ASLI ÖRNEK
‘Ersen ve Dadaşlar’ grubunun yeni albümü ‘Alüvyon’, üç hafta önce piyasaya çıktı. Ersen Dinleten’in solistliğinde; Mert Türkmen, İsmail Soyberk, Erinç Karabay, Mesut Uğurel, Engin Şafak Gürler ve Baran Aşık’tan oluşan topluluk, bu albümde farklı dinlerin ve kültürlerin kardeşliğini vurguladı. 58 yaşındaki Ersen Dinleten, yeni albümü, özel hayatı ve Anadolu rock’la ilgili konuştu....
ESKİLERDEN BEN DE SIKILDIM
Grup olarak son albümünüz 1993 yılında çıkmış. ‘Alüvyon’a kadar başka bir çalışmanız olmadı mı?
2007 yılında beş parçalık bir ‘best of single’ çıkardım. Benim en hit olan parçalarımdan ‘Kozandağ’, ‘Aman Tertip, Can Tertip’ bu albümün içinde yer aldı. Yeni bir şey değildi ama ‘Ersen ve Dadaşlar’ efsanesinin dönüşü diye gösterildi.
Şimdi de bu albümü çıkardık. Tüm düzenlemelerini Derya Kadayıfçı yaptı. Bu albümle amacımız Anadolu rock’a ivme getirerek onu çağdaş dünyaya anlatmak. Gerek rahmetli Cem’e (Karaca) gerekse rahmetli Barış’a (Manço) çok büyük bir sevgi var. Ancak eskileri yâdetmek bir şey kazandırmıyor. Yeni şeyler yapmak lazım. Eskilerle övünmek istemiyorum. Çünkü ben de sıkılmaya başladım.
1995 yılından beri sahneye çıkmıyorsunuz. Nasıl para kazanıyorsunuz?
70’li yıllarda çok iyi yerlere geldim; para biriktirdim. Değirmenin suyunun her zaman akmayacağını biliyordum. Anneciğim de bana hep “Oğlum, Allah sana her şeyi nasip etti. Çok iyi paralar kazandın, mal-mülk sahibi oldun. Şu devletin sana verebileceği en büyük şey; emekliliğin... Ne yap et, emekli ol!” demişti. Ben de 1993’te emekli oldum. O zaman 39 yaşındaydım. O bile bir güvence... Ne maldan ne mülkten, hiçbir şeyden geri kalmadım.
USTAM GİBİ OLAMAZDIM
Peki niye hiç evlenmediniz?
Bir daha dünyaya gelsem, müzisyen olsam yine evlenmeyi tercih etmem. Evlilik çok güzel bir müessese ancak müzik âlemindeki bir insanın evliliği yürütmesi zor. Ustamı bu kadar sevmeme rağmen onun gibi olamazdım. Çünkü evlilik mukaddes ve farklı yerden bakmak lazım... Nur içinde yatsın, ustam flörtten hoşlanmazdı. Bu yüzden de evlenir, üç ay sonra ayrılırdı.
Kimden bahsediyorsunuz?
Cem Karaca’dan... Onun gibi olsaydım şimdi üç-dört evlilik yapmıştım. Kendimi bulduğumda 30-35 yaşına gelmiştim. Yokluğu çok gördüm. Ama varlığı çok geç yaşta buldum. Her şeyi elde ettiğim zaman benim en olduğum dönemlerimdi. O olduğum dönemlerde bile, benim çok daha fazla yürüyecek yolum vardı. O yolu yürüyebilmem için yanımda çok anlayışlı bir insan olması lazım. Sana her şeyiyle inanan, güvenen biri olacak. ‘Saçının teli düşmüş’, ‘Seni kim aradı?’, ‘Niye geç kaldın?’ olmayacak.
Çok arayanınız var mı?
Bunlar biter mi? İnternet, Facebook ve Twitter çıktı çıkalı...
BEN HERKESİN EVLADIYIM
Sizi rahatsız ediyorlar mı?
Hiç olmadı. Ama çok güzel şeyler yazdılar. “Sizleri yaşamak, sizleri tekrar görmek çok güzel” yazıyorlar. Eskiden ‘Bay Kozandağ’, ‘Bay Can Tertip’ diye çağrılırdım. Şimdi ‘Bay Alüvyon’ diye çağırıyorlar. Sevginin ve saygının bizde sonu yok! Eğer gençlere örnek olabiliyorsak, bizler için en büyük servet bu.
Kardeşiniz var mı?
Bir ablam, iki yeğenim var. Anne tarafım Karadeniz Ünyeli, babam Selanik göçmeni. Annem 85 yaşında, babam rahmetli oldu. Ama ben sokaktaki insanın kardeşi, abisiyim. Çöpçüler bile “Alüvyon gibi bir şey çıkmış, Cem Yılmaz isim babalığı yapmış” diyorlar. Hazine bu zaten, başka hiçbir şey istemiyorum.
‘Alüvyon’u çok seviyorsunuz galiba...
Bu ‘Alüvyon’la benim gözlerim açık gitmez artık. Çünkü çok inanarak, çok severek yaptık. Cem Karaca ve Barış Manço’nun yaşayıp ‘Alüvyon’u dinlemelerini çok isterdim...
GENÇLERİN ÖNÜ AÇILMALI
Eleştirmenler nasıl tepkiler verdi?
O kadar güzel şeyler yazıyorlar ki ben inanamıyorum. Ama bu albüm her şeyi hak ediyor. Artık ‘Alüvyon’la Anadolu rock ve çağdaş müzik öksüz değil.
Eskiden öksüz müydü?
Çok öksüzdü! Hiçbir şey yapılmadı ki, hep eskilerle anıldık yıllarca... ‘Alüvyon’ öncesi son çalışmalarımız bile hep ‘best of’, türkü albümü, single... Yani dönüp dolaşıp söz bizim hit’lere geliyor. Ama hep böyle olmaz ki! Bir ivme olması lazım, bu gençlerin önünü açacak bir şeyler yapmak lazım.
BAŞKASINDA DİNLEYİN ŞARKILARI İNDİRMEYİN
Albümünüzün satışları nasıl gidiyor?
Çok iyi... Ben bizi sevenlere yalvarıyorum. “Albümü almasanız bile sağdan soldan dinleyin ama indirmeyin” diyorum.
İndirince içiniz acıyor değil mi?
Acıyor tabii, çünkü emek çalınıyor. En samimi arkadaşlarım imzalı CD istiyor. Bunun sana gelmesi kargoyla zaten 25-30 lira. Git bir tane al, almıyorsan bile ahkam kesme. “Canın sağ olsun! Sen göndermezsen bile ben nasıl olsa indiririm” diyor. Hastalık artık, bir hobi olmuş... Bu ülke öyle bir hale geldi ki, bu halka layık olmayan, sanatçı geçinen tiplerin hepsi eroinden, kokainden, ondan bundan içeri girip de çıktıkları zaman “Biz seninle gurur duyuyoruz” diye alkışlanıyorlar. Böyle bir toplumda yaşıyoruz.
YENİLERDEN ANADOLU ROCK’I TEMSİL EDEN YOK!
Siz yeni nesilden Anadolu rock’ın temsilcisi olarak kimi görüyorsunuz?
Murat Göğebakan’dan, Murat Kekilli’den umutlandım ama o ivmeyi kazandıramadılar. Kıraç’tan bekledim ama o da dizi müziklerine falan takıldı. Ben istiyorum ki, bu işi yapanların muhakkak bir-iki hit parçası olsun. Mesela; Funda Arar çok iyi bir ses ama milyonların ağzında dolaşan hit bir parçası var diyebilir misiniz? Diyemiyorsunuz. Çünkü her şeyi okuyorlar, piyasada ne varsa onu okuyorlar. Ben 35 sene müzik yaptım, hep kendi şarkılarımı söyledim.
Yani siz “Dizi müziği yapmasın, yalnızca kendi parçalarını okusun” mu diyorsunuz?
Hayır, yapsınlar ama diyoruz ki, o işlerde kalıcı olmak istiyorlarsa yapsınlar. Zamanında Savaş Ay’ın ‘A Takımı’ programında rahmetli Cem baba (Karaca) varken dedim ki, “Eskiye rağbet olsa gökten nur yağar! Cem’ler, Barış’lar, Ersen’ler gelip geçer. Biraz kendiniz gibi olun, kendinizden şarkılar söyleyin. Onun fötrünü takmak, onun gibi bıyığını uzatmak size bir şey kazandırmaz” dedim. Bu sözlere Kıraç alınmış.
Sonraki yıllarda bir araya gelme imkanınız oldu mu?
Olmadı, istemem de zaten. Ama gelip, “Seni çok özledik abi... Nasılsın iyi misin?” diyen herkese kapımız açık...
HEM ALÜVYONA HEM DELTAYA DOKUNDUK
‘Alüvyon’ albümünün yapımcısı Derya Kadayıfçı, isim bulma sürecinde yaşananları şöyle anlattı:
* Cem Yılmaz, çok güldüğüm biri... Albüme isim ararken Cem Yılmaz’ın ‘10 Derste Anadolu Rock’ gösterisi aklıma geldi.
* Orada Ersen abinin taklidini yapıyor, “Dağa, taşa dokundular da alüvyona, deltaya dokunmadılar” diyordu. Ben de hatırlamak için tekrar izledim. Doğru hatırlamışım.
* Ersen abiyi aradım. Sabaha karşı 3’tü. “Albümün adını alüvyon koyalım mı?” dedim. “Olur tabii” dedi. Benim bir tane enstrümantal parçam vardı, onun adını da delta yaptım. Böylece hem alüvyona hem de deltaya dokunmuş olduk.
CEM YILMAZ’IN TAKLİDİMİ YAPMASINA BAYILIYORUM
Ersen Bey, siz Cem Yılmaz’ın sizi taklit eden gösterisini izlediniz mi?
Gösterisini izlememe ne gerek var, daha CD’nin çıktığı gün bana 2 bin tane e-posta geldi. “Sizin taklitinizi yapıyor” diye...
Taklitlerinize güldünüz mü?
Korkunç bir şey, ben bayılıyorum zaten ona.
Cem Yılmaz albüm çıktıktan sonra aradı mı sizi?
Derya editörleriyle görüştü. “Bu kadar büyük bir sanatkarın benim ufacık bir esprimden yola çıkması benim için onurdur” demiş. NTV’de bir konuşmasına şahit oldum, Anadolu rock’la ilgili film yapmak istiyor... Zamanında davul da çalmış. Sokaktaki herkes “Cem Yılmaz hakikaten sizin arkanızda davul çalacak mı?” diye soruyor. Gelirse de gelmezse de canı sağ olsun. O bizi zıplatıyor yıllardır.