Daha önce kaleme aldığı Sarı Gelin, Doğudan Battı Güneş, Hasan Sabbah'ın Fedaileri, İhtilal Yetimleri, Erica Ana, Atilla ve Çınarın Doğuşu kitaplarını yazan İbrahim Karahan'ın, bu kez Vatansever Olmak Suç mu? isimli kitabıyla okurlarıyla buluştu. Karahan, yeni romanında II. Abdülhamit rejiminin sona erdiği ve İttihat ve Terakki'nin iktidara geldiği çalkantılı dönemi merkeze alıyor. "Vatan için ölmek varsa her şey göze alınır" idealinin izinde ilerleyen eser, okuru bir dönemin puslu sokaklarında, entrikalarla örülü bir mücadeleye ortak ediyor. İttihat ve Terakki'nin iktidarı, başlangıçta halkın büyük umut bağladığı bir değişim olarak karşılandı. Ancak çok geçmeden bu umut yerini hayal kırıklığına bıraktı. Köylünün sırtındaki yük hafifletilemedi, toprak ağalığına son verilemedi. Esnaf ve işçi, sermaye karşısında korumasız bırakıldı. Bu karanlık tabloda halk derin bir düş kırıklığı yaşarken, devletin içinde ve dışında bazı güçler bulanık suda avlanmaya başladı. Karahan'ın romanı, işte tam bu dönemde geçiyor. Kapitülasyonları ve savaş ortamını fırsata çeviren bir grup Galata tüccarı, yasadışı yollarla ülkeye mal sokarken, bir avuç idealist devlet memuru bu düzene başkaldırıyor. Romanın merkezinde, zengin tüccar Samuel ve onun karşısına dikilen iki isim yer alıyor: Tecrübeli İttihatçı Munis Bey ve gözü kara Yüzbaşı Rahmi. Munis Bey, yasa dışı ticaret ağını çözmeye çalışırken, devletin içinde bu sisteme göz yuman işbirlikçileri açığa çıkarmaya çalışır. Yüzbaşı Rahmi ise halkı sömüren derin yapılarla mücadele ederken, tehlikeyi göze alır. Roman boyunca artan gerilim; operasyonlar, suikastlar ve ihanetlerle örülürken, memurların verdiği mücadele ailelerinin kapısına kadar ulaşan tehditlere dönüşür. Karahan'ın yedinci kitabı olan bu roman, sadece sürükleyici bir macera değil; aynı zamanda dönemin sosyal, siyasi ve ekonomik atmosferine ışık tutan bir belgesel niteliğinde. "Bir solukta okunacak" ifadesini hak eden roman, sadece bir dönemin panoramasını sunmakla kalmıyor, aynı zamanda onurlu bir mücadelenin izini sürüyor.