Sezai Karakoç gibi sevdalanmak mı isterdiniz, yoksa onun gibi ölümsüz bir şair olabilmek mi? Bu soruyu tanıtacağım Yeryüzü Eşiği kitabının yazarı Ahmet Edip Başaran'a yöneltmek isterdim. Zira Muhit Kitap'tan çıkan bu çalışmasına şiire gönül vermenin ötesine geçip şairler için kafa yormuş, dirsek çürütmüş, derin dehlizlerde çıkmaz sokaklarda tüneller kazmaya koyulmuş kendisi.
Fiyakalı bir isme sahip kitabın arka kapak yazısında eşik kavramının üzerinde durulmuş: "Eşik ne içerisi ne de dışarısıdır. İç ve dış tanımlarının belirsizleştiği bir yere denk düşer. Uykuyla uyanıklık arasında bir yer. İşte şiir, dağarcığındaki s'öz varlığıyla bize bu eşikten seslenir. Çünkü şiir evin kendisi (varlığın hakikati) değildir, evi ve evin içini (varlığın hakikatini) anlamamızı sağlayan dilsel bir imkândır. Yeryüzü Eşiği, farklı şairler merkezinde bu dilsel imkânın düşünsel ve estetik kodlarına eğilen metinlerden oluşmaktadır."
Denemelerden oluşan kitabının girişinde yazar, sözün önemine dikkat çekiyor. Söz namustur, söz ağızdan bir kere çıkar, söz var iş bitirir söz var baş yitirir gibi sayabiliriz hemencecik. Veya sözünü sakınmamak, söz almak, söz kesmek, sözünden dönmek, sözünü esirgememek diye de devam edebiliriz. Yazar -yoksa şair mi demeliyim- Başaran, kitaba sözü kutsayarak giriyor. Bu konuda çok sağlam bir tanığı var: "Tanrı bağışı bir olgudan söz bahsediyoruz, bize sözün mesuliyeti bağlamında bir idrak etme ve yorumlama alanı açar. İnsan kendini ve varlığı söze atfettiği anlam değer dünyasının gözleriyle görür."
Başaran, 20 yıldır farklı yayın organlarında yazılarını Muhit Kitap'tan çıkan Yeryüzü Eşiği için bir araya getirmiş. Kendisini eleştirmen olarak tanımlamaktan kaçınıyor, gönüllü diyor. Şiire gönül vermekten daha yüce ne olabilir.
Yazının ortasına gelmişken kitap hangi şairlerin yer aldığını söylemeliyim. Sezai Karakoç ya da İsmet Özel elbette, tabii ki... Beni en mutlu edenin, yeni kuşağın ıskalamasından korktuğum "isyan şiirleri bilirim sonra / kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden" diyen Erdem Bayazıt'ı kitapta görmek olduğunu söylemeliyim. Ne diyor yazar Başaran, Erdem Bayazıt için:
"Aşk, ölüm, sevgi, umut gibi temaları işlerken çevresindekiler adına söz almış bir insan tavrı görülür onda: 'Ölüm bize ne uzak ne yakın ölüm / Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm."
Kitabın bana göre önemli kısımlarından biri de Edip Cansever... Son dönemde sosyal medyada kısa kısa mısralarının kimi zaman yalan yanlış aktarıldığı şairlerimizden Cansever. "Onunki kalabalık bir yalnızlık" diyor Cansever için yazar: "Ucu sokağa ve hayata açılan bir yalnızlıktır. İçe kapanıklığı sevmez. Bireyin trajedisinin ve yalnızlığının farkına da kalabalığın içinde varır. Kalabalık bir yalnızlıktır onunkisi, çok sesli ve renklidir."
Peki başka hangi şairler var. Ülkü Tamer, Alaeddin Özdenören, Arif Ay, Cevdet Karal, Hüseyin Atlansoy, Osman Konuk, Cafer Turaç ve daha niceleri... Bu kitap insanı şiir okumaya özendiren, şiiri seveni ise tartışmalar için edebiyat dergilerine yönlendiren bir eser olmuş. Bir okur olarak teşekkür etmeliyim Ahmet Edip Başaran'a....