kurşunlaması sonucu şehit ediliyor. Katliamın yapıldığı Lefkoşa'daki ev ise Barbarlık Müzesi olarak katliamın şahitliğini ziyaretçilere aktarıyor. Müze içerisinde kurşun izleri ise hâlâ korunuyor. Banyodaki küvette ise şehit edilen anne ve çocuklarının gölgesi duvara yansıtılıyor. Kurşun seslerinin duyulmasıyla gölge kelebeklerin uçuşunu andıran bir şekilde kayboluyor. Kurşun sesini duyduğunuzda, kadın ve çocukların ölümünü gölge efektinde gördüğünüzde, yüreğiniz o anı adeta yaşıyor ve acısını hissediyor. Müze içerisinde Rumların katliamlarına dair dijital masada dokunmatik fotoğraflarla gösterilirken, ev içerisindeki bir odada ailenin kıyafetleri de sergileniyor. Sinevizyonda katliama tanıklık eden Kıbrıslılar'ın anlatımlarını da dinleyebiliyorsunuz.
BAŞKENT LEFKOŞA BAMBAŞKA BİR ŞEHİR
Surlarla çevrili başkent Lefkoşa'da gidilecek daha çok yer var. Kıbrıs Türk Tarih, Kültür ve Milli Mücadele Müzesi bu açıdan önemli. Kıbrıs tarihinin ve kültürünün detaylarına ve Milli Mücadele'de hangi aşamalardan geçildiğine burada şahit oluyorsunuz. Kullanılan silahlar, eski Kıbrıs'a dair fotoğraflar, Kıbrıs tarihinde önemli şahsiyetlerin heykelleri, Rumlar tarafından kurşunlanan Kur'an-ı Kerimler, şehitlerin özel eşyaları ve birçok ayrıntı burada sergileniyor. Müze çıkışı bir telefonla Lefkoşa Gezi Treni'ni çağırarak eski Lefkoşa'nın tarihi sokaklarında, tarih kokan binaları arasında yerel halk müziği eşliğinde gezme olanağı bulunuyor. Yürüyerek Lefkoşa'nın sokaklarında tarihi bir yolculuğa çıkmak da mümkün. Osmanlı'nın Kıbrıs'ın fethine katılan, 1576 yılında Kıbrıs beylerbeyliğine atanan ve 1578'de öldürülen Arap Ahmet Paşa tarafından hizmete sunulan 446 yıllık Arap Ahmet Camii de önemli bir konumda. Caminin avlusunda aslen Kıbrıslı olan, Abdülhamit Han ile Sultan V. Mehmed döneminde dört kez sadrazamlık yapan Mehmet Kamil Paşa'nın türbesi yer alıyor.
Alışveriş için ise Belediye Pazarı'na uğrayarak alışveriş yapılabiliyor. Bu pazarda yok yok. Sonra kısa bir yürüyüşün ardından 1572 yılında Osmanlı tarafından yaptırılan meşhur Büyükhan'a ulaşılıyor. Hem handa vakit geçirilebiliyor hem de çevresindeki dükkânlardan alışveriş yapılıyor. İplik Pazarı Sokak'ta İplik Pazarı Camii'ni sorduğunuzda ise 1571 yılında şehit olan Osmanlı'nın yüzbaşı şehidinin türbesine ziyaret ediyoruz. Esnafa sorarak 1570 yılında Lefkoşa'nın Osmanlı Ordusu tarafından fethi sırasında şehit olan yeniçeri subayı Bektaşi Şeyhi Kutup Baba ve iki yakınının türbesini ziyaret etmeyi ihmal etmiyoruz. Tarihi Samanbahçe Evleri ise yine yürüyüşle gidilebilecek yerlerden biri. Osmanlı'nın ilk sosyal konut projesi unvanına sahip konutlardan oluşuyor ve içinde yaşam hâlâ devam ediyor. Güzergâh boyunca ada yaşamına tanıklık etmek farklı duygular da uyandırıyor.
BOĞAZ ŞEHİTLİĞİ VE GİRNE'DE HZ. ÖMER TÜRBESİ
Lefkoşa'dan sonra yolumuzu yeniden Girne'ye çeviriyoruz. Şehre varmadan önce Girne'nin Boğazköyü'nde Boğaz Şehitliği'ni ziyaret ediyoruz. 20 Temmuz- 16 Ağustos 1974 tarihleri arasında Kıbrıs Barış harekâtlarında şehit olan 330 şehit Boğaz Şehitliği'nde bulunuyor. Burada Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının ve Kıbrıslı mücahitlerin mezarları yan yana. Bir Fatiha okuduktan sonra Girne'ye bağlı Çatalköy'ün deniz kıyısında kayalık bir bölgede yedi sahabenin türbesine uğruyoruz. Buraya Hazreti Ömer Türbesi deniliyor. Ancak bu şahıs İslam tarihindeki Halife olan Hz. Ömer değil. 647-649 yılları arasında İslam Orduları'nın Kıbrıs'ı fethetmek için geldiğinde sahabelerin komutanı olan Hz. Ömer (r.a.) ismindeki sahabe. Kendisiyle birlikte silah arkadaşı altı sahabenin şehit edildiği ve hemen sahil kıyısındaki bir mağaraya defnedildiği ifade ediliyor. Sahabelerin naaşlarını Osmanlı 1571'de Kıbrıs'ı fethedince keşfediyor. Kuzey Kıbrıs'a gelenler bu yedi sahabenin mezarını ziyaret etmeden Girne'ye girmiyor. Girne girişinde Baldöken Osmanlı Mezarlığı bulunuyor. 16. yüzyıla ait mezarlık ilk olarak askeri mezarlık, 19. yüzyılda ise kimsesizler mezarlığı olarak kullanılıyor.
Girne ise tam bir liman şehri. Kalesi ve sahili muhteşem bir manzara sunuyor. Antik limanın kalıntılarının yer aldığı yerin üstü camla kaplı. Antik limana gördükten sonra 7. yüzyılda Bizans tarafından yapılan Girne kalesinin birçok medeniyetin izlerini taşıdığını düşünmek Kıbrıs'ın ne denli önemli olduğunu düşündürüyor. Girne kalesinin güzelliğinin yanı sıra bu şehirde hem sahil boyunca yeme içme hem de alışveriş mekânları ile turizm açısından da "Turizm başkenti" diye anılmasının hakkını veriyor. Kuzey Kıbrıs'tan ayrılırken medeniyetlerin ve ecdadın Kıbrıs'a nedenli önem verdiğini bir kez daha anlıyoruz. Kuzey Kıbrıs'ın daha görülecek daha gidilecek çok yeri var…