Hayatta kaç kere yaşayabilirsiniz?
Belki bir defa, belki bin defa. Geri dönerek ve ileriye bakarak...
Yaşamın ve ölümün, rüyaların ve gerçeklerin bir saç örgüsü gibi örüldüğü Uyku İstasyonu birden çok kez yaşayabileceğimizi ispatlıyor adeta biz okurlara.
Bir çırpıda okunan ancak etkisinden o kadar kolay çıkılamayan bir kitap bu. Çok akıcı bir anlatımı var. Kelimeleri, harfleri görmek için enerji harcamıyorsunuz, kendiliğinden akıp gidiyor sayfalar...
Anlatıcı bir yandan bir hastanenin yoğun bakım servisinde bitkisel hayatta olan annesinin uyanmasını çaresizce beklerken diğer yandan da insana nereyi görmek isterse orayı gösteren Hamdullah Bey'in sihirli aynasında, Yıldız Tozu Oteli'nin gizemli odalarının eşliğinde bedenin, zamanın, mekânın ve hayatın acı gerçeklerinin kısıtlayamadığı büyülü bir serüvene adım atıyor.
Kitapta, başkarakter annesinin yoğun bakımda olmasından etkilenerek geçmişini sorgulamaya başlıyor ve kendisini içinden çıkamadığı karmaşık rüyalar zincirinde buluyor. Bilinçaltında annesini kaybetme korkusu yaşıyor ve roman boyunca zaman ve yer sınırlaması olmaksızın rüyalarında dolaşırken annesini de bu dünyada yaşatma çabasını sürdürüyor.
Uyku ve rüya motifi romanın başından itibaren kendini gösteriyor.
Romanda alışık olduğumuz zaman yerine geçmiş-bugün, hayalgerçek iç içe girmiş olarak sunuluyor.
Tıpkı bildiğimiz zamanın hüküm sürmediği rüyalar gibi...
AYNA İÇİNDEN FANTASTİK GEÇİŞ
Karakter roman boyunca ayna içerisine fantastik bir geçiş yaparak bilinçaltına yolculuk ediyor ve yıllardır gizlediği, kendinden bile sakladığı duygularıyla yüzleşiyor.
Romanda ayna, karakterin bilinçaltını su yüzüne çıkararak, onun annesiyle yaşayamadıklarını okuyucuya sunuyor ve başkarakterin içinde bastırılmış dileklerini gerçekleştirmesini sağlıyor.
Romanın sonunda karakter yattığı derin uykudan yavaş yavaş kalkarak bilinçaltından uzaklaşıyor.
Roman boyunca onun en gizli duygularını yansıtan ayna, romanın sonunda boş bir çerçeveye dönüyor. Roman boyunca gerçeklik fikrini sorgulayan başkarakter rüyasından uyandıktan sonra aynı zamanda içinde bastırmış olduğu dünyadan da uzaklaşıyor.
Uyku İstasyonu hüzne, ölüme ve acılara rağmen hayal gücünün, rüyaların, sevginin ve hayatın nasıl galip geldiğini anlatan, son derece samimi, zarif, hüzünlü ve bir o kadar da renkli bir roman.